Son Güncellemeler Sayfa 6 Toggle Comment Threads | Tuş takımı kısayolları

  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 18:01 on 15 September 2017 Kalıcı Bağlantı | Cevapla
    Tags: , , , , ,   

    Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans & İnterseks Tarihi 

    Eşcinsellere Özgürlük Hareketi, Batı’da, eşcinsellerin yurttaşlık haklarından eşit biçimde yararlanmalarını sağlamak amacıyla gelişen hareket. Yetişkinler arasında birbirinin rızasıyla girilen ilişkileri de kapsayan sodomi yasalarının kaldırılması, işe girme, kredi ve ev bulma, kamu hizmetlerinden yararlanma gibi konularla ve yaşamın öbür alanlarında eşcinsellere karşı ayrımcılığın sona erdirilmesi için çaba gösteren hareketin nihai amacı, eşcinselliğin bir yaşam biçimi olarak toplumda kabul görmesini sağlamaktır.

    19. yüzyıl sonlarına değin eşcinsel haklarını savunan pek az “hareket” vardı. 1897’de eşcinseller Berlin’de Bilimsel Yardımlaşma Komitesi adlı bir birlik kurdular. Komite, eşcinsellere eşit haklar verilmesini savunan yayınlar yaptı ve toplantılar düzenledi. Almanya, Hollanda ve Avusturya’da yasaların değiştirilmesi için kampanya yürüten komitenin, 1922’de 25 dolayında şubesi vardı. Komitenin kurucusu Magnus Hirschfeld, 1921-35 arasında bir dizi uluslararası kongre düzenleyen Dünya Cinsel Reform Birliği’nin etkinliklerine de destek sağladı. Hitler’in 1933’te iktidara gelmesiyle birlikte Alman eşcinsel hareketi sona erdi.

    Eşcinselllerin, hakları için eyleme geçtiği ilk ülkeler arasında İngiltere de vardı. 1914’te Edward Carpenter ve Havelock Ellis, propaganda ve eğitim amacıyla İngiliz Cinsel Psikoloji Araştırmaları Derneği’ni kurdular. 1966’da Amsterdam’da kurulan ve kısa zamanda eşcinsel eylemciliğin önemli merkezlerinden biri durumuna gelen Kültür ve Dinlenme Merkezi (COC) Avrupa’da hala etkinliğini sürdüren önemli eşcinsel örgütleri arasındadır.

    ABD’de erkek eşcinsellerin ilk önemli örgütü, 1950-51 yıllarında Los Angeles’ta Henry Hay ve dört arkadaşı tarafından kurulan Mattachine Derneği’ydi. Daha sonra pek çok kentte şubeler açan dernek, adını ortaçağda, maskeli oyuncuların yer aldığı bir Fransız kumpanyası olan Mattachine Topluluğu’ndan alıyordu. Hay ve arkadaşları bu adı kullanarak eşcinsellerin toplum içinde eğilimlerini “maskelemek” zorunda kaldığını vurguluyorlardı. 1955’te San Francisco’da kurulan ve adını Pierre Louÿs’nin Yunan şair Sappho’yu çağrıştıran Chansons de Bilitis’inden (1894; Bilitis’in Şarkıları) alan Bilitis’in Kızları, ABD’nin ilk önemli lezbiyen örgütüdür.

    Militan eşcinsel eylemciliğinin başlangıcı için kesin bir tarih verilebilir. 28 Haziran 1969’da, Greenwich Village’daki Christopher Sokağı’nda bulunan ve ve eşcinsellerin gittiği Stonewall Inn adlı bar, New York kenti polis ekiplerince basıldı. Barda bulunan 200 kadar eşcinsel, eskiden olduğu gibi durumu sessizce kabullenmek yerine, ellerine geçirdiklerini fırlatarak polise direndiler. Kırk beş dakika süren direniş, sonraki gecelerde yinelendi. Bu olayı çeşitli protesto toplantıları izledi. Eşcinsel özgürlüğünü savunan örgütlerin sayısı özellikle 1970 ve 80’lerde arttı. ABD’deki kentlerin yanısıra başka ülkelerdeki pek çok kentte de, her yıl haziran ayının sonlarında kutlanan Eşcinsel Gurur Haftası’nda “Stonewall” ya da “Christopher Sokağı” olayları anılır. Oscar Wilde’ın “adını söylemeye cesaret edemeyen aşk” olarak tanımladığı eşcinsellik, 20. yüzyılın sonlarına doğru açık biçimde dile getirilmeye başlamıştır.

    Eşcinsel hareketlerin etkisi ve siyasal baskı uygulayabilme gücü ülkelere göre farklılık gösterir. Örneğin erkekliğin abartılı biçimde vurgulandığı toplumlarda erkek eşcinselliğine yönelik baskı ve engellemler daha yoğun olduğundan, bu hareketler cılız kalmakta ya da hiç ortaya çıkmamaktadır. Toplumsal ortamın farklı yaşam biçimlerinin bir arada gelişmesine elverişli olduğu, bireyler üzerinde merkezi denetimin zayıfladığı toplumlarda ise eşcinsel hareketi belli bir güce erişmiş ve çeşitli kazanımlar sağlamıştır. Örneğin ABD’nin Illinois eyaleti 1961’de, yetişkinler arasında birbirinin rızasıyla girilen eşcinsel ilişkileri yasaklayan yasaları kaldırmış ve onu bazı başka eyaletler izlemiştir. İngilter’de de benzer bir yasa 1967’de kaldırılmıştır. Eşcinsellerin işe alınması konusunda ise, özellikle öğretmenlik ya da dışişleri gibi “duyarlı” alanlarda eşcinsellerin kötü örnek olacakları ya da kendilerine şantaj yapılabileceği gibi gerekçeler öne sürüldüğü için, ayrımcı uygulamaların kaldırılması yönünde fazla bir ilerleme sağlanamamıştır. Avrupa ülkelerinin bazılarında yasalarda eşcinsellikten söz edilmez ya da eşcinsellik suç kapsamına alınmaz. bununla birlikte yazılı yasalar ile fiili yasal durum arasında çelişkiler görülmektedir. Ayrıca Norveç’te eşcinsellere karşı cinsel ayrımcılığı yasaklayan bir yasa çıkarılmıştır.

    © Encyclopædia Britannica, Inc.

    Türkiye’de eşcinseller 1980’lerde eşitlik istekleriyle örgütlenmeye başlamıştır.

     

    eshcinsel.net – 2001

     
  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 12:59 on 11 September 2017 Kalıcı Bağlantı | Cevapla
    Tags: Anlaşmalı Evlilik, , Formalite Evlilik, Sahte Evlilik   

    Sahte evlilik yapacağız 

    Toplum baskısından kurtulmak için sahte evlilik yapacağız

    Ailelerin en büyük arzusu çocuklarının iyi bir geleceğinin olması: Başarılı bir kariyer, iyi bir eş ve bebeklerinin doğması… Normal olduğu halde toplum tarafından kabul görmeyen yaşamlar ya dışlanır yada toplum içinde sindirilir. Bu röportajımızda lezbiyen olan F.S ile gay olan A.C’nin yapacağı anlaşmalı evlilik üzerine gerçekleştirmiş olduğumuz sohbette, kendi benliklerini topluma kabul ettirmek yerine neden kamufle olduklarını anlattılar.

    Merhaba öncelikle sormak istediğim neden bu sahte evliliği yapmak istediniz?

    F.S: Bu evliliği neden yapmak istedim: Çünkü bir nevi mecburdum. Ailemin mutlu olmasını istedim. Onlara bir erkeği sevdiğimi söyledim. Lezbiyenim ve bir bayanla Türkiye’de evlenmem imkansız ben de imkansızı başarmak istemedim. Sonuçta ailem üzülecekti, ben de bu şekilde bir çözüm buldum.

    A.C: Merhaba, bu evliliği öncelikle kendim için sonrasında ailem için yapmak istiyorum çünkü daha önceki zamanlarda abim ile eşcinsel olduğumdan dolayı sorunlar yaşamıştık ve benim artık bunları örtbas etmem gerekiyor. Böylesinin daha iyi olacağına inanıyorum.

    Ailenizden evlenmeniz için baskı görüyor muydunuz?

    F.S: Baskı görmedim fakat her fırsatta evlen çocuğun olsun, biz de görelim cümlelerini duyuyordum.

    A.C: Baskı diyemem ama yaş da ilerlemeye başlayınca annem bana kız bakmaya başlamıştı, şaka gibi! Abim de sürekli birini bul evlen diyordu, buna da bir nevi baskı denilebilir(Gülüyor).

    Bu sahte evliliği yaptığınız zaman hayatınızda nelerin değişeceğine inanıyorsunuz?

    F.S: Hayatımda sadece geniş aileler olacak yani aileme bir aile daha eklenecek ve sorumluluklarım artacak.

    A.C: Hayatımda değişecek öncelikli şey ailem ve akrabalarıma karşı dik bir duruş sergileyeceğim çünkü herkes için evlenmiş, evini kurmuş bir adam diye anılacağım ve bu gururumu fazlasıyla okşayacak. Hayallerim çok büyük kendi açımdan yapmak istediğim birçok şeyi yapma imkânı elde edeceğim.

    Evlilik gibi ciddi bir yola girdiniz, birbirinize güveniyor musunuz? Çünkü ikinizden birisinin maddi durumu daha iyi olup ayrılmak isteyebilir?

    F.S: Biriyle aynı evi paylaşacaksın ve bu kişi dışarıda eşin olacak… Evliliği düşündüğüm insan özel biri ve ona güveniyorum. Evet her şey ayrı olacak ve maddi yönde birbirimize yardım edebileceğimizi düşünüyorum.

    A.C: Elbette güveniyoruz çünkü her ne kadar formalite de olsa bu evlilikte benim hayatımdaki en yakın kişi eşim olacak yani buna inanıyorum. Bir gün maddi durumu benden iyi olsa bile ayrılmak istemeyeceğini düşünüyorum çünkü biz bunları en başından konuştuk.

    Aynı evde yaşayacaksınız yataklarınız birleşik olacak mı? Evin giderleri ortaklaşa mı karşılanacak?

    F.S: Yataklar tabi ki ayrı olacak ve giderler hep ortak karşılanacak tabi birinin diğerinden fazla harcama yapmaması şartıyla.

    A.C: Elbette yataklar ayrı olacak ıyy ne o öyle bir bayanla yan yana uyumak(Gülüyor). Giderler tabi ki ortak karşılanacak, bana göre kişisel masraflar kişinin kendisine ait olmalı yoksa benim maaşım kuaför masrafına gidebilir(Gülüyor).

    Sevgiliniz var mı? Eğer sevgiliniz varsa onlar bu evliliğe nasıl tepki verdiler?

    F.S: Sevgilim var ve katiyen hayır diyor, ben de her şeyi bu yolda gizliyorum eğer beni düşünseydi buna olumlu bakacağına inanıyorum.

    A.C: Sevgilim vardı, aslında hala varda neyse şimdi o özel bir konu. Benim sevgilim olumlu bir tepki vermişti ve sonuna kadar da bana destek olacağını belirtmişti ama onun böyle olumlu bir tepki vermesinde kendisinin içinde bulunduğu şartların da etkisinin olduğunu hep düşünmüşümdür.

    Türkiye’de evlilik eşitliği olsa sevdiğiniz insanlarla evlenmek ister miydiniz?

    F.S: Tabi ki evlenmek isterdim.

    A.C: Öyle bir eşitlik olsaydı, şuan evliydim.

    Bakire misiniz? Evlendiğiniz gece cinsel birleşme olacak mı? Çünkü toplumun belli bir kesiminde gerdek gecesi çarşafı erkeğin ailesinin evinde yıkanıp asılıyor siz bu duruma nasıl bir yöntem bulacaksınız?

    F.S: Bakire misiniz sorusuna cevap vermek istemiyorum bu benim özelim! Tabi ki birleşme olmayacak, ben anlaşmalı evlilik yapıyorum ve ilk gece kanı kesinlikle kabul edip de yapacağım bir şey değil. Sonuçta evlendim o kanı birine göstermek zorunda değilim.

    A.C: Erkeğin bakirliği de olur elbet ama bu özel sorunun cevabını duruma göre istersen sen ver(Gülüyor). Cinsel birleşme asla olmayacak yani olamaz ve bizim ailemizde öyle çarşaf yıkayıp asmak diye bir adet yoktur.

    Evlendiğiniz zaman aileniz torunlarının olmasını isteyip çocuk yapmanız için baskı uygularsa nasıl bir bahane bulacaksınız?

    F.S: Kısırız ya da böyle bir şey düşünmüyoruz en makul cevap diye düşünüyorum.

    A.C: O bahanemiz zaten hazır. Kısırlık var veya bu dünyaya bir çocuk getirmek istemiyoruz gibi cevap vereceğiz.

    Bu evliliğin sahte olduğunu çevrenizden kimler biliyor? Eğer bilen birileri varsa güvenilir insanlar mı?

    F.S: Bilen insanlar çok çünkü ilk başta söylenmiş sözler var. Güveneceğimiz kişiler gibi güvenemeyeceğimiz insanlar da çok…

    A.C: Benim çevremden yakın arkadaşlarım biliyor. Onlar benim canım gibi ve ben onlara güveniyorum.

    Gerçeklerin gün yüzüne çıkma gibi bir özelliği vardır. Bu evliliğin yapmaca bir evlilik olduğunu aileniz öğrenirse tepkileri ne olur?

    F.S: İnkâr etmem. Evet, sizin için yaptım der ve giderim. Bu şekilde vicdanım rahat etmiş olur.

    A.C: İnşallah bu gerçek gün yüzüne çıkmaz ve benim ailem öğrenmez çünkü böyle bir şey olmasını asla istemem. Allah korusun ama hiç iyi şeyler olmaz çünkü kim ölür kim kalır bilemem.

    Kendi benliğinizi topluma kabul ettirmek varken, kamufle olmayı neden tercih ediyorsunuz?

    F.S: Çünkü toplum buna izin vermiyor… Bir süre sonra savaşmayı bırakıp farklı çözümler üretiyorsunuz. Teşekkürler

    A.C: Çünkü bu toplum benliğimi kabul etmedikçe benim de boşuna kürek çekmemin bir anlamı olmayacaktı ve sonunda ailem beni gerçek bir evlilik yapmaya mecbur bırakacaktı ve işte o zaman hayatım zehir olacaktı. Teşekkürler

    MURAT FIRAT

     

     
    • Ruşen adlı kullanıcının avatarı

      Ruşen 22:27 on 28 Ekim 2017 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      İlginç bir çözüm diycem ama çözümden çok kaçış gibi ve açıkcası kızamam insan bir yerden sonra yoruluyor ara vermek ve güç toplamak istiyor. Yine de ben yapamazdım umarım mutlu olurlar verdikleri bu karardan dolayı.

      Beğen

      • Mehmet adlı kullanıcının avatarı

        Mehmet 04:36 on 16 Haziran 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

        Bende gizli ve ayrı bir evlilik yapmak istiyorum ama benden maddi birşey beklemeyecek kendi ayakları üstünde duracak ayda bir görüşecegim birini arıyorum maksadım harama girmemek

        Beğen

    • Nazcihan adlı kullanıcının avatarı

      Nazcihan 21:45 on 28 Eylül 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      Memurum Tayinimin bursa ya çıkması için Bursa da oturan biriyle anlaşmalı evlenmem gerek ilgilenenler irtibata geçsin lütfen acilll

      Beğen

    • Oğuzhan adlı kullanıcının avatarı

      Oğuzhan 14:40 on 2 Ekim 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      Selam anlaşmalı evlilik düşünen bayanlar bana ulaşabilirler yaş sorun degil

      Beğen

      • Lütfiye adlı kullanıcının avatarı

        Lütfiye 17:08 on 7 Kasım 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

        Merhaba anlaşmalı evlilik yapmak istiyorum. Ailelere normal bir evlilik gibi gösterilecek ve istanbulda ikamet eden birine ihtiyacım var. Evlilik öncesinde sözleşme imzalanacak ve herkes hayatını yaşayacak. Buna uyan kişiler mailden ulaşabilirler.

        Beğen

        • Ömürhan adlı kullanıcının avatarı

          Ömürhan 08:14 on 22 Aralık 2018 Kalıcı Bağlantı

          Merhaba 25 yaşındayım istanbul kağıthanede ikamet ediyorum anlaşmalı evlilik ve düşünceleriniz gb bi evliliği düşünüyorum bu konuda detaylı görüşmek isterim

          Beğen

        • Pink adlı kullanıcının avatarı

          Pink 17:46 on 30 Ağustos 2019 Kalıcı Bağlantı

          Merhaba ben 26 yaşındayım bende anlaşmalı evlenmek istiyorum şartlarınız nedir konusabilirmiyiz

          Beğen

        • MUHAMMED adlı kullanıcının avatarı

          MUHAMMED 22:13 on 9 Ocak 2019 Kalıcı Bağlantı

          Merhaba ben evlenmek istiyorum sizinle dediklerinizi kabul ediyorum

          Beğen

      • Ayşem adlı kullanıcının avatarı

        Ayşem 20:45 on 17 Kasım 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

        Ben anlaşmalı sadece kagıt üzerinde bi evliliğe varım tabiki bunun bi bedel karşılığında yapmaya varım

        Beğen

      • Merve adlı kullanıcının avatarı

        Merve 08:21 on 21 Kasım 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

        Ben anlaşmalı sadece kâğıt uzerinde bi evliliğe varim

        Beğen

      • Pink adlı kullanıcının avatarı

        Pink 17:45 on 30 Ağustos 2019 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

        Bende anlaşmalı evlenmek istiyorum şartlarınız nedir konusabilirmiyiz

        Beğen

    • Esra adlı kullanıcının avatarı

      Esra 21:17 on 8 Aralık 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      Mehmet merhaba numara bırakırmısın kağıt üstü evlilik için görüşelim bnde öyle birini arıyorum

      Beğen

    • Türkan adlı kullanıcının avatarı

      Türkan 15:01 on 24 Aralık 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      47 yasinda bir bayanim.hic evlenmedim.ailem bunaltiyor.bu nedenle bir an once cinsel tercihi farkli biriyle veya iktidarsiz biriyle,hic bosanmamak uzere evlenmek istiyorum.yasi mumkun oldugunca yasima uysun.kendisi icin yillar gectikce kadim dostum diyebileyim.yasim geregi cocuk sahibi olamam.bu nedenle tibbi mudahalelerle cocuk sahibi olmak istemesin.ve bir maruzatim ortadan kalkana kadar gecimimi kocam saglamali.maruzatim ortadan kalktiginda zaten kendi kendime yeterim.bu belki 10 sene bile alabilir.annemin ne kadar yasayacagina bagli.

      Beğen

    • Muhlisaa adlı kullanıcının avatarı

      Muhlisaa 19:07 on 24 Ocak 2019 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      Merhaba Bursa da anlaşmalı evlilik yapacak 30 yaş üstü erkekler bana mail de ulasabilirler

      Beğen

    • Emre adlı kullanıcının avatarı

      Emre 15:15 on 4 Şubat 2019 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      Merhaba anlaşmalı evlilik icin şartlarınız nelerdir.

      Beğen

    • MELİKE adlı kullanıcının avatarı

      MELİKE 06:42 on 1 Mart 2019 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      MERHABA MADDİ DURUM SEBEBİYLE PARAYA İHTİYACIM OLDUĞUNDAN ANLAŞMALI BELİRLİ BİR ÜCRET İLE EVLENMEK İSTİYORUM . İSTANBULDA YAŞIYORUM. 26 YAŞINDAYIM . HİÇ EVLENMEDİM .

      Beğen

    • lezbiyengaybiseksuel adlı kullanıcının avatarı

      Nikopol 04:21 on 16 Haziran 2019 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      merhaba, e-posta ve telefon numarası gibi iletişim bilgileri içeren yorumları onaylamıyoruz.
      topluluk sitemize üye olup tanışma alanı kategorisinde anlaşmalı evlilikle ilgili var olan konuları inceleyebilir veya yeni konu açabilirsiniz.

      https://community.lgbti.family.blog/forum/board/30/

      anlayışınız için teşekkürler

      Beğen

    • Pink adlı kullanıcının avatarı

      Pink 17:50 on 30 Ağustos 2019 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      Merhaba ben 26 yaşındayım bende anlaşmalı evlenmek istiyorum şartlarınız nedir konusabilirmiyiz

      Beğen

    • Burcu adlı kullanıcının avatarı

      Burcu 09:04 on 4 Eylül 2019 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      Merhaba 26 yaşındayım anlaşmalı evlilik yapicak birini arıyorum yazarsanız sevinirim.

      Beğen

  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 14:42 on 20 June 2017 Kalıcı Bağlantı | Cevapla  

    İkarus 

    Korkuyordum, aslında korkmuyor gibiydim. Duygu karmaşasına girmiştim. Arkamda birilerinin beni takip ettiğinden korkup; arkamda beni kolladığını düşünerek kendimi güvende hissediyordum. Çantamdan ördeğimizi(onunla çocuğumuzdu) aldım, sımsıkı avucumun içersine sardım ve nereye gideceğimi bilmeden yürümeye başladım.

    Sabah 4.37. onun mahallesindeyim. Onun evinde. Kapıyı hızla çektim. Gözlerimi kapattığımda kulağımda ‘bu evden çıkarsan bir daha asla yüzümü göremezsin.’ Eşliğinde onun yüzünün her zerresi, gözleri, kirpikleri, öpmeye doyamadığım burnu, gülümsemesinin hiç eksik olmasını istemediğim dudaklarından akan sözleri içime, kalbimin içine işledi. Derin nefesimi aldım. Apartmanda daha fazla ses olmamalıydı. Uyuyan çocuklar, yarın işe gidecek ablalar, abiler, onları düşünmeliydim. Sustum ses çıkartamadım. Yine kendimi önemsemeden, bir kelime etmeden, her zaman yaptığım gibi gözlerimden akan yaşa ses etmeden durdum öylece. Acıdım kendime. Çaresizlikten titreyen ellerim usulca bana vurduktan sonra kızaran yanağıma gitti. Bir süre bekledim. Kapıyı açıp özür dilerim gel demesini belki de. Demezdi o, özür dilemeyi sevmezdi, bana inanmayı sevmediği gibi…

    Hadi dedim kendime, merdivenler dikti, ışıklarda çalışmıyordu. Bir anda kendimi sokağın ortasında sendeleyerek kaldırım taşının üstüne atmıştım. Etrafta hiçbir ses yoktu; hıçkırıklarımdan başka. Terk mi etmiştim, terk mi edilmiştim?

    Bir süre ağlamaya devam ettim, yüzümün beyazlığı makyaj akıntılarından belli olmuyordu. Gelmesini bekledim. Beni bu hale nasıl getirdiğini, bize neler yaptığını görmesini istedim. Gelmedi. Gelecekti, ama gelişleri hep gitmeli oluyordu. Ona bile susuyordum. Onun nefesinin kokusunu içime, ciğerlerime çekmeyi hiçbir uyuşturucu tadına değişmem. Benim uyuşturucum onun teninin kokusuydu. Tedavi bile görmeyi düşündüm. Koku diye bir film var, izleyenler bilir. Kadınların tenlerindeki kokuyu almak için onların derilerini yüzüp, parfüm haline getirip, sıkıp orgazm olan çılgın adamın hikayesi! Bunuda düşünmedim değil. Ama yanımda ona sarılarak onun kokusunu almak neye bedel olabilirdi ki? Tabi ki de kendinden feragat etmeye…

    Aşkta ne zaman kendinden ödün vermeye başlarsan orda bütün mesele kendini tekrar ararken kaybolduğun çukurda oluyor.
    Aşkı anlatacak değilim, çünkü anlatılması en basit gibi gözüken ama sadece derin bir nefese sığan muazzam tarifi olmayan duygu. Seni mutlu ettiyse hafif tebessümlü derin nefes, etmediyse çektiğin nefesi vermeye kalbinin yetmemesi…

    İstediğim kendini bana bağışlamasıydı, bana emanet etsin ben ona bakardım. Çok mu fazla sorumluluk altına girmiştim oysaki buna hazırdım. Bana fırsat verdiğinde yapabileceğimin çok fazla üstündeydim. Sevilmeyi bilmiyordu, gözlerinden kalbine giden yolu öğreten birine nasıl davranması gerektiğini bilmiyordu. Nabzının atışını müzik sesi olarak dinleyen bir kadın ona çok fazlaydı. Onu severken tüm dünyaya iyi olan birini taşıması imkansızdı. Elleriyle öldürdü o kadını, içindekileri, kadını kadın yapan her şeyi kendi elleriyle idam masasına oturtmuştu. Ayaklarından asıp, beynine kan gitmesini engellemişti. Kadın nefes alıyor, veremiyordu. İçine atıp, daha da biriktiriyordu kahroluşlarını. Yürürken düşünmeyi bırakıp yalnızlığa iyice yaklaşıyordu. Kadın oradaydı. Ölümle burun burunaydı. Korkmadı. Bir adım daha yaklaştı ve hoşgelmişti.

     
  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 14:10 on 6 June 2017 Kalıcı Bağlantı | Cevapla
    Tags: , Komedi Filmi, Tatlı Şeyler   

    Tatlı Şeyler 

    Türkiye’nin İlk Eşcinsel Temalı Komedi Filmi: “Tatlı Şeyler” 23 Haziran’da gösterime giriyor.

    NEŞELİ OL Kİ GENÇ KALASIN!

    Cinsel kimlik üzerinden hak arayışı ile, CERN’de yeni bir evren yaratıldı iddialarının aynı anda olabildiği gezegene dünya diyoruz. Ve kadim bilgiler bize söylüyor ki; dünya, dünya olalı böyle saçmalığı bir arada görmedi.

    Ötekileştirme denen hadise, ilk başta “birey olun, sürüden biri olmayın” sloganıyla karşımıza çıkınca, “yaşasın” dedik… ”işte insan, gerçek anlamda evrilmeye başladı.” Kitap okuyorduk, mesleklerimiz vardı, entellektüeldik hiç yoktan ama hadi itiraf edelim, hiçbirimiz- ama hiçbirimiz bu sonsuz kopmayı tahayyül bile edememişti.

    Bireysel kelimesinin İngilizce anlamı olan Individual, Latince kökeni olan “Indivude”den gelmekte ve “bölünemeyen – parçalanamayan” anlamına gelmekdir. Bu herkesi yok sayan, bu “birey olmak” ayağına herkesi birbirinden fersah fersah uzaklaştıran sistem “Indivude”yi parça pinçik etti; sen kim oluyorsun, ben kim- “biz” zaten kalmadı.

    Tam da bu aşamada “gay” kelimesinin yine İngilizce’deki anlamına odaklanmakta fayda var. Adamlar sözlüklerine yazmışlar.

    Hani bilmeyen için bir kez daha altını çizerek söylemek gerekli; Gay, ‘Kaygısız‘ veya ‘parlak ve gösterişli‘ anlamına gelmektedir. Ha… Gay kelimesinin diğer anlamı olan homoseksüel ise, sadece homoseksüel olanın kendisini en fazla partnerini bağlar. Bu konu hakkında yargılamada bulunmak da kimsenin haddine değildir.

    SÖZ KONUSU OLAN İNSAN HAKLARI

    Kadın hakları, erkek hakları, öğrenci hakları, işçi hakları, emekli hakları, eşcinsel hakları gibi tamlamalar bize gösteriyor ki totalde “insan hakları” kimsenin umurunda değil ki, bu haklar da tıpkı biz insanlar gibi ayrıştırıldı. İnsan hakları denen şey yok yani özde.

    Bu kadar ayrıştırılınca, kimsenin kimseye saygısı da kalmadı; anlamaya çalışacak takati de.

    Bu günlerde sitemizde tanıtımı yer alan bir film var; TATLI ŞEYLER. Sözüm ona efemine 2 modacı arkadaşın bir bebekle birlikte çıktıkları yolda aile olmayı tattıkları, sevimli olunmasına incelikle özen gösterildiği fragmanından belli olan bir film.

    Sayfamızdaki tartışmalara bakıyoruz da… Hani sanki… Biz de… Tıpkı eleştirdiğimiz kötü yürekli insanlar gibi…

    Tatlı Şeyler Fragmanı

    TAHAMMÜLSÜZLÜĞÜN CİNSİYETİ OLAMAZ.

    Kocaman bir tahammülsüzlük bulutu üstümüzde bu kez de bahanesi bu TATLI ŞEYLER filmi.

    Filmin eşcinsellerle dalga geçtiği düşünülmesi tek kelime ile büyük bir “hata”dır. Bu filmin yapımına soyunan kişiler de tanıdığımız, bildiğimiz, saygın “sanat adamları”. Bu sanat, bu mizah adamları, ustalarından ve yaşadıkları toplumdan aldıkları terbiye gereği, cinsel bir kimlikle dalga geçip bunu paraya ya da şöhrete çevirecek kadar küçük hesapların içinde olmayacak kişiler.

    Bunu basit bir googlelamayla görebiliyoruz.

    Hemen bir yazı; üstelik filmi izlemeden, sadece aslında derdini gayet de iyi anlattığını düşündüğümüz fragmanından yola çıkarak… Cinsel kimliğimizden dolayı bize tahammülsüzlük gösterenlere, acıyarak

    • daha çok kırılarak – bakarken; bir filme, hakkında bilgi sahibi olmadan saldırmak ( ki keza bilgi sahibi olarak saldırmak da aynı büyük ayıp ) da aynı acınası temayı içeriyor ne yazık ki..!

    Ve ne yazık ki; kırılmaktan çekinirken kırmanın bize bıraktığı hiç geçmeyecek olan o yarayla.

    CİNSEL KİMLİĞİN BİR “HAK”KI OLAMAZ.

    Eşcinsel olmak nasıl, Kadın ya da Erkek olmak kadar doğal geliyorsa bir eşcinsele ve eşcinselliğin ne olduğunu anlayabilen kişilere; aynı şekilde bu 3 “cins”in totalde aynı başlığın altında toplandığını idrak etmek birinci görevimiz öncelikle. Nedir bu üst başlık: İNSAN HAKLARI

    Özgürlüğün, bir başkasının özgürlüğünün başladığı yerde bitmesi gerekir. Buna da saygı denir en güzel tabiriyle. “Ben eşcinselim” diyenin hakkı, “ben erkeğim” ya da “ben kadınım” diyenle aynıdır. Aynı olmak zorundadır. Sırf cinsel eğilimin ya da yaradılışın ya da her nasıl adlandırılırsa adlandırılsın “cins”in seni farklı kılmamalı aynı havayı teneffüs ettiğin toplumda.

    Sana, cinsel kimliğin yüzünden yaşam hakkı tanımayanlarla aynı şeyi yapmaktı, bu TATLI ŞEYLER’e durup

    dururken, sadece “gay”sin diye saldırmak.

    “GAY”SEN “GAY”LİĞİNİ BİL

    Yani Kaygısız ol bi parça.

    Bolca da Parlak ve Gösterişli.

    Bilip bilmeden, sadece kahramanları feminen diye…

    Senin kafandaki “gay” kimliğiyle örtüşmedi diye…

    Sen sırf filmi beğenmedin diye…

    Gayfendiliği elden bırakmamak lazım.

     
  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 21:07 on 12 May 2017 Kalıcı Bağlantı | Cevapla  

    Portakal Çiçekleri 

    Portakal Çiçekleri

    Çiçek kokularıyla sarmalanmış yatıyordu iki çıplak beden.

    Pürüzlü tenlerine çiğ düştü sabahın ilk ışıklarında.

    Uygarlığın iki ‘uygunsuz’ anıtı.

    İki ölü.

    Nergis ve Leyla.

     

    Miras değildi isimleri.

    Hissettikleri gibiydi daha çok.

    Atıldılar bir koruluğa.

    Eksik kaldı sevişmeleri.

    Telaşsız iki âşık.

    İki ölü.

    Nergis ve Leyla.

     

    Çiğnenen yaprakların hışırtısı duyulmadı uzaklardan.

    Hırpalanmış bedenlerini birer birer taşıdı cansız siluetler.

    Portakal çiçekleri kapandı sonra.

    İki kimsesiz beden.

    İki ölü.

    Nergis ve Leyla.

     

    Varlık E.

     
  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 17:38 on 12 April 2017 Kalıcı Bağlantı | Cevapla  

    Yüksek Doz Gelecek! 

    Yüksek Doz Gelecek!

                           Bir çırpıda okuyup bitirdiğim ve hızımı alamayıp tanıtım seslendirmesini de yapmış olduğum bu harika kitabın yazarlarından Orkun UÇAR ile gerçekleştirdiğim röportajımı sunmak istiyorum sizlere. Kendisi Metal Fırtına serisinin yazarı olmakla birlikte; Zifir, Derin İmparatorluk, Kızıl Vaiz, Asi – Kara Gezgin, Sin Sarı İstilâ isimli kitaplarını da biz okurlarına sunmuş üretken bir yazardır. Daim olsun!

              V: Öncelikle, ‘Yüksek Doz Gelecek‘ kitabının okurlar tarafından kısa sürede benimsendiğine şahit oluyoruz. Sizi ve diğer yazar dostları kutlamak istiyorum. ‘Yüksek Doz Gelecek’ kitabının bu denli sahiplenileceğini tahmin ediyor muydunuz? Yola çıkmadan önceki öngörünüz ne yöndeydi?

               Orkun Uçar: Kitabın yıllar içinde efsane olacağını düşünüyorduk ama kısa sürede okur ilgisinden emin değildik. Çünkü Türk okurunun yerli bilimkurguya ön yargısı olduğu kesin. Çıkan kitaplar az satıyor, genellikle ikinci baskıya girmiyor. Şöyle düşünebiliriz: Türkiye’de zaten bilimkurgu okur sayısı 4.000-10.000 arası desek, Türk bilimkurgu kitaplarına şans verecek okur ortalaması da bin kadardır. Kitabımızın ilk baskısı 3.000’di. İkinci baskıya girdiğimize göre şimdiden beklentileri birkaç kez katlamış oluyoruz. Sevindirici bir durum haliyle.

    Bu proje çok anlık çıktı ortaya. Yazarlarımızdan Funda özlem Şeran ve Serdar Yıldız, Mutant Serçe adında internet üzerinden yayınlanan bir programa katılmıştı. Muhabbet içinde konu, birçok yazarın (bizlerin) çıktığı Xasiork Ölümsüz Öykü Kulübü’ne geldiğinde ben de konuk oldum. İşte o sırada, eski günlerdeki ortak çalışmaların özlemi dile getirilirken bu proje ortaya atıldı. O dakikaları hala youtube’dan izleyebilirsiniz:

    (Video.. 2:14:16’dan itibaren.)

    Proje görülebileceği gibi o kadar anlık bir şekilde ortaya çıktı ki, okur ilgisini pek hesap etmedik açıkçası. Bizim yola çıkış amacımız, ortak bir çalışma yapmak ve yazar olarak zor bir tür olan kısa romana meydan okumaktı.

                 V: Benim kişisel olarak merak ettiğim bir soru olacak sıradaki; kitabınızın yazar/roman sıralamasını hangi ölçüte göre yaptınız? Bunun değerlendirme sürecinden bahsedebilir misiniz?

                Orkun Uçar: Projeye yaklaşık iki yıl önce başlamıştık. Mutant Serçe programından sonra facebook üzerinde kapalı bir çalışma grubu kurduk. Başlangıçta çok kalabalıktık; 25 yazar vardı. Bu kadar yazarın hepsinden eser gelse ortaya en az 2500-3000 sayfa kitap çıkardı. Beş yazarla bile 464 sayfa olduk. Ama süreç içinde ayrılanlar olabileceğini tahmin ediyorduk. Zira kısa roman tehlikeli bir formattır, üstelik bilimkurgu olarak daha da zordur. Nitekim ilk taslakların teslim tarihine yaklaştıkça gerek başka projeye başladığı, gerekse yazamadığını söyleyerek ayrılanlar olmaya başladı. İlk taslaklar geldiğinde de birkaç eser biz eledik. Yani kalan yazarlar eserleri okudu ve değerlendirmeler açık açık yapıldı. İnce işçilik döneminde 5 yazar kaldı. Eleştiriler doğrultusunda değişiklikler yapılması için de bir ay süre verdik. Böylece dosyanın son halini 2016 yaz sonu yayınevine teslim ettik. 2017 başı içi tarih aldık. Şunu da belirtmem lazım ki, yıla çıkarken yayınevi belirlememiştik. İlk olarak Altın Kitaplar Yayınevi’ne sunduk ve hemen olumlu yanıt aldık.

    Kitaptaki yazar/roman sıralamasının belirlenmesi o kadar zor olmadı. Okuru bir ziyafet sofrasına davet eder gibi düşündük; ilk başa kitaba ısındırıcı aksiyon ve espri dolu Umut Altın’ın “Köprüaltı” eseriyle başladık. Funda’nın “Phobos” anlatım zenginliği olan çok kaliteli bir eserdi. Ana yemeklerden sayılırdı. Benim hızlı okunan bir stilim vardır, “Demir Yıldız”  o nedenle üçüncü sıraya koyduk. Gökcan’ın yazdığı “Karavanlar Çağı”nın atmosferi karanlık ve klostrofobik. Kitabın en kısa eseri, o da dördüncü sırada yer buldu. Serdar Yıldız’ın “Alt ve Üst” adlı eseri ise teknik bilgilerin yoğun olduğu, biz bilimkurgucuların “hard sci-fi” türünde. Her okurun kaldırabileceği bir eser olmadığından onu sona koyduk. Bize göre Yüksek Doz Gelecek’teki her roman belli bir zevke hitap eden, farklı hayal gücü ve tarz. Özetle okurların beyinleri ve hayal güçleri için tam bir ziyafet sofrası.

              V: Bildiğiniz gibi LGBTİ bireylerine yönelik ayrımcı tutum ve davranışlara sıkça şahit oluyoruz. Kimliğini gizlemeyen ya da açık eden LGBTİ bireylerine yönelik saldırıların ve hatta cinayetlerin devam ettiği bir dönemde romanınızın en önemli karakterini eşcinsel bir bireyle taçlandırdınız. Bu konuda size teşekkür etmek istiyorum. Karakterinizin oluşum süreciyle ilgili ne söylemek isterdiniz?

              Orkun Uçar: Yerli bilimkurgu edebiyatımız fazla gelişmiş değil, dolayısıyla hiç eşcinsel kahraman yoktu. Yıllardır tamamen eşcinsellerden oluşan bir dünya kurgusu düşünüyordum. Bu gezegeni, dıştan gelen bir elçi gözüyle anlatacaktım. Ama bu proje çıktığı zaman fikrimi değerlendireyim dedim. Gezegen suni bir uydu, elçi casus oldu. Maceranın geçtiği Luxor eşcinsel bir toplum olan Dünya’nın yörüngesinde suni uydu. Demir Yıldız özellikle yarısından itibaren sert bir roman ama daha da sert olacaktı. Dönem gereği biraz yumuşattım diyebilirim.

    Türkiye’de bu açıdan bir ilk ama eşcinselliğin olduğu bilimkurgu romanları var. Örnek vermem gerekirse: Joe haldeman’ın “Bitmeyen Savaş”ı, Samuel R. Delany’nin “Triton”u. Ursula K. Le Guin’in “Karanlığın Sol Eli” romanında cinsiyet değiştiren bireylerden oluşan bir toplum anlatılır. Bu gezegendeki insanlar yılın sadece belli ayları cinsel istek duyar ve kadın veya erkek olacaklarını seçer. Yani birkaç yıl erkek olarak baba olan bir birey, birkaç yıl sonra da anne olabilir. “Demir Yıldız”ı biraz da Clive Barker’a saygı duruşu olarak yazdım. En sevdiğim yazardır ve eşcinseldir. Onun hayal gücünde gittiği diyarların gücü beni çok etkiledi. Yazarlığındaki benzersiz lezzette eşcinselliğinin de etkisi olduğunu düşünüyorum.

    Şunu da belirtmem lazım ki, yola çıkarken yayınevi belirtmemiştik. İlk olarak Altın Kitaplar Yayınevi’ne sunduk ve hemen olumlu yanıt aldık. Romanlarımdaki ilk eşcinsel karakter Demir değil, epik fantezi Derzulya serimdeki “Sin” adlı romanda da bir eşcinsel çift var.

    Gelecekte insan türü Güneş sistemini koloni ettiğinde değişik toplum örneklerinin ortaya çıkacağını düşünüyorum. Belki bir asteroid madenci klanında eşcinsel toplum oluşacak.

                V: Demir YILDIZ karakterini eşcinsel bir kimlikle işlemiş olmanızdan kaynaklı eleştiri veya olumsuz bir tepki aldınız mı?

                Orkun Uçar: Metal Fırtına nedeniyle her kesimden okurum var ama Demir Yıldız’a hiçbir olumsuz geri dönüş olmadı. Okurlarım Demir’i bir bilimkurgu romanındaki Türk karakter olarak sevdi. Çünkü bilimkurgu romanlarında Türk karakter ismine çok az rastlıyoruz. Esasında ”Sin” adlı romanımdaki eşcinsel çifte de öyle bir tepki gelmedi. Okur, hangi görüşte olursa olsun, hikâye iyi anlatıldı mı karakterleri seviyor.

                V: Bildiğim kadarıyla üzerinde çalıştığınız yeni taslaklar var. Bu taslakların son hali karşımıza nasıl çıkacak? Yeni bir ‘Yüksek Doz Gelecek’ kitabı formatıyla mı karşılaşacağız?

                Orkun Uçar: Kendi yazarlık kariyerimde çok değişik projeler var. Önümdeki dört yılın programı belli, ötesi için de ne zaman yazılacağı belli olmayan roman fikirlerim var. Derzulya serim 12 kitaptan oluşuyor ve daha üç kitabını çıkartabildim. Başında “Yüksek Doz” olacak bir seri olacak. Şu anda ikinci “Yüksek Doz” kitabının çalışması yine 25 yazarla “distopya ve distopyamsı” konsept olarak sürüyor. Grup, Mart başı oluştu ve yola çıktık. Yaz sonu ilk taslaklar teslim edilecek. Bu sefer 8-10 yazarla finali görmeyi umut ediyoruz. Daha sonra “Yüksek Doz Serisi” post-apokaliptik, cyber punk, bilimkurgu polisiye gibi konseptlerle devam edecek. Her sene bir kitap çıkarmaya çalışabiliriz.

                V: Peki, ülkemizdeki bilim kurgu alanındaki çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

                Orkun Uçar: Henüz başlangıçtayız. Bir yerli bilimkurgu edebiyatından bahsedebilmemiz için kitapevlerinde bir raf elde edebilmemiz lazım. Şimdilerde kitapevlerinde bilimkurgu ve fantazya raflarında yabancı eserler arasında yer bulma şansı bulabilen tek tük eserler var. Bu süreçte en büyük düşmanımız önyargı haliyle. Türk bilimkurgu okuru yabancı eserleri tercih ediyor, yayınevleri de doğal olarak yerli bir eseri basarak zarar etmek istemiyor. Ama yavaş yavaş bunu kırıyoruz. Altın Kitaplar, İthaki, Destek, April gibi yayınevleri gördüğünüz gibi yerli yazarların fantastik ve bilimkurgu eserlerini basıyor. Yolumuz uzun ama “yayınevlerinin Türk yazar basmadığı, editörlerin gazeteler ‘Türkler bilimkurgu yazamaz’ başlıklı röportajlardan beri çok mesafe aldık.

                V: Zaman ayırdığınız için size yürekten teşekkür ediyorum. Yeni eserlerinizi mutlaka bekliyor olacağız. Şimdiden kolaylıklar diliyorum, var olun.

                Orkun Uçar: Ben çok teşekkür ederim. Asıl siz var olun. Dünya haritasını açıp baktığınızda en gelişmiş ve refah ülkelerin eşcinsel, ateist bireylerin rahat yaşayabildiği, en berbat ve fakirlerinin de eşcinsel ve ateistlere yaşam hakkı tanımayan ülkeler olduğunu görüyorsak bunun tesadüf olduğunu düşünmek saçma olur. İstatiksel veriler yalan söylemez.

    Son olarak romanda da bahsini geçirdiği Alan Mathison Turing’e saygılarımı sunuyorum. Bugün bir bilgisayar vasıtasıyla, internete girip ateist ve eşcinsellere nefret kusan tiplerin çoğu bunu ateist ve eşcinsel Turing sayesinde yapabildiğini bilmiyor. Bir gün gelecek insan türünün şehirler kurduğu her gezegende onun heykeli olacak. Onun hakkında bir blog yazısı da yazmıştım:  Turing Evreni

    Herkes için rengârenk bir gelecek diliyorum.

     

    Varlık ERGEN

     
  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 12:29 on 2 March 2017 Kalıcı Bağlantı | Cevapla
    Tags: Donald Trump, En iyi Film, , Moonlight   

    Oscar Ödüllü LGBTİ Filmi 

    89’uncu Oscar ödülleri,ABD’nin Los Angeles eyaletindeki Dolby Tiyatrosu’nda törenle sahiplerini buldu.

    Chiron isimli Afro-Amerikan bir gencin cinselliği ve kimliğiyle ilişkisini hayatının üç farklı dönemine odaklanarak perdeye taşıyan Moonlight,en iyi film Oscar’ını aldı.
    En iyi yardımcı erkek oyuncu seçilen Moonlight Mahershala Ali,bu dalda Oscar’ı kazanan ilk Müslüman oldu. Moonlight,en iyi uyarlama senaryo ödülünü de kazandı.

    Dolby Tiyatrosu’nda,ünlü komedyen Jimmy Kimmel’in sunumuyla sunduğu gecede Kimmel,konuşmasının başında ABD Başkanı Donald Trump’a gönderme yaparak, ”Artık bizden nefret eden 225 ülkede izleniyoruz. Ülke artık bölünmüş durumda ve insanları bir araya getirmen gerek,dediler” dedi.

    Moonlight Hakkında 

    Moonlight,Barry Jenkins tarafından yönetilen ve senaryosu Jenkins tarafından Tarell Alvin McCrane’in In Moonlight Black Boys Look Blue kitabından uyarlanan 2016 Amerikan yapımı dram filmi.

    Film dünya galasını 2016’da Telluride Film Festival’nde yaptı. Eleştirmenler tarafından oldukça yüksek bir başarı sağlayan film Amerikan Film Enstitüsü tarafından 2016’nın en iyi 10 filminden biri olarak seçildi. 74.Altın Küre Ödülleri’nde 6 adaylık elde eden film sadece Drama Dalında En İyi Film ödülünü kazandı. Ayrıca 70. BAFTA Ödülleri’nde 4 adaylık elde etti.

    Toplumda yer edinen LGBTİ bireyleri bu sefer kendini Oscar da gösterdi. Amerikan yapımlı film LGBTİ çerçevesinde ilk ödülünü aldı. Bireylerin toplumun her kademesinde olup boy göstermeleri ve daha çok anılmaları gerekmektedir. Bu sayede sesimizi daha rahat duyurabiliriz.

     

     
    • serdar adlı kullanıcının avatarı

      serdar 01:57 on 5 Eylül 2017 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      3 bölüm gibiydi film. İlk bölüm çocuk karakteri inanılmazdı. Sonrasında derin soru işaretleri, aceba mı sorularını sorduruyordu insana.Bölüm geçişleri hızla ve sert geçmesine rağmen etkileyici ve başarılı buldum.

      Beğen

  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 18:56 on 25 February 2017 Kalıcı Bağlantı | Cevapla
    Tags: Bulut Öncü, Burs Fonu, , , TOG   

    Bulut Öncü Burs Fonu 

    Geçtiğimiz günlerde ölüm haberiyle sarsıldığımız Bulut Öncü’nün ‘adını yaşatmak için’ yardım kuruluşu TOG’un üniversiteli gençlere destek olmak amaçlı bir burs fonu oluşturdu. Bu sayede hem Bulut Öncü’nün adı yaşatılacak hemde zorda olan üniversiteli gençlerimize destek olunacak.
    TOG’un açıklaması şöyle:
    ”Gönüllümüz,bursiyerimiz,yönetim kurulu üyemiz,arkadaşımız,dostumuz Bulut Öncü’yü kaybetmenin acısını derinden yaşıyoruz.
    ”Bulut,2009 yılından bu yana TOG çatısı altında ve farklı zamanlarda,farklı sivil toplum kuruluşlarında aktif bir şekilde gönüllü faaliyetlere katıldı. Bulunduğu her ortamda katılımcılığı,demokrasi ve insan hakları kültürünü,gençlere olan inancını her zaman ön plana çıkardı. Toplumda dert edindiği tüm konularla ilgili farkındalık ve değişim yaratmak üzere mücadele etti.
    ”TOG kurucuları,çalışanları Bulut’un arkadaşları ve dostları olarak Bulut’u saygıyla,sevgiyle ve özlemle anıyoruz. Ailesinin de izni ve desteği ile oluşturduğumuz Bulut Öncü Burs Fonu’yla onun adını yaşatıyor ve üniversiteli gençlere destek oluyoruz.”
    Detaylı bilgi için TOG’un facebook sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

     
  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 22:16 on 19 February 2017 Kalıcı Bağlantı | Cevapla
    Tags: , ,   

    İnsanı insan yapan nedir? 

    İnsan duygularını dökmek istiyor ama lafa nasıl başlayacam bilmiyorum. Ben bu gün ‘’Aşk’’ ve ‘’sevgi’’ den bahsetmek istedim. Benim isteyipte alamadığım hissedipte yaşayamadığım duygudan. Her insanı şımartır sevilme hissi ve herkes gibi bende isterim yaşamak ve yaşatmak ama inanmak ve kendini teslim etmek güvenmek gerek ne demiş şair ‘’Ki inanmak küskün bir çocuğun en büyük kan kaybıdır.’’ Bazen düşünüyorum <tabi çevremde gördüğüm kadar> bizlere sevme hakkı verilmesine rağmen niye sevilme hakkı verilmemiş niye bu camiada niye sevemiyor insanlar. ‘’provası yoktur hayatın. Ne yeniden yaşamak mümkün , nede yaşadıklarını silebilmek. Önemli olan,ilk defa değil ,son defa sevebilmek’’. Bence şairler hayatın değerini göstermek için şair olmuşlar bence bir düşün derim . Burada herkesi aynı kapta incelemiyorum ama şimdi düşünelim kaç kişi var çevremizde sevgili olan beraber bir hayatı omuzlayan benim yok mesela ama biz insanız değil mi, pekala biz insansak neden hayatı rahat yaşamak varken o insanı insan yapan duygular olmadan kim inanır değil mi. Ama ‘’Bir sevgiyi anlamak ,bir yaşam harcamaktır. Harcayacaksın.’’ Ne güzel ya bu söze sığınan var mı. özür ya biraz ağır ve ithamkar konuştum gibi ama ne demişler ‘’Yarası olan gocunur’’ varsa yaran tuz bastıysam demek ki  yapacak bir şey yok gerçeği söylemek ve size hatırlatmayı görev bilirim.

    Kimi sevsem hiç olmadığı kadar yalnızlaşırdı Kimi sevsem bütün o yanlış hayatım gizlendiği yerden çıkıp gelirdi Kimi anlamaya çalışsam hayatımın boşluğu çarpardı yüzüme Kime elimi uzatsam o unutulmuş ömrünle karşılaşırdım.

     
  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 12:57 on 9 February 2017 Kalıcı Bağlantı | Cevapla  

    Özlüyorum 

    Özlüyorum

     

    Bir gariplik var diyordun el ele gezinirken başka başka sokaklarda.

    Peşimize düşen adamların hırçın ayak sesleriyle başladı kara günlerimiz.

    O güzelim komşu teyzeler, biricik amcalar affetmedi bizi.

    Kurtarmalıyız diyordun kendimizi.

    Kurtulmalıyız.

     

    Kaçtık.

    Hep daha da kötüye gitti, dalgınlaştı bakışların.

    Biriktirdiğin fotoğraflara bakar ağlardın, dayanamazdım senin bu hallerine.

    Gitmez de kalırsan dünyalar benim olurdu.

    Bitiverirdi bütün dertlerim.

    Bitiverirdi, yoksunluğumun acizliği.

     

    Bir yanda yalandan kurulmuş hayatın, bir yanda biz.

    Ah sakalını bıyığına kurban olduğum, söz vermiştin, gitmem demiştin.

    Kesik bileklerinle veda etmeyecektin bana.

     

    Güzel insan, aşkım.

    Bayrağımızın turuncu rengi.

    Özlüyorum seni.

     

    Varlık ERGEN

     
  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 22:15 on 24 January 2017 Kalıcı Bağlantı | Cevapla
    Tags: , , Eşcinsel Mekan, Eşcinsel Mekanlar, , , , Love Dance Point, Love DP, , Tekyön Club, Tekyön İstanbul, , , İstanbul Eşcinsel Gece Kulüpleri, İstanbul Eşcinsel Mekanları, İstanbul Gay Bar, İstanbul Gay Barları, İstanbul Gay Gece Kulüpleri, İstanbul Gay Mekanları   

    Love Dance Point ve Tekyön Club’ı Boykot Ediyoruz! 

    Eşcinsel bireylere hizmet amaçlı var olan ve bunu yaparken de trans bireylere kapılarını açmayan bu tür mekanlara kesinlikle para kazandırmak istemiyoruz.

    Bizi bu kararı almaya iten, kendilerini eşcinsellere yönelik eğlence mekanı olarak tanımlayıp; girişlerde insanların cinsiyetleriyle, görünüşleriyle, giyim kuşamlarıyla, makyajlarıyla ayrımcılığa uğramasıdır.

    Biz LGBTİ’nin T harfiyiz. Siz sokaklarda bizlerden korkuyorsunuz. Biz sizin sokaklarınızdan korkuyoruz. Trans bireyler olarak cinsel kimliklerimizi gizleyemediğimiz için yarattığınız terörün kurbanı olmaya devam ediyoruz. Kendilerini gizleyen eşcinseller için, toplum tarafından dışlanarak işsiz bırakılan insanlar için, cinsiyetinden utandırılıp hayattan bezdirilen kadınlar için; Türkiye’de en ön cephede bizler savaş veriyoruz. Eğer bir gün bu ülkede eşcinsellik kabul görecek olursa, bu yıllardır işkencelere, cinayetlere, intiharlara, taciz ve tecavüzlere dur durak bilmeksizin kurban veren ve buna rağmen tüm eylemlerde yılmadan en ön saflarda haykıran bizler sayesinde olacak.

    ve Siz LGBTİ’nin LGBİ harfleri. Bizim dışlanmamıza, sizin yanınızdayken de ayrımcılığa uğramamıza göz mü yumacaksınız?

    #SenYoksanBenDeYokum #TransfobiyeHayır

    Love Dance Point İstanbul‘u Boykot Eden Diğer STK ve Oluşumlar

    İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği

    LGBTİ Kolektifi

    Cins Arı – İstanbul Teknik Üniversitesi Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Kulübü

    Üniversitelerde genç kadınların kadın olmaktan dolayı yaşadıkları sorunlar karşısında örgütlenen
    bağımsız bir topluluk olan Kampüs Cadıları

     
    • Tuna Arca adlı kullanıcının avatarı

      Tuna Arca 03:27 on 25 Ocak 2017 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      Eşcinsel Barı Diyo Nasıl Olur Bu Anlayamadım ?!

      Beğen

    • Deniz adlı kullanıcının avatarı

      Deniz 03:32 on 25 Ocak 2017 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      İstanbul Teknik Üniversitesi Cins Arı da bu şekilde paylaşmış
      Grup kapalı olduğu için linkini paylaşamadım

      !!! DİKKAT TRANSFOBİ VAR !!!
      Bir trans arkadaşımızın 22 Ocak Pazar günü 01.00 sularında, gay arkadaşlarıyla eğlenmek amacıyla gittiği Love Dance Point adlı eşcinsel gece kulübü girişinde maruz kaldığı transfobik söylemleri kınıyoruz!
      Love Dance Point girişinde trans arkadaşımızın mavi kimliğini gören bodyguard, kendisine yöneticiler tarafından “bu tür insanların” içeri alınmaması talimatı verildiğini belirtmiş olup, sırf bir trans birey olduğu için arkadaşımızın içeri girmesini engellemiştir. Bunun üzerine trans arkadaşımız gayet feminen giyimli, makyajlı, sakallı, kısa saçlı insanların neden girebildiğini sorduğunda ise “Onlar normal, sen de saçını kes, makyaj yapma, ‘kadın gibi giyinme o zaman.° gibi transfobik söylemlere maruz kalmış ve içeri girmesi engellenmiştir.
      Kulübün içerisinde ise bazı trans bireylerin sahne aldığı, kulübe ait videolarda trans bireylerin içeride görüldüğü de açıkça ortadadır. Ayrıca kulübe pembe kimliği olan kadınlar da girebilmektedir. Bu ayrımcı ve transfobik yaklaşımı algılamakta güçlük çekiyoruz. 21. yy.’da yaşanan bu rezillik kulübün yönetici ve bodyguardlarının yanına katmama’ı ve arkadaşımıza yaşatılan bu kötü olaydan dolayı kendisinden özür dilenmelidir. Bu yapılana kadar Love Dance Point adlı gece kulübünü ifşa ve boykot ediyoruz!

      Beğen

  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 16:23 on 15 January 2017 Kalıcı Bağlantı | Cevapla
    Tags: , , , ,   

    Feminizm & Lezbiyenlik arasındaki ilişki nedir? 

    Lezbiyenler, kadın oldukları için, feminizm de kadınların yaşadıkları sorunları çözümleyip, sorunların ortadan kaldırılmasına yönelik mücadele yöntemleri öneren bir düşünce sistemi olduğu için, lezbiyen kadınları feminizmden ayrı düşünmek imkansız. Ayrıca her iki toplumsal mücadeleyi (feminizm ve lezbiyen özgürleşme hareketi) birbirinden bağımsız ele aldığımızda, bağımsız sorunlarımızın ana kaynağının ataerki olduğunu görüyoruz. Yani lezbiyen mücadele, feminist bakışaçı olmadan olamaz. Feminist mücadele düşman olarak karşısına birebir erkekleri değil de toplumsal erkekliği aldığı halde, yaşadığımız toplumda toplumsal erkeklikten nasibini almamış erkek bulmak zor olduğundan, feminist mücadele içindeki bazı kadınlar lezbiyenliği mücadele yöntemlerinden biri olarak algılarlar. Lezbiyen kadınlar ise mücadele yoluna girdikleri andan itibaren feminizme gözlerini kapayamazlar. Lezbiyenlerin mücadeleleri için feminizme, feministlerin de lezbiyenlere ihtiyaçları vardır. Bu iki grup yanyana durmadığı sürece bir kanatları kırık olacaktır. Biz sapphonun kızları olarak kendimize lezbiyen feminist diyoruz.

    WestHollywood/Chelsea @ Geocities – 05/2011

     
  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 16:04 on 15 January 2017 Kalıcı Bağlantı | Cevapla
    Tags: , , ,   

    Lezbiyenler aşık olur mu? 

    Eşcinselliğe karşı önyargılı olan toplumumuzda, iki kadın arasındaki ilişki sadece cinsellik olarak düşünülürken, bu ilişkide duygusal yoğunluk olabileceği kimsenin aklına gelmez. İki kadın arasındaki ilişki cinsel şehvet aracı olarak görülmekte, hatta p*rno dergilerine lezbiyen ilişkiler bu şekilde yansıtılmakta. Heteroseksist yapılanma nedeniyle, lezbiyenliğin sadece cinsel yönü üzerinde (bilinçlice) durulurken, lezbiyenliğin duygusal yönü yokmuş gibi görülmekte. Oysa bir kadının bir erkeğe hissedebilecekleri nasıl olağansa, bir kadının hemcinsine hissedebilecekleri de gayet olağandır. Aşk, insani bir şeyse bunun sınırlamasını yapmaya kalkışmak toplumun kendisiyle çelişkiye düşmesinden öte bir şey getirmez. Lezbiyenler de aşık olur.

     
  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 23:14 on 22 December 2016 Kalıcı Bağlantı | Cevapla  

    lgbti.tv için sen de destek ol! 

    Homofobi ve Transfobi ile mücadelede yeni bir alan açıyoruz!

    Yaklaşık on yıl önce çıktığımız bu onurlu yolda sizleri de aramızda görmek istiyoruz!

    Homofobi, Transfobi ile mücadele, görünürlük ve farkındalık amaçlı sokak röportajları ve bilgilendirici videoların yer alması düşüncesi ile hayata geçirmeye çalıştığımız  http://lgbti.tv için  desteğine ihtiyacımız var.
    Bize Facebook Sayfamız veya info@lgbti.family.blog e-posta adersimiz üzerinden ulaşabilirsiniz.

    Saygılarımızla

    lgbti.family.blog
    lgbti.tv
    facebook.com/lgbti.family.blog
    lgbti.blogspot.com
    lgbti.livejournal.com
    pinterest.com/lgbti

    Not: Kurumsal sponsorluk ve desteğe açığız.

     
  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 23:59 on 20 December 2016 Kalıcı Bağlantı | Cevapla  

    Ortasından Kırılmış Bir Hayat: YASEMİN 

    Ortasından Kırılmış Bir Hayat:

    YASEMİN

     

    Gün ağarmak üzereyken, sürünerek çıktım yatağımdan. Hızlıca bir şeyler atıştırdım ve taksi çağırdım. Taksi gelene kadar röportaj için kullanacaklarımı çantama tıkıştırdım ve sokağa attım kendimi. Nihayet taksinin gelmesiyle sokakta bir başıma ayazlanmaktan kurtulabildim. Taksici kibar bir beyefendi edasında olmasına rağmen adresi söylediğimde yüzüme alık alık baktı, ”Emin misin?”. Adresi tekrarladım. ”Sen bilirsin” anlamında başını salladı ve gecenin en sevimsiz semtlerine doğru yola çıktık. Yasemin’le buluşacağımız yere vardığımızda ücreti ödedim ve taksinin hiç oyalanmadan sıvışıp kaçışını izledim.

    Beklerken istemeden de olsa heyecanlanmıştım, bu röportaj için çok çaba sarf etmiştim, gazetenin bütün aslarına yalvardım, hepsi de el birliğiyle git ama bir şey çıkmaz dercesine yokuşa sürmüşlerdi işi.

    Yasemin’i görünce hızlıca toparlandım. Tokalaştık hemen. Bezmiş ve yorgun görünüyordu. Sigara istedi, verdim, yaktı sigarasını. Evine gidene kadar iki kez daha istedi sigara. Yol boyunca hiç konuşmadı. Ben de konuşmaya yeltenmedim. Köhne sokakların dar kaldırımlarından aşağı doğru yürürken, ağza alınmayacak kelimelerle kestiler önümüzü. Görünenin gölgesine doğru yürüyordum Yasemin’le. ”Ooo yeni manita mı yaptın Yaso? Pek de parlakmış oğlancın.” Buna benzer cümlelerle eğik bükük adamların tacizine uğradık. Çok gerildim, ”Ne yapıyorum ben?” dedim. Tekinsiz bir işe girişmiştim. Pişman olmak istemiyordum, sorgulamaya son verdim…

    Nihayet eve varabildik. Dışarısı ürkütmüştü beni. Yasemin’le yürümekse başlı başına bir riskti. Buyurgan bir sesle duştan çıkana kadar oturmamı söyledi. Sessiz sedasız gelmesini bekledim ben de. Elinde iki bardak kahveyle girdi odaya. Birini önüme koydu ve ”Sor bakalım yakışıklı” dedi.

    • Konuya nereden başlayacağımı bilemiyorum, benim için de zor ve heyecanlı bir röportaj ola-

    Y: Niye? Seni de mi s..tiler?

    Kekelemeye başladım. Ne diyeceğimi bilemez bir vaziyete düştüm. Bir anda ateşim yükselir gibi oldu. Yanaklarım kızardı. Yasemin kahkaha attı.

    Y: Korkma lan bu kadar. Şakaydı, su koyuverme hemen.

    Garipsemiştim. Demek ki şaka buralarda böyle yapılıyordu. Kelimeler zorlukla dökülse de ağzımdan sorumu sorabildiğim için mutluydum.

    Y: Bak oğlum böyle soruyorsun, çok da yorgunum, bunlar yayınlanmayacaksa hiç konuşturma beni.

    • Yok, hayır, kesin yayınlanacak, söz aldım ”büyük”lerden.

    Y: Hadi bakalım, göreceğiz, yayınlanmazsa ağır küfrederim ama bilesin!

    ”Kabul” dedim utana sıkıla. ”Sadece akışına bırak.” diye cesaretlendirdim kendimi. Odaklanmalıydım. Önemli olan onun konuşmasıydı. Beni sıkıştırmasına izin vermemeliydim.

    Başladı anlatmaya:

    Y: Ben var ya, bu ne idüğü belirsiz insan yani, daha çocukken fark ettim iyi şeyler olmayacağını. Yaşıtım erkekler tam da babaları gibi büyürken benim içimde kaynayan bir şeyler vardı. Ortaokulun ilk günleri sınıfımdaki erkeklere bir haller olmuştu; tuvalete gitmeler, anlamadığım türden şeyler konuşmalar filan. Onları taklit ediyordum ben de, bilirsin işte ilk ergenlik halleri… Bu kısım hem çetin hem de çok hızlı geçti. Aylar sonra ilk tokadımı yedim ”babacığımdan”. Sonrasını ağabeyim getirdi sağ olsun. Düzenli olarak dayak faslı devam etti o günden sonra. Ailenin gururunu iki paralık ediyormuşum ya. Tam da bir erkek gibi konuşamıyor ve yürüyemiyormuşum. Bu popo yürürken sallanıyor parlak çocuk, ne yapayım yani, değiştiremedim. Çabalamadım değil, odama girip kimseciklere duyurmadan erkek olmanın provalarını yaptım durdum onlarca kez. Ama işe yaramadı. Kurtulamadım ellerinden.

    • Özür diliyorum araya gireceğim ama hiç anlamaya çalışmadılar mı? Neticede sen onların evladısın.

    Y: Kuzum, nasıl anlasınlar ki? Ailem de herkes gibi işte.

    • Güvenebileceğin bir kimseyle karşılaşmadın mı hiç?

    Y: Bu gece beş kişi geçti üzerimden, bu sevgiliyle yatmaya benzemez anlıyor musun? Var mı senin de sevgilin?

    • Var.

    Y: Ona sordun mu daha önceki flörtlerini?

    • Evet, sordum.

    Y: Kimlermiş anlattı mı?

    • Evet.

    Y: Bak ben bazen sorarım müşterilerime. Çoğunluğu ”kaliteli orospu”lara gitmiş olur, (genelevlerde çalışanlara öyle diyorum ben). Onlar bize göre nispeten daha rahattırlar. Az da olsa daha güvendedirler. Geri kalanının ilk sevgililerini bilmek ister misin? Eşek, köpek, oyuncak ayı, kardeşi, annesi, kuzeni; sayayım mı daha. Eşek diyorum lan! Önce o sonra biz… Ne olsun daha!
    İşte bu ağır oğlum, bu koyuyor insana, başka bir şey değil. Benim ailem de bu adamların arkadaşıydı, eşi dostuydu nihayetinde… Ortaokulun ilk yıllarında inançlıydım, umutluydum, güvenebiliyordum ben de. Sonra gitti hepsi.

    • Hiç mi kalmadı?

    Y: Bak aslanım,  umut nedir biliyor musun biz gibileri için? Sabah eve tek parça, sapasağlam dönebilmektir. Ev arkadaşın da ölmemişse sana melemen yapar, yer içer yatarsın. İşte bu kadar umut dediğimiz şey. Benim var ya kafamda en az otuz dikiş var, kolum bacağım kırıldı dayak yemekten. Ben alçılarla evde iyileşmeyi beklerken arkadaşım, günlük en az iki-üç kişiyle de benim için yatardı. Bak dinlerken bile başını eğdin önüne hemen.

    • Anlıyorum. Üzgünüm.

    Y: Ne üzüleceksin ya. Baksana bi üstüne başına, bir de bana bak. Bize, bizimkiler bile acımaz bazen. Tam bir yıl boyunca, yemek yiyebilmek ve hayatta kalabilmek için boyun eğdim, akşam sabah pazarladılar beni ”biz” dediklerim. Açlığı bilir misin, benim gibileri bekleyen açlığı? Döverler, aç bırakırlar, tecavüz ederler de ölümü arzulayanlardan olursun. Şimdi diyeceksin ki neden, başka yol yok muydu? Yok oğlum yok. Kim işe alır ki bizi? Ben liseyi terk edip de geldim buralara. Mahallemizin bıçkın delikanlısı kuzenim çıkmıştı üzerime ilk. Abimlerle dövüyordu, sözüm ona adam olayım diye, kimse yokken de s..iyordu beni… Bak bu insanlar, ismini vermeyeyim; öldürülen kadınlar için grev-mırev, eylem yaparlar ama biz ölünce herkes susar. Güzel şeyler de yapılıyor bazen ama biz gibiler için değil. Bize yok ”Biz insan değil miyiz?” diye sormuyorum bile. İnsan mıyız biz a..na koyum. Allah bile lanetlemiş bizi. Anlıyor musun?

    • Üzgünüm Yasemin, haklısın.

    Y: Sinirlendirdin beni sabah sabah. Toplum sanıyor ki biz kendi aramızda şey ediyoruz da kirletiyoruz ne varsa. Devletin, milletin şerefini iki paralık ediyoruz filan. Ulan beni beceren kıl yumakları, ertesi gün Beyoğlu’nda görünce kovalayıp dövüyorlar beni. Namus filan ağızları köpürüyor hemen. Sorsan, hepsi de edepli, namuslu aile babaları. A..na koyayım onların.

    Yasemin iyiden iyiye sinirlenirken konuyu değiştirmek isteyip ”kimlik” değiştirmeyi düşünüyor musun? Diye sordum.

    Y: Sen hala anlamamışsın söylediklerimi, bambaşka dünyalardasın. İki gündür makarna yiyorum, aç karnıma g.tümü s..tiriyorum sen kimlik diyorsun. Haberin var mı kimlik değiştirmek kaç para? Hem değiştirdim diyelim, ne olacak? Gene aynı şeyi yapmayacak mıyım?
    Eylül Cansın’ı duydun mu sen? Parası da vardı, annesi sahip de çıktı kızcağıza, ne oldu peki? İntihar etti işte. Eylül’ü tanırdım ben. Bak biz kendi halimizde ecelimizle bile ölemiyoruz. Ya onlar öldürüyor ya da intihar ediyorsun. Öyle keyifle yaşamaya benzemez Eylül’lerin hayatı. Ölümlerden ölüm beğendirirler sana. Eylül gibi ağlar durursun. Eğer bir gün ağlamaktan vazgeçip yaşamayı seçersen de benim gibi olursun. Eylül’ü tanısaydın keşke. O, benim gibi değildi. Kültürlü narin bir kızdı Eylül. Aslında ben de öyleydim. Ne kibardım bir bilsen eskiden. En sonunda ağzı bozuk Yasemin’i yarattılar işte. Yaşatmazlar oğlum bizi. Yasemin yaşıyor ama ölse de olur yani.

    ”Eylül’ü haberlerden tanıyorum. Başınız sağ olsun.” dedim farkında olmadan tutmuş olduğum nefesimi bırakarak.

    Y: ”Başınız!”. Sen bile ”Başımız” diyemiyorsun değil mi? Diyemezsin aslanım, diyemezsin. Biz ”böyleyiz” çünkü. Versene şu telefonunu.

    Çaresiz verdim ve ne yapacak diye izlemeye başladım.

    Y: Oku lan, al hadi oku. Bak Hande’nin videosu bu. Yorumlara bak, yorumları oku.

    Telefonu elime tutuşturup sigarasına sarıldı. İkimiz de gerilmiştik. Böyle bir röportaj beklemiyordum. ‘Yanlış zamanda mı gelmiştim, yoksa hep mi böyleydi Yasemin? Yasemin yıpranmıştı, her halinden belliydi. Nasıl yıpranmazdı ki tanrının üvey evladı bu insan? Yorgundu Yasemin. Bakışlarımızı kaçırıyorduk birbirimizden. Garip bir utanç içinde boğulurken duvarlardaki çatlaklardan ayıramaz olmuştum bakışlarımı.

    Oda duman altı olmuştu iyiden iyiye. Yorumları okudukça erkekliğimden utanmaya başladım. İmkânım olsa hepsi adına özür dilerdim Hande’den. Yorumlar içler acısıydı. Toplumun sözde ”ahlakını” bozan Hande’ye söylenenleri okudukça kahroldum. Ayetler yazan mı dersin, küfürler saydıran mı? Yer yarılsa da içine girseydim keşke. Bunun özentilik sonucu olduğunu düşünenler, mikrop diyenler, atılan plastik mermilerin gerçek olmasını dileyenler… Karnıma ağrılar giriyordu. Hande’nin yanmış bedenine sövüp sayanlar gerçekten de insan mıydı? Her gün iş yerinde, yolda, çarşıda pazarda gülümsediklerim, selam verdiklerim, namus bekçiliğine soyunmuş bu ”ablalar, ağabeyler, kardeşler” yanmış bir kadın bedenine küfrediyorlardı. Esas sorun ise düşmanlıklarını içtenlikle yapıyor olmalarıydı. ”Bu nasıl bir nefret Allahım?” dedim kısık bir sesle. Yutkundum. Ağzım dilim kurumuştu çoktan. Ellerim titreyerek yaktım sigaramı ben de. Yasemin gözünü kırpmadan başladı konuşmaya.

    Y: Bak delikanlı, Hande gibiler gözaltına alınır, dayağını yer, tahmin bile edemeyeceğin hakaretlerin üstüne bir de fuhuş yaptığı için para cezası öder. İnsanlara olan inancımı yitireli çok oldu benim. Ha tanrıya da inanmıyorum ben; tarifeli yarattığı için bizleri. Yani tam bir inançsızlık değil benimkisi. Gecenin tam ortasına bıraktı bizleri. Işık yok oğlum bizim hayatımızda. Işık koymayı unutmuş tanrı. Anlasana. Eğer karşılaşırsam onunla birkaç sorum olacak ona. ”Bizi neden böyle yarattın? ” diye soracağım, ”Neden önce yaratıp, sonra da cezalandırıyorsun, kitaplarında tehdit ediyorsun?” bak bunları soracağım. ”Üzerimde hırlayan adamların hiç mi günahı olmadı?” diyeceğim. Ben onun, VİCDANINA inanmıyorum artık. Zaten cehennemde Yasemin, en dibindeyim lan ben! Daha ne olsun? Anladın mı şimdi, benim inançsızlığım ateist zırvalamalarına benzemez…

    Utancımdan ve çektiğim ağrılardan dolayı Yasemine bir an önce teşekkür edip kaçmak istiyordum. Odadaki eşyalar üzerime üzerime geliyorlardı artık. Sigaramdan çaresizce duman çekmekten başka bir şeye odaklanamıyordum. Kalkmak istiyordum ama kalkamıyordum, ağırlaşmıştı her şey. Büyük insanlık tarihinin denizler dolusu utancı altında eziliyordum. Söndürdüm sigaramı. Müsaade istedim, zorlukla da olsa teşekkür edip çıktım evden. Yasemin beni uğurlarken son kez baktım ona. ”Ah zavallı Yasemin.” dedim. Ağlayamadım, bedenim kahverengi bir kaya parçası gibi sürükleniyordu caddede. Parke taşlarının üzerine izler bırakıyordum, derin telafisiz izler. Bir anda evsiz ve işsiz kalmıştım. Hayat durmuştu. Şairler sustu, devrimler sustu içimde. Oyun oynayan çocuklar kayboldu birden. Kargalar bıraktılar renklerini yüreğime, öylece boşalttılar Yasemin’in sokaklarını… Kayıt yaptığım cihazı aldım elime. Baktım, okşadım titreyerek. Hırsla fırlattım duvara. Özgür bıraktım Yasemin’leri…

     

    Varlık E.

     
    • Versucher adlı kullanıcının avatarı

      Versucher 08:51 on 21 Aralık 2016 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      muazzam bir gerçeklik tadı aldım öyküden ve yasemin’in bir kurgudan çok daha ötesi olması. ellerine sağlık V.

      Beğen

    • bi gay adlı kullanıcının avatarı

      bi gay 16:17 on 15 Ocak 2017 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      Bu müthiş bi kurgu dostum bizleri ne kadar da iyi anlatmışsın teşekkür ederim… beni bizi bu saatte duygulandırdığın için

      Beğen

    • VARLIK E. adlı kullanıcının avatarı

      VARLIK E. 12:17 on 26 Ocak 2017 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      YASEMİN’i seslendirdim,

      Beğen

    • Koklis adlı kullanıcının avatarı

      Koklis 07:56 on 22 Kasım 2017 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      Lütfen daha çok yazın.sürekli yazın.Bu gün biz yayınlatamazsak bile yarın çocuklarımız yayınlatır. yazın.

      Beğen

  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 11:13 on 20 November 2016 Kalıcı Bağlantı | Cevapla
    Tags: , Rita Hester, , , , , ,   

    20 Kasım Nefret Suçu Mağduru Transları Anma Günü 

    Siyahi trans kadın Rita Hester, Kasım 1998’de ABD’nin Boston şehrinde kendi evinde göğsüne aldığı 20 bıçak darbesiyle öldürüldü. Polisler bedenini 28 Kasım’da buldu. 4 Aralık’ta Rita‘nın öldürüldüğü Allston semtinde mumlu bir yürüyüş düzenlendi. Bundan bir yıl sonra 1999 yılında trans aktivist ve grafik tasarımcı Gwendolyn Ann SmithRemembering Our Dead” (Ölülerimizi Anmak) web projesini başlattı.

    Transları Anma Günü (Transgender Day of Remembrance) bu proje ile ortaya çıktı. Dünya trans hakları hareketi ve transfobi karşıtları; Rita Hester cinayetini sembol haline getirerek, her yılın 20 Kasım gününü Nefret Cinayeti Mağduru Transları Anma Günü olarak çeşitli etkinliklerle toplumun gündeminde tutmaya devam etmektedir.

    Dünyanın her yerinde ve Türkiye’de, translar nefret cinayetleri sonucu yaşamlarını yitirmektedir. Avrupa trans ağı Transgender Europe’in (TGEU) 2015 yılı raporuna göre Türkiye, Trans cinayetlerinde Avrupa’da birinci, dünyada ise dokuzuncu sırada yer almaktadır. Ölenlerin çoğu, hayatlarını sürdürebilmek için çalıştıkları sokaklarda ya da yaşadıkları evlerde vahşice katledilmektedir.

     
  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 12:10 on 7 November 2016 Kalıcı Bağlantı | Cevapla
    Tags: Cenevre, ILGA, ILGA Asya, ILGA Avrupa, ILGA Europe, ILGA Kuzey Amerika, ILGA North America, ILGA Oceania, ILGA Okyanusya, ILGA World, ILGALAC, Pan Africa ILGA,   

    ILGA 

    ILGA, 1978’den bu yana, gökkuşağı toplulukları için insan haklarını ve bunların her türlü ayrımcılığa maruz kalmasını eşitlemeye adayan Cenevre, İsviçre merkezli uluslararası LGBTİ federasyonu.

    Yönetim Kurulu, ILGA’nın ana yönetim organıdır.

    Temsilciler genellikle dünya konferansında (veya şartlara bağlı olarak bölgesel konferanslar) seçilir.

    ILGA’nın mevcut Yürütme Kurulu 19 üyeden oluşur:

    İki Genel Sekreter
    ILGA’nın dünya konferansına seçildi
    ILGA’nın Intersex Yönlendirme Komitesi Başkanı
    ILGA’nın Trans Yönlendirme Komitesi’nden bir Başkan
    ILGA’nın Kadın Yönetim Kurulu Başkanı
    ILGA’nın Biseksüel Yönlendirme Komitesi’nden Bir Başkan
    ILGA’nın Gençlik Yönlendirme Komitesi’nden bir Başkan
    ILGA’nın altı bölgesinden her birinin iki temsilcisi bölgesel konferanslarda veya dünya konferansında (bölgesel kurul ve konferans yokluğunda) seçildi.

    ILGA bölgeleri, Pan Afrika ILGA, ILGA Asya, ILGA-Avrupa, ILGA Latin Amerika ve Karayipler (LAC), ILGA Kuzey Amerika ve ILGA Okyanusya’dır (Aotearoa Yeni Zelanda, Avustralya ve Pasifik adaları).

    Bölgesel organizasyonlar, her bölgedeki ILGA üyeleri tarafından oluşturulmaktadır.
    Bölgesel yapılar ve konularda kararlar alabilirler ve politikaları bölgesel konferanslar sırasında belirlenebilir.

    Pan Afrika ILGA

    Yönetim Kurulu tarafından temsil edilir:

    Juliet Nnedinma Ulanmo (Nijerya) ve Nao Bouzid (Fas).
    Sheba Akpokli (Togo) ve Enama Ossomba Jean Paul Bienvenu (Kamerun) alternatifleri.
    Haziran 2018’de Botswana’daki Gaborone’deki Pan Africa ILGA Konferansında seçildi.

    Bölge; Cezayir, Angola, Benin, Botsvana, Burkina Faso, Burundi, Kamerun, Cape Verde, Orta Afrika Cumhuriyeti, Çad, Komor Adaları, Kongo Cumhuriyeti, Fildişi Sahili, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Cibuti, Mısır, Ekvator Gine, Eritre, Etiyopya, Gabon, Gambiya, Gana, Gine, Gine-Bissau, Kenya, Lesoto, Liberya, Libya, Madagaskar, Malavi, Mali, Moritanya, Mauritius, Fas, Mozambik, Namibya, Nijerya, Nijerya, Ruanda, Sao Tome ve Principe, Senegal, Seyşeller, Sierra Leone, Somali, Güney Afrika, Sudan, Svaziland, Togo, Tunus, Uganda, Tanzanya, Zambiya ve Zimbabve.

    ILGA Asya

    Yönetim Kurulu tarafından temsil edilir:

    Shadi Amin (İran) ve Candy Darim Yun (Güney Kore).
    Charbel Maydaa (Lübnan) ve Ngo Le Phuong Linh (Vietnam) alternatifleri.
    Ağustos 2019’da Seul’deki (Güney Kore) ILGA Asya Konferansında seçildi.

    Bölge; Afganistan, Bahreyn, Bangladeş, Butan, Brunei Sultanlığı, Kamboçya, Çin, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, Hindistan, Endonezya, İran İslam Cumhuriyeti, Irak, İsrail, Japonya, Ürdün, Kuveyt, Lao Demokratik Cumhuriyeti, Lübnan, Malezya, Maldivler, Moğolistan, Myanmar, Nepal, Umman, Filistin, Pakistan, Filipinler, Katar, Kore Cumhuriyeti, Suudi Arabistan, Singapur, Sri Lanka, Suriye Arap Cumhuriyeti, Tayvan, Tayland, Timor-Leste, Birleşik Arap Emirlikleri, Vietnam ve Yemen.

    ILGA-Europe

    Yönetim Kurulu tarafından temsil edilir:

    Anastasia Danilova (Moldova) ve Yves Aerts (Belçika). Annika Ojala (Finlandiya) onların alternatifidir.
    Ekim 2018’de Brüksel’deki ILGA-Avrupa Konferansında (Belçika) seçildi.

    Bölge; Arnavutluk, Andorra, Ermenistan, Avusturya, Azerbaycan, Belarus, Belçika, Bosna Hersek, Bulgaristan, Hırvatistan, Kıbrıs, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Gürcistan, Almanya, Yunanistan, Macaristan, İzlanda, İrlanda, İtalya, Kazakistan, Kosova (UNSCR 1244/99 kapsamında), Kırgızistan, Letonya, Lihtenştayn, Litvanya, Lüksemburg, FYR Makedonya, Malta, Moldova, Monako, Karadağ, Hollanda, Norveç, Polonya, Portekiz, San Marino, İspanya, İsveç, İsviçre, Romanya, Rusya, Sırbistan, Slovakya, Slovenya, Tacikistan, Türkiye, Türkmenistan, Ukrayna, İngiltere ve Özbekistan.

    ILGALAC

    Yönetim Kurulu tarafından temsil edilir:

    Darío Arias (Arjantin) ve Natasha Jiménez Mata (Kosta Rika) Guatemala’daki ILGALAC konferansına Kasım 2017’de seçildi.

    Bölge; Antigua ve Barbuda, Arjantin, Bahamalar, Barbados, Belize, Bolivya, Brezilya, Şili, Kolombiya, Kosta Rika, Küba, Dominika, Dominik Cumhuriyeti, Ekvador, El Salvador, Grenada, Guatemala, Guyana, Haiti, Honduras, Jamaika, Meksika, Nikaragua, Panama, Paraguay, Peru, Saint Kitts ve Nevis, Saint Lucia, Saint Vincent ve Grenadinler, Surinam, Trinidad ve Tobago, Uruguay ve Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti.

    ILGA Kuzey Amerika

    Yönetim Kurulu tarafından temsil edilir:

    Kimahli Powell (Kanada) ve Kimberly Frost (Amerika Birleşik Devletleri).
    Marie-Pier Boisvert (Kanada) ve Justin Tindall (Amerika Birleşik Devletleri) alternatifleridir.

    Tayland’daki Kasım 2016’da yapılan ILGA Dünya Konferansı’nda ve 2018’in başında yapılan çevrimiçi bir seçim sürecinde seçildi.

    Bölge; Kanada ve ABD’den oluşmaktadır.

    ILGA Okyanusya

    Yönetim Kurulu tarafından temsil edilir:

    Phylesha Brown-Acton (Niue Adası / Aotearoa Yeni Zelanda) ve Mani Bruce Mitchell (Aotearoa Yeni Zelanda).
    Bess Hepworth (Avustralya) ve Ken Moala (Samoa) alternatifleridir.
    Mart 2019’da Aotearoa Yeni Zelanda’daki Wellington’ta düzenlenen ILGA Dünya Konferansı’nda seçildi.

    Bölge; Avustralya, Fiji, Kiribati, Marshall Adaları, Mikronezya Federal Devletleri, Nauru, Aotearoa Yeni Zelanda, Palau, Papua Yeni Gine, Samoa, Solomon Adaları, Tonga, Tuvalu ve Vanuatu’dan oluşmaktadır.

    Bilgiler ILGA World web sitesinden alınmıştır..

    ILGA World Web Sitesi: https://ilga.org/

    [spacer style=”1″]

    LGBTİ: Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans & İnterseks

    Çeviri: Burcu

     
  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 18:48 on 6 November 2016 Kalıcı Bağlantı | Cevapla
    Tags: , Genç, Genç LGBTİ, Gençler, , , , , ,   

    Genç LGBTİ+ Derneği 

    Genç Lezbiyen Gey Biseksüel Trans İnterseks Gençlik Çalışmaları ve Dayanışma Derneği (Kısa adı Genç LGBTİ+ Derneği) LGBTİ+ gençlerin sorunlarını araştırmak, bu sorunları gündemleştirmek, çözüm önerileri sunmak ve LGBTİ+ gençlere kendilerini ifade edebilecekleri alanlar açmak amacıyla İzmir’de kurulmuştur.

    Aşağıdaki bilgiler derneğin web sitesinden alınmıştır…

    Barınma, eğitim ve sağlık gibi temel ihtiyaçlara erişim hakkı için çalışmalar, gençlik hakkı, cinsel haklar, sosyal faaliyetler, hak savunuculuğu, nefret suçlarıyla mücadele ve akran desteği derneğin temel faaliyet alanını tanımlar.

    LGBTİ+ Gençler derneğin öncelikli çalışma alanını oluştursa da LGBTİ+ hareketi ilgilendiren konular da çalışma alanı içinde yer alır ve her yaş gurubundan insan dernek çalışmalarında yer alabilir, dernek hizmetlerinden faydalanabilir.

    Dernek; homofobi, bifobi, transfobi, zenofobi, heteroseksizm, cinsiyetçilik, ırkçılık gibi daha pek çok ayrımcılık türüne karşıdır ve ayrımcılığın her türüyle mücadele etmeyi amaçlar. Militarizme, ataerkil düzene, tüm baskı ve tahakküm araçlarına karşıdır.

    Dernek genç tanımı olarak 18-35 yaş aralığını kabul eder fakat bu yaş aralığının dışında kalan kişiler derneğe üye olabilir, dernek çalışmalarına katılabilir, dernek hizmetlerinden faydalanabilirler. Sadece yönetim kurulunda yer alamazlar. Derneğin birincil odak grubunu LGBTİ+ gençler oluşturmaktadır.

    Genç LGBTİ+ derneği vejetaryendir. Düzenlediği etkinliklerde sunulan yemeklerin et ürünlerini barındırmayacağını ve et ürünleri üreten firmalarla ortak etkinlik düzenlemek ya da sponsorluk anlaşması gibi bir ortaklıkta bulunmayacağını beyan ve taahhüt eder.

    Herhangi bir siyasi düşünce, parti ya da grubun içinde yer almaz fakat ortak etkinlik düzenleyebilir. Hayatın içinde politik bir duruşu vardır.

    Dernek, üyeleri, gönüllüleri, etkinlik katılımcıları gibi dernek ile temas edecek kişilerin ırk, cinsiyet, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, dini inanç, felsefi görüş, sağlık durumu, yaş ya da statüsü üzerinden ayrım yapmaz ve herkese eşitlikçi bir yaklaşım sergiler.

    En büyük gücün dayanışma olduğuna inanır ve toplumun her kesiminden insanı mücadeleyi büyütmek için bir araya gelmeye çağırır.

    Genç LGBTİ+ Derneği Web Sitesi: https://genclgbti.family.blog/

     
  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 18:29 on 6 November 2016 Kalıcı Bağlantı | Cevapla
    Tags: , Pembe Hayat, Pembe Hayat Derneği, PembeHayat   

    Pembe Hayat Derneği 

    Türkiye’nin ilk trans hakları derneği olan Pembe Hayat LGBTİ+ Dayanışma Derneği, 30 Haziran 2006 tarihinde Ankara’da kuruldu..

    Aşağıda dernekle ilgili yer alan bilgiler, derneğin kendi web sitesinden alınmıştır..

    Dernek adını Alain Berliner’in yönettiği ve erkek bedeninde doğmuş bir kız çocuğun hikayesinin anlatıldığı Pembe Hayat (Ma vie en rose, 1997) adlı filmden almıştır.

    Translara yönelik ayrımcılık, nefret suçları, şiddet ve toplumsal dışlanma gibi konularda projeler üreten ve doğrudan destek hizmeti sunan Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği, ulusal ve uluslararası alanda savunuculuk faaliyetlerine devam etmektedir.

    Cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim ibarelerinin Anayasa’ya eklenmesi ve ayrımcılığın son bulması için gerek parlamentoda gerekse de uluslararası düzeyde savunuculuk faaliyetlerini sürdürmekte ve gerekli materyallerin Türkiye’deki parlamenterlere ulaşmasını sağlamaktadır.

    Pembe Hayat; hukuk, eğitim, sağlık ve geçiş süreçleri hakkında ücretsiz danışmanlık hizmetlerini sürdürmektedir.

    Bütün bu alanlarda faaliyet yürüten hak temelli örgütlenmelerle ve aktivistlerle dayanışma halindedir.

    Pembe Hayat, Türkiye’den transların bir araya gelip sorunlarını konuştuğu ve çözüm yolları aradığı “Trans Kamp”ı düzenlemektedir.

    Pembe Hayat aynı zamanda Eryaman’da çetelere karşı verdiği mücadele sırasında bu çeteler tarafından öldürülen Dilek İnce’nin ismi ile bir giysi bankası kurmuştur. Dilek İnce Giysi Bankası, her 3 ayda bir başta hapishaneler olmak üzere ihtiyaç sahibi olan LGBTİ’lere giysiler göndererek destek olmaktadır.

    Pembe Hayat, aynı zamanda Türkiye’nin ilk LGBTİ filmleri festivali olan Pembe Hayat KuirFest’i düzenlemektedir. Festival, LGBTİ bireylere yönelik ayrımcılığa ve şiddete dikkat çekerken Türkiye’de kuir teorinin ve sanatın konuşulmasına, tartışılmasına olanak yaratıyor.

    Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği çevresinde bir araya gelen sanatçılardan oluşan Pembe Sanat Ekibi ise LGBTİ hakları mücadelesine sanat aracılığıyla ifade alanları yaratmayı amaçlıyor.
    *Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans, İnterseks +

    Pembe Hayat Derneği Web Sitesi: http://pembehayat.org

     

     
  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 18:04 on 10 October 2016 Kalıcı Bağlantı | Cevapla
    Tags: Cinsiyet Değiştirme, , ,   

    İslam Hukuku Açısından Cinsiyet Değiştirme 

    Cinsiyet değiştirme sınırsız özgürlük düşüncesiyle ortaya çıkmış, bir takım siyasi güçlerin desteği ve medyanın teşvik ve özendirmesiyle sürekli gündemde tutulmaya çalışılan bir mesele haline gelmiştir. Bu düşüncenin gerçekleşmesine tıp ilminin ve teknolojisinin gelişmesi de imkân sağlamıştır. Cinsiyet değiştirme konusunda şu grupların bahsi geçmektedir. Hünsâ, eşcinsel, travesti, transeksüel, muhannes ve müteraccile. Bu kavramlar birbirinin yerine kullanılarak karıştırıldığı ve yapılacak böyle bir ayrımla, cinsiyet değiştirme ameliyatlarının kimler için gerekli olduğu daha sağlıklı belirlenebilmesi için kısaca tariflerini verip İslam hukukundaki yerlerine değindikten sonra cinsiyet değiştirmenin İslam hukukundaki hükmü üzerinde durulacaktır.

    Hünsaların “interseks” cinsel gelişme bozukluğu, homoseksüellerin cinsel sapma, transseksüellerin ve travestilerin cinsel kimlik bozukluğu içerisinde ele alındıkları ve hünsaların doğuştan olduğu, diğerlerinin sonradan kazanıldığı tespit edilmiştir.

    Bedensel rahatsızlığı olan hünsaların tıbbi müdahaleye başvurabilecekleri kanaatine varılırken yaratılıştan gelen normal fıtratı bozma, kendisi ve toplum açısından pek çok sakıncaları bulundurması sebebiyle transseksüellerin cinsiyet değiştirmeleri uygun görülmemiştir.

    Bunlar için cinsiyet değiştirme ameliyatları kişisel hırs ve ihtirasa dayanan, ciddi tehlike ve sakıncalar doğurma ihtimali bulunan girişimler olarak kabul edilmelidir.

    Transeksüellerin cinsiyet değiştirme girişiminde bulunmuş olmaları halinde tam olarak cinsiyetlerinin değişmediğine, kendi cinslerinden bir kişi ile cinsel ilişkide bulunduklarında eşcinselbir ilişkide bulunduklarına ve her konuda doğuştan gelen cinsiyetleri ile ilgili hükümlerin geçerli olduğuna karar verilmiştir.

    Yrd. Doç. Dr. Hilal Özay
    Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi
    ÖZAY HİLAL, (2016). “İslâm Hukuku Açısından Cinsiyet Değiştirme”, Gaziosmanpaşa Üniversitesi İlahiyat Fakültesi,
    4(1), 1-36. (Yayın No: 2968400)

     

    Doğrusu: Cinsiyet Geçiş Ameliyatı

     
c
Compose new post
j
Next post/Next comment
k
Previous post/Previous comment
r
Cevapla
e
Düzenle
o
Show/Hide comments
t
En üste git
l
Go to login
h
Show/Hide help
shift + esc
Vazgeç
WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın