Son Güncellemeler Sayfa 5 Toggle Comment Threads | Tuş takımı kısayolları

  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 15:24 on 15 September 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla  

    Bir kadın lezbiyen olduğunu nasıl anlar? 

    Hemcinslerine duygusal, cinsel ilgisi olan kadın lezbiyendir. İçinde yaşadığımız toplumda, kadının kendi cinselliğini tanımlayabilmesi, şekillendirmesi oldukça zor. Doğduğu andan itibaren evlenmesi ve çocuk doğurup büyütmesi için yetiştirilir. Kadın, heteroseksüel bile olsa, bu döngü içerisinde, kendi bedenini tanımakta, bedeninin olanaklarını keşfetmekte zorlanacağı için, lezbiyenliğini farketmesi ve yaşamını buna göre organize etmesi oldukça güç. Zaten, hiçbir kadının lezbiyen olabileceği düşünülmez; lezbiyen kadınlar bile kendilerini keşfetme sürecinde kendilerine aynı kuşkuyla yaklaşırlar. İç barışını yakalamış, özgüvenini sağlayabilmiş lezbiyenlerin genelde yaşadıkları üç aşama var. Bu aşamaların zamanları, süreleri, yaşama şekilleri kişiden kişiye farklılık gösterir. Bu aşamaları şu şekilde kısaca özetleyebiliriz.

    – Keşfetme: Bir kadının, hemcinslerine karşı, dostluk diye tanımlanamayacak hisler içerisinde olduğunun farkına vardığı aşamadır. Her kadın bu aşamayı aynı sürede ve aynı yaş döneminde yaşamayabilir. Bu süreç bireyden bireye farklılaşabilir. Bazı kadınlar bu aşamayı çok küçük yaşlarda yaşayabilirken, bazı kadınlar da bu aşamanın daha geç yaşlarda yaşanabileceği görülebilir. Kadın bu aşamayı bir hemcinsine aşık olarak ya da bir hemcinsiyle duygusal-cinsel paylaşımı sonucunda da keşfedebilir. Kendi içsel eğilimlerinin hemcinsleriyle ilişkili olduğunu (bir kadına aşık olmadığı halde de) farkına varabilir. Etrafındaki diğer kadınlar da (kutsanmış) kadın-erkek ilişkisinden bahsederken kendisinin hiç de onlar gibi hissetmediğini ayrımsar. İşte bu farklılığın farkına varma kadının kendini keşfetme sürecinde önemli bir adım.

    – Kabul Etme: Kadın bu aşamada hemcinslerine duygusal-cinsel bir eğilimi olduğunu kendisine itiraf eder. Bununla beraber artık hemcinslerine duygusal-cinsel yönelimi olduğunun, yani lezbiyen olduğunun bilincine ermiştir.

    – Coming Out: Toplumumuzda eşcinsellik yokmuş gibi görülmekte. Eşcinsellikle ilgili kitaplara, yazılara ve eşcinsel gruplara ulaşmak bu konu ile ilgili sorularına yanıt bulmak ve kendisi gibi olan diğer insanlara ulaşmak kadın için zor olmakta. Kendini kabul etmiş lezbiyen, artık kendisi gibi olan insanlara ulaşma çabasına girer, eşcinsellikle ilgili eserlere ulaşmak ister. Bu nedenle de eşcinsel insanlar birbirleriyle bu bağlantıyı kurmak için, zor da olsa bir çaba içerisindeler. Çünkü tüm insanlar gibi eşcinseller de yaşamlarının önemli bir alanını oluşturan bu yönlerini özgürce konuşabilme ve yaşayabilme özlemi içindeler. Kendilerini anlayabilecek insanlara ulaşarak, gerek özel anlamda paylaşımlarını gerekse kimlik anlamda eşcinselliğini yüksek sesle konuşmak isteğini duyarlar.

    Bugün toplumumuzda eşcinsellik yokmuş gibi görüldüğü ve hatta lanetlendiği için bir kadının lezbiyen oluşunun farkına varması, bunu kabul etmesi ve diğer lezbiyenlere ulaşması çok sancılı olmakta. Kadınlar, lezbiyen oluşlarının bilincine içinde bulundukları sosyal yapılanmanın kurumlaşmalarından dolayı daha mücadeleci bir süreçle ulaşmaktalar. Sonradan farkına vardığı bu kimlikle barışık yaşamak ve bunu bu sosyal yapılanmaya karşı yüksek sesle dile getirmek çok zor olduğu kadar, çok da önemli bir konu.

    WestHollywood/Chelsea @ Geocities – 05/2011

     
  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 17:36 on 10 September 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla  

    Osmanlı Hukukunda Livatanın Cezası 

    İslâm, sahih nikahla meşru cinsel ilişki dışındaki her türlü cinsel ilişkiyi –livata dahil– yasaklamış, bu fiilleri suç saymış ve caydırıcı cezalar öngörmüştür. Osmanlı hukukunda da livata suç sayılmış, bu suça Ebu Hanife’nin görüşüne uygun tazir cezaları önerilmiş ve uygulanmıştır.

    Livata kelimesi anlamını erkekler arası eşcinsel ilişkinin yaygın olduğu Lût kavminden almaktadır. Livatada anal ilişki söz konusudur.

    E. Osmanlı Uygulaması:


    Osmanlıda resmi mezhep olarak kabul edilen Hanefî mezhebinin kurucusu Ebu Hanife, eşcinsellik ve livata fiilini zina suçunun dışında ayrı bir suç olarak telakki ettiği için Osmanlı kanun koyucusu da zina ile benzer diğer cinsel suçların cezalarını birbirinden ayırmıştır.

    1. Doktrin

    “Muteber fıkıh kitaplarından Şerhu’l-Vikaye ve Hidaye adlı kitapların hudud bahsinde amel-i kavm-i Lut olan fiil-i münker hakkında İmam Şafii’nin rivayet ettiği “uktülü’l-faile ve’l-mef’ul” hadis-i şerifi siyasete (tazir cezasına) mahmuldür.”

    2. Fetva kitapları

    Fetva kitaplarında itiyadi livataya siyaseten katl cezası önerilmiştir. “Zeyd’in oğlu Amr-ı emrede Bekir -neuzubillahi teala- amel-i kavmi lut ettiğini ispat eylese Bekir’e ne lâzım olur? Cevap: Mu’tadı ise izn-i imam ile katlolunmak meşrudur, zina gibi ihsan dahi lâzım değildir.”

    Osmanlı uygulamasını yansıtan bir fetvada, genç erkeğin ırzına geçme suçuna idam, yardım edenlere ise şiddetli tazir ve hapis cezası önerilmiştir. “Alaybeyi olan Zeyd, Amr ile Bekir’i, Beşir-i emrede “getiriverin” diye gönderip mezburlar dahi Beşir’i kaçıp saklandığı komşusu Halid’in evinden güçle çıkarıp Zeyd’e iletiverip Zeyd Beşir-i emredi dağa alıp gidip –haşa- güçle livata eylese Şer’an ne lazım olur? Cevap: Zeyd katlolunmak meşrudur, müteehhil (muhsan) değilse dahi. Katlolunmazsa darb-ı şedid ve habs-i medid ve azledilmesi lazımdır. Bu emirde müsahele eden erbab-ı hükmün indallah özürleri yoktur, cevapları yoktur. Amr ile Bekir’e tazir-i şedid ve habs-i medid lazımdır.”

    3. Kanunlar

    Alaüddevle ve Bozok Kanunlarının 15. maddesine göre: “Ve oğlan çekseler arıdalar ve illa ki 24 altın alına. Ve eğer muhannes 76 ise iki tarafa zina haddi vuralar, eğer vurulmazsa zina cürmü gibi her birinden alınır.”

    I. Selim Kanunnamesi

    m.6: “Eğer bir kişinin oğlu genezlik eylese baliğ ise oğlan tazir edilip ağaç başına bir akçe cürm alına. Eğer baliğ değilse babası zapt etmediği için tazir edilip cürm alınmaz.”

    Kanuni Kanunnamesi

    m.27: “Ve dahi bir kişinin oğlu genezlik eylese (s…işse) baliğ ise oğlanı muhkem tazir edip ağaç başına bir akçe cürm alına, ve dahi baliğ olmadıysa babası hıfz etmediği için babasını tazir edeler, lakin cürm alınmaz.

    m.32: Ve eğer akil ve baliğ bir kişi (bir kimsenin oğluna veyahut kuluna) livata kılsa evli olup 80 gani olsa 300 akçe, orta halliden 200 akçe, fakirden 100 akçe ve dahi aşağı halliden 50 veya 40 akçe cürm alınır.

    m.33: Ve eğer livata eden ergen olsa ganisinden 100, vasatından 50, fakirinden 30 akçe cürm alına. Livata suçu faillerinin medenî halleri ve maddî imkanlarına göre cezalandırılacağı belirtilmiştir. Evli olup da bu suçu işleyenlerden zengin olanlar 300 akçe, orta halli olanlar 200 akçe, fakir olanlar 100 akçe ve çok fakir olanlar da 50 akçe para cezası vermeleri gerektiği belirtilmiştir. Bu suçu işleyenlerin bekar olması halinde, zengininden 100, orta hallisinden 50 ve fakirinden de 30 akçe para cezası tahsil edileceği bildirilmiştir.

    m.34: “Bir kimse avretini dübüründen tasarruf etse (karısıyla anal ilişki yapsa) muhkem tazir edip ağaç başına bir akçe cürm alınır.”

    m.35: “Eğer şehirde Türk oğlancıkları döşek (zina) etseler (oynaşsalar) (kadı) tazir (tedib) edip her birinden 30 akçe cürm alınır.”

    Tanzimat Devri ceza kanunlarında (1840, 1851 ve 1858) livata ile ilgili bir düzenleme yoktur.

    F. İspat:


    Livatanın objektif delillerle ispatlanması gerekir. Sadece mağdur beyanı suçun ispatına yetmez. “Zeyd-i emred –haşa- Amr bana livata etti diye dava ettikte Amr evvelden o fiil ile maruf olmayıp Amr’dan bu makule iş gelmez derlerken Amr’ın yeminiyle tasdik olunur mu? Cevap: Olunur, zahir-i hali müsait ise.”

    1. Zina gibi dört tanık gereklidir diyenler

    İmam Mâlik ve Ahmed b. Hanbel, livâta yapan kişilerin öldürülmesi ya da recmedilmesi gerektiğini ifade eden hadisleri esas alarak muhsan olsun ya da olmasın, livâta yapana recm cezası verileceği görüşündedir. Bu hukukçulara göre livâta suçunun ispatı için zina suçunda olduğu gibi dört şahit gereklidir. İmam Şafiî’ye göre livatanın ispatı için dört erkeğin şahitlik etmeleri gerekir.

    2. İki tanık yeterlidir diyenler

    Ebu Hanife livatayı tazir suçu saydığı için ispatı için iki şahidi yeterli görmüştür. “Livata için nisab-ı şahadet kaçtır? Cevap: İkidir.” “Zinada ve livatada “bir mil yerden gördüm” diye şahadet istimâ’ olunur mu? Cevap: Had ikame olunmaz… O miktar şahadetle tazir olunmak meşrudur.” “Hâni bt. Hasan mahkemede Memi adlı çingene muvacehesinde takrîri kelâm edip mezkûr Memi tahminen altı yaşında işbu Sefer nâm sagirimi tutup bir bahçede güç eylemiş lüzum(unu) talep ederim dedikde gıbbe’s-suâl merkūm Memi inkâr ile mukabele edip akībü’l-istişhâd Devran b. Dâvud ve Pazarlı b. Musa nâm kıbtîler hâzırân olup bir feryat işitip vardığımızda merkūm Memi mezbûr Sefer’in üzerinden kalkıp kaçtı oğlanı alıp anasına götürdük diye şahadet eyledikleri bi’t-taleb kayd-ı sicil olundu.” “Mahmud b. Osman nâm kimesne ile mârrü’z-zikr Defterdâr iskelesini bekleyen Osman Beşe b. Ahmed nâm râcil li ecli’ş-şehâde makām-ı kazâya hâzırân olup istişhâd olunduklarında, filvâki‘ târih-i mezbûrda ve vakt-i merkūmda mersûm Ogas sagīr-i merkūmu mârrü’z-zikr Tokmaktepe bir ağaç dibinde yatırıp fiil-i şenî‘ ederken biz rast gelip merkūm Ogas’ı sagīr-i mezbûrun üzerinden kaldırıp zâbit-i merkūma teslîm eylemişizdir, biz bu hususa bu vech üzre şahitleriz, şahâdet dahi ederiz diye her biri edâ-yi şahâdet-i şer‘iyye eylediklerinde gıbbe’t-ta‘dîl ve’t-tezkiyye şahâdetleri makbûle olmağın yemîn billâh [etmeğin kayd şüd]. Fî 2 min Zilka‘de 1072.” İki şahit beyanının mağdur beyanıyla desteklendiğine dair mahkeme kararı şöyledir: “Mahalle-i Ma‘mûre’den Fâtıma bt. Abdullah mahfil-i kazaya hâzıre olup Rıdvan b. Abdullah’ı ihzar ve muvacehesinde takrîr-i kelâm edip mezkûr Rıdvan bu beş yaşındaki oğlum Ahmed’i tutup sahrada bir tenha köşeye iletip cebren ve kahren güç eylemiş[tir] lüzumunu talep ederim dedikde gıbbe’s-suâl mezkûr Rıdvan inkâr ile mukabele edip zikrolunan oğlanı görmedim ve bilmem dedikde akībü’l-istişhâd Mahmud b. Menteşe ve Sâdık b. Pazarlı hazır olup mezkûr Rıdvan merkum Ahmed’i eline yapışıp sahraya götürdüğünü gördük dediklerinde masûm-ı mezbûr (çocuk) dahi birçok insan arasında Rıdvan’ı teşhis edip bana güç eden budur dediği mâ hüve’l-vâki‘ bi’ttaleb kayd-ı sicil olundu.”

    G. Cezalar

    Karısı, cariyesi veya kölesi ile anal ilişkide bulunanlar şiddetli tazire müstahik olur. “Zeyd Amr-ı emrede –haşa- livata eylese hükm-i şer’i nedir, tafsilen beyan? Cevap: O fiili münkeri edenle edilen melunun hakkında Ashab-ı Rasulullah (s.a.) ihtilaf etmişlerdir. Bazılar ihrak olunmak (yakılmak) lazımdır demişler, bazıları yüce (yüksek) yerden baş aşağı atmak lazımdır demişler, bazıları haşa hela gibi rayiha-i (kerihe) yerde ikisi bile fevt oluncaya (ölünceye) değin hapsolunmak lazımdır demişler. İmam Azam katında darb-ı şedid ile darb olunduktan sonra zindanda hapsolunup tamam tevbe ve salahı zâhir oluncaya (yahut ölünceye) değin çıkarılmak yoktur. İmameyn katında evli ise cümle katl lazımdır. Evli değilse yüz değnek vurulmak lazımdır. Amma ashabdan naklolunan vecihlerin her biri ile katl meşrudur.” Osmanlıda livataya siyaseten katl, hapis ve dayak gibi ta‘zîr cezaları uygulanmıştır.

    1. Siyaseten Katl

    Fetva kitaplarında cebren livata suçunu alışkanlık haline getirenlere idam cezası önerilmiştir. “Zeyd, -haşa- Amr-ı sağire livata eylese ve mak’addan çak eylese meclisi kazada ikrar eylese şer’an Zeyd’e ne lâzım olur? Cevap: Katli meşrudur, mu’tadı olmayan böyle eylemez.” Fetvaya göre livata küçük çocuğun cinsel istismarı şeklinde gerçekleşmiş, yaralanmayla sonuçlanmış (neticesi sebebiyle ağırlaşmış) ve olayın ağırlığına göre failin itiyadi suçlu olduğu karinesi dikkate alınmıştır. “Zeyd, Amr, Bekir ve Beşir, Halid-i sağîre cebren livata edip mezburların o fiil-i şenilerinden nâşi Halid fevt olsa (neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç) Zeyd, Amr, Bekir ve Beşir’e şer‘an ne lazım olur? Cevap: Diyet ve ta‘zîr-i şedîd (dayak) ve habs-i medîd, mutâdları ise cümlesi siyaseten katlolunur.” Uygulamada da livata suçunu alışkanlık haline getirenlere siyaseten katl cezası verilmiştir.

    Örneğin 1739 tarihli Konya mahkemesi kadı defterindeki bir kayıtta Mustafa isimli şahsa, Aziz İmamoğlu Mustafa’nın gece vakti evine girerek livata yapması, mahkemeye çıkarıldığına zanlının kendi itirafı neticesi ve şahitlerin de bu tür ırza saldırı adet-i müstemirresi olduğuna şahitlik yapmalarından dolayı, fetva alınarak siyaseten katline hükmedilmiştir.

    1742 tarihli Kayseri mahkemesi kadı defterindeki bir kayıtta, Kayseri’de meydana gelen olayda, Ahmet isimli şahıs, genç bir erkek çocuğa cebren livata yapmak suçundan dolayı yargılanmış, konuyla ilgili fetvada “bu tür suçları alışkanlık haline getirenlerin katledileceği” beyan edilerek, alınan fetva mahkeme sicil defterine de yazılarak şahitlerin şahadetinden sonra hüküm kaydedilmiştir. Cebren livata (ağır cinsel saldırı) suçuna ölüm (siyaseten katl) cezası verileceği belirtilmiştir.

    Ankara ve Beypazarı kadısına yazılan bir buyrulduda ise, cebren bir gencin ırzına geçen üç levend hakkında siyaset cezası verildiği yazılıdır.

    2. Dayak Cezası


    Fetva mecmualarında livataya kast eden suçlulara ta‘zîr ve hapis cezası verileceği ifade edilmektedir. “Zeyd ve Amr Bekir’i emredi (yüzü tüylenmemiş çocuk) cebren menzilinden çıkarıp fiil-i şeni’ kastıyla bir mahalle götürüp Bekir bir tarikle halas olsa Zeyd’e ve Amr’a ne lazım olur? Cevap: Ta‘zîr ve habs.” 1806 tarihli Tokat mahkemesi kadı defterindeki bir kayıtta, Feyzullah isimli şahsa, küçük çocuğa karşı fiil-i şeni’ye kastettiği için ta‘zîr cezası verilmiştir. Fetva mecmualarında yabancı bir kadına cebren livata yapan kişiye ta‘zîr-i şedid cezası verileceği ifade edilmektedir. “Zeyd Hind’i ecnebiyeyi menziline götürüp cebren livata eylese Zeyd’e ne lazım olur? Cevap: Ta‘zîr-i şedîd.” “Osman adlı şabb-ı emredi (genci) ayartıp mahall-i merkuma getirip suikast olduklarında feryad edip istimdat ve istihlas eyledikte… mezbur Yusuf iki elim, sağ omuzum ve başımdan, Mehmed dahi sol omzumdan alet-i harb ile darb ve cerh eylediler… şabb-ı mezkur Osman’a suikastları için her birine tazir-i şedid iktiza eylediği… 16 Z 1178”

    3. Hapis Cezası

    Kaynaklarda livata yapanın ölünceye kadar hapsedileceğinden söz edilir. Livatada kamu düzeninin ve genel ahlâkın ihlâli söz konusu olduğundan, öngörülen müebbet hapislerde hem suçlunun cezalandırılması hem de kamu düzeninin ve genel ahlâkın korunması amaçları gözetilmiştir. Ancak ta‘zîr grubunda yer alan cezalarda suçlunun eğitim ve ıslahı da temel hedef olduğu için suçlunun uslanmasının müebbet hapse kural olarak tesir etmesi gerekir. Esasen suçlunun ölünceye kadar hapsedileceği şeklindeki görüşlerin hemen hemen tamamı onun tövbe etmesi, iyi halinin görülmesi, buna yanaşmazsa ölünceye kadar hapiste tutulması şeklinde kayıtlı olarak ifade edilir. Osmanlı uygulamasında livataya müddetsiz hüküm şeklinde hapis cezası verilmiştir. Örneğin 1691 tarihli mühimme defterindeki bir kayıtta, Karahisarı Sahip kazasında meydana gelen olayda, İsmail ve Hasan isimli şahıslara, Ali isimli şahsa sövme, dövme ve fiil-i şeniye kastettikleri için ıslah oluncaya kadar hapis cezası verilmiştir.

    4. Kürek


    Osmanlı uygulamasını gösteren mahkeme kayıtlarında livata suçuna kürek cezası verildiği görülmektedir. “Mezbur Remmal, mezkur Tatar’ı dükkanı önünden geçerken kendisine livata ettirmek kastına içeri çağırıp fiil-i kabih üzerinde gördük diye… şahadet ettikleri için sicil olunup küreğe buyruldu. ” 1631 tarihli Manisa mahkemesi kadı defterindeki bir kayıtta, Mehmet isimli şahsa, küçük bir çocuğa fiil-i şeni’ yapması ve sokak ortasında alenen hayasızca davranması dolayısıyla kürek cezası verilmiştir.

    5. Sürgün Cezası

    Uygulamada ispatlanamayan livata suçuna sürgün cezası verilmiştir. Örneğin 1580 tarihli mühimme defterindeki bir kayıtta, Alanya kale kethudası Hasan’a, Tur Ali isimli emrede içki içirmek ve fiil-i şeni’ yapmaktan dolayı Kıbrıs’a sürgün edilmiştir. Bu örnekte livata suçu ispatlanmadığı için sürgün cezası uygulanmıştır. Osmanlıda livata suçuna Ebu Hanife’nin görüşlerine uygun cezalar verilmiştir. Suçu alışkanlık haline getirenlere siyaseten katl, suçun teşebbüs halinde kalmasında dayak ve hapis cezaları ve ilk defa gerçekleşmesi halinde kürek ve sürgün cezası uygulanmıştır.

    6. Tazminat

    “Zeyd, zevcesi Hind’e livata etmekle Hind’in sebîleyni bir olıcak bana yaramazsın diye Hind’i boşasa Hind dahî mehrini alabilir mi? Cevap: Alır. Eğer bevlini tutamazsa tamam diyetini; eğer tutarsa sülüs (1/3) diyetini alır.”

    V. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

    Kur’an’da eşcinsellikle ilgili olarak “şehvetle yöneliyorlar” ifadesi geçmektedir. Dolayısıyla eşcinsellik Kur’an’a göre doğuştan gelen bir duygu değil, bir duygu sapmasıdır. Kur’an’da livata için fahişe, habis ve seyyie kelimeleri kullanılmıştır. Fahişe dinin yasakladığı çirkin iş, yüz kızartıcı söz veya davranış, açık hayasızlık; habîs, pis; seyyie ise hoşlanılmayan iş yapmak demektir. Hz. Peygamber, kendi döneminde yaşadığı çevrede livata fiiline rastlanmamış olmakla birlikte, Kur’an’daki Lut Kavminin kıssalarından etkilenerek bu fiili işleyenlere rastlanırsa, gönüllü olarak eşcinsel ilişki kuranlara ölüm cezası verilmesini tavsiye etmiştir. İslam hukukçularının çoğu livatayı cinsel ilişki olması yönünü ele alarak zina saymış ve failin durumuna göre zina yaptırımı ile karşılanması gerektiğini söylemişlerdir. Yani Ebu Yusuf, İmam Muhammed, Şafii, Hanbelî ve Malikilere göre ise livata zinadır ve zina haddi gerektirir.

    Ebu Hanife’ye göre erkek veya kadına arkadan temasta bulunmak (livâta) zina olarak nitelendirilmez; zina haddi uygulanamaz; ancak tazir cezası verilebilir. Osmanlıda livata suç olarak kabul edilmiş, Ebu Hanife’nin görüşüne uygun doktrin oluşmuş, fetva bu yönde verilmiş ve mahkeme kayıtları bu görüşlere uygun tatbikat örnekleriyle bezenmiştir.

    Prof. Dr. Mustafa AVCI
    Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi
    Osmanlı Hukukunda Livatanın Cezası
    Eylül 2018 – Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi
    http://dx.doi.org/10.15337/suhfd.447248

     
  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 21:23 on 16 July 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla  

    Trans Birey Buket İle Röportaj! 

    LGBTİ bireylerle gerçekleştirdiğimiz röportajlarda bu haftaki konuğumuz Buket, 16 yaşında trans bir birey….

    İşte Buket ile gerçekleştirdiğimiz röportaj…

    Buket kimdir, bize biraz kendinizi bahseder misiniz?

    Buket kimdir, öncelikle Buket tam bir delidir ne zaman ne yapacağı belli olmayan birisidir, dengesizdir 😹. İnsanlara çok çabuk güvenen birisidir (hatta bu yüzden başıma bayağı dert açılmıştı). Ve Buket çift karakterli bir insandır.
    16 yaşındayım, hatta 16.5 da sayılabilir😂😂. Ailemle ilgili bazı bilgiler.. Öncelikle annem beni bir aylıkken terk etti. Dedem ve annemin (biyolojik annemle hiç bir bağlantım, iletişimim yok, hayatımda hiç görmedim. Annem babannemdi) yanında büyüdüm, dedemi 8, annemi geçen yıl kaybettim. Babam benimle düzgünce hiç ilgilenmedi, çalışmıyor :/ yani maddi açıdan pek destek olamıyor ve babam bazı olaylar yaşadığı için pek dengeli kararlarda alamıyor. Şu an halamın yanında yaşıyorum.

    Cinsel kimliğinizi ne zaman fark ettiniz? ailenize anlattınız mı, tepkileri ne oldu?

    Cinsel kimliğimi açık konuşmak gerekirse 5 yaşıma kadar yani 5 yaşımda kendimi hatırlıyorum ve hiç bir zaman kendimi “erkek” olarak ne gördüm ne de sınıflandırdım. 5 yaşına kadar kendimi kadın zannettim. 5 yaşımda ben o absürt kelimeyi düşündüm “ben normal değilim” açıkçası da pek de normal değildim, kendi bedeninde doğmamış bir kız. Biraz komik olacak ama 8 9 yaşıma kadar kadınların da pipisi olduğunu düşünüyordum 😂. 10 yaşlarımda kendimi eşcinsel olarak görmeye başladım yani eşcinsel zannettim kendimi çünkü herkes size erkek gibi bakıyor e kimlikte de erkek olarak gözüküyorsunuz istemsizce eşcinsel olduğumu düşündüm. 2 yıl kadar böyle sürdü. 12-13 yaşımda bir gece aynaya baktım ve sadece yanıtlarını benim bileceğim sorular sordum. Ben kimim? Sen kimsin? Ne istiyorsun? Kendini ne olarak görüyorsun gelecekte? Dedim kendi kendime ve Transseksüel bir birey olduğumun o zaman farkına vardım. Çok uzun oldu ama tamamen açıklamak istedim 😊

    Halanız cinsel kimliğiniz konusunda ne düşünüyor, halanız bir ayrımcılık uyguluyor mu?

    Öncelikle halama bunu ilk açıklama olayımın konuyla alakası yoktu, yemek yerken annem aklıma gelmişti odaya geçtim (kuzenimle ayni odada kalıyorduk) hüngür hüngür ağlıyordum ama sesimin duyulmaması için yastığı kapatmıştım yüzüme (evet sümük içindeydi son gördüğümde shdjdhd) halam odaya girdi ağlama diye sarıldı motive etmeye çalıştı beni. Sonra ben kendimi ifade edemediğimi söyledim ona ben ben değilim beni gördüğünüz gibi değilim vs dedim (tam hatırlamıyorum ama bunları dediğimden eminim) halama söyleyince gaylık veya travestilik gibi bir durum mu var dedi. Ben hemen geri adim attım anlatmamaya karar verdim sonra bazı olaylar oldu (gizli önemli falan değil hani kişisel olarak merak edersen anlatabilirim veya yaz dersen de anlatabilirim sorun yok😊) o olaylar doğrultusunda halama transseksüelliğin anne karnında vs vs kısaca bilimsel açıklamasını yaptım, internet’ten Eylül Cansın’ın intihar etmeden önceki son videosunu izledi o video’yu da açıkladım ona hani yapmak istediklerini yaptırmadıklarını vs vs devlet engeli/toplum baskısı dışlaması açıkladım, halam olabilir karşıladı. İlk başta eşcinsellik gibi düşündü ama daha da açıklayınca anladı (hatta çok iyi anlaştığımı düşünüyorum biliyor musun 48 yaşında kadın Trans olan bir kadından bile daha iyi anlatıyor transseksüellik sendromunu 😂😂)

    Okuyor musunuz, okuldan söz etmediniz?

    Okuyorum ama bu yıl bıraktım okulu, açıktan okumaya karar verdim. Hayatım boyunca okulda hep dışlandım, taciz edildim vs vs ama annem yanımdaydi bilio musun başımı kucağına koydugumda her şeyi unutuyordum sanki sihir gibiydi.
    Ama bi sabah her şey değişti.. 10. sınıfta 1. dönem dayanmama’ya başladım hem annemi kaybetme acısı hem de okuldaki tacizler… 1. dönemin 2. sınavlarına girmeden 55 ortalama ile bitirdim.. ve tasdiknamemi aldım, Ağustos ayında açık öğretime kayıt yaptıracağım
    Ortalamam 87.5’ti, 9. Sinifta okul 2.siydim. 10. sinif’a tekrardan başlayacam.
    Oyle işte 😂 çok boktan yaa cidden dkdjdkdjd

    Gelecekten beklentilerin?

    Gelecekten beklentilerim ise, her şeyden önce mutluluk hani kuru ekmek yiyeyim ama mutlu olayım, cidden ve insanlara ilham değil de hani fikirlerimi sunmak, onlar beni değil düşüncelerime hayran olsunlar.

    Eger olcaklarsa*

    Bu yüzden bir Youtube kanalı açıp Aktivistlik yapıp onur yürüyüşünün neden yapıldığını, amacını, transseksüelliği, eşcinselliği her şeyi açıklamak istediğim bir kanal açmak istedim (ama açık konuşayım götüm yemedi .d)

    Özellikle trans bireyler iş bulmakta sorun yaşıyor, bu konuda düşünceleriniz neler, neler yapılabilir?

    Öncelikle benim fikrim trans bireylerin de sözde diğer “doğuştan kendi cinsiyetlerinin karşı cinsinden hoşlanan heterolar” ile eşdegerler ve eşit haklara sahipler bu yüzden devletin translara dair yasalar çıkarması gerek, iş konusuna da gelecek olursak devlet mevletten daha çok LGBTİ bireyleri aynı çatı altında çalışırsa bir grup halinde hem taciz edilme oranları düşer bi nevi de olsa hem de kenetlenmiş olurlar. Mesela 3 trans demeyeyim de genelleme yapmak istiyorum 3 LGBTİ birey birleşip bir cafe açabilir, çunku bizim bizden ve ailemizden başka kimsemiz yok.

    Türkiye’de LGBTİ örgütleri ve aktivistlerinin yeterli çalışma yaptığını düşünüyor musunuz?, LGBTİ örgüt ve aktivistlere iletmek istediğiniz bir mesaj veya öneriniz var mı?

    LGBTİ derneklerine ne katıldım ne de sosyal medyada gördüm açık konuşuyorum. Devir sosyal medya devri bir konferans salonunda 50 60 kisi yerine Youtube’da milyonlara seslenmek hem daha anlamlı hem de daha fazla kişiye ulaşmış oluyorsunuz oluruz. Bu yapılamadığı için sesimizi duyuramadığımız için çoğu insan LGBTİ bireylerinin sadece seks, cinsellik kısmını düşünerek aktif gay’ı “normal” pasif gay’ı ” erkeklikten çıkmış” olarak nitelendirip pasifliği kadınsılıkla, aktifliği erkeksilikle özleştirme düşünme algısını yıkmamız gerekir.
    LGBTİ görünürlüğü mücadelesi için ya LGBTİ bireyi birisinin milletvekili olup yükselmesi ya da LGBTİ destekçisi birisinin devleti yönetmesi gerekiyor.
    Çünkü devlet öyle bir hal aldı ki çoğunluk güç kimdeyse ülkeyi o yönetiyor “hiç bir siyasi görüşüm yoktur. Hiç bir partiyi dile getirmeye çalışmıyorum”

    Son olarak LGBTİ bireylere bir mesajınız var mı?

    Peki, Her şeyden önce, karakterinden vazgeçmemeli her kim olursa olsun insanın karakteri ve duruşu olmadığı sürece bir yandan öteki yana savrulur gider.. her şeyden önce herkesten önce kendilerini düşünmeleri gerek ben demeliler çünkü herkes gelip geçici. Trans bireylere tavsiyem 18 yaşlarına kadar çok baskıcı bir ailedeyseler rol yapmaya devam etmeleri (oskarlık oyuncularız valla 😂) çünkü ailenizin de size ters tepmesi sizi çok kötü bir psikolojiye sokacaktır. 18 yaşına geldiğinizde sürece girmelerini tavsiye ederim doktor gözetimi altında. Ve bunu bütün LGBTİ bireylerine söylemek istiyorum ne giyindiğiniz nasıl davrandığınız sizin muhteşem olduğunuz gerçeğini değiştirmez.

    Teşekkür ederiz.

     
  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 11:57 on 21 May 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla  

    Tunca Özlen İle Röportaj 

    LGBTİ örgütleriyle gerçekleştireceğimiz röportajlardan ilkini Gökkuşağının Kızılı’ndan Tunca Özlen ile gerçekleştirdik.

    İşte o röportaj…

    Tunca Özlen kimdir? Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

    1982 Ankara doğumluyum. Yüksek lisans eğitimimi Hacettepe Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi dalında “Kürt Sorunu: Kökeni, Gelişimi ve Olası Çözüm Yollarının Analizi” başlıklı tezimi vererek tamamladım. 18 yaşımdan beri sosyalistim ve örgütlü mücadelenin yaşamsal olduğuna inanıyorum.

    Ne zamandan beri LGBTİ aktivizmi içerisindesiniz, nasıl başladınız?

    Sosyalist hareketle 2000’lerin başında tanıştığımda, ne kendimi kabullenmiştim, ne de sosyalistlerin bu alana dair güçlü bir sözü vardı. Açık konuşmak gerekirse, sosyalistlerin LGBT’lerin sorun ve taleplerine karşı büyük ölçüde duyarsız oldukları bir dönemdi. Ankara’daki LGBT örgütleriyle ve aktivistlerle temas kurmam, benim için bir dönüm noktası oldu diyebilirim. Kendini kabullenme ve açılma sürecimle, bu alanda siyaset üretmeye başlamaya karar vermem arasında çok uzun bir süre yok. 2010’ların başından bu yana Gökkuşağının Kızılı saflarında LGBT mücadelesinin içinde yer alıyorum.

    Gökkuşağının Kızılını bize anlatabilir misiniz?

    2011’de yola çıkan GK, kendisini sosyalist bir LGBT örgütü olarak tanımlıyor. Bu tanımın pek çok anlamı var. Birincisi, GK dışındaki LGBT örgütlerinin çoğu tüm olgu ve olaylara LGBT penceresinden, herhangi bir yere özellikle odaklanmadan bakıyor. Ne demek istediğimi örneklerle açıklamaya çalışayım. ABD’ye baktıklarında tüm eyaletlerinde evliliğin yasalaştığı bir devleti, Hollanda’ya baktığında LGBT haklarının kurumsallık düzeyinin en yüksek olduğu ülkelerden birini, hatta Tayyip Erdoğan’a baktıklarında 2002’de LGBT’lere yasal güvence vadetmiş bir Cumhurbaşkanı görüyorlar.

    GK ise, olgu ve olaylara sosyalizm penceresinden ve LGBT alanına odaklanarak bakıyor. ABD’ye baktığımızda emperyalist bir haydut, Hollanda’ya baktığımızda silah ticaretini, Tayyip Erdoğan’a baktığımızda boğazına kadar homofobiye ve nefrete gömülmüş, halkın yaka silktiği birini görüyoruz.

    GK hiçbir siyasi partiye bağlı değil, öz örgütüz. Ancak kesinlikle siyaset üstü değiliz. GK hem Türkiye sosyalist hareketinin hem de LGBT hareketinin bileşenidir. Bu demek değil ki sosyalist hareketin bir takım örgütsel önceliklerine veya bazı derneklerin lobi faaliyetlerine tabiyiz. Diyebilirim ki, bir öz örgüt olarak GK’nın hareketti yeri son derece özgün.

    Gündelik mücadeleyi küçümsemeyen, LGBT’lerin en kıyıda köşede kalmış sorunlarını bile gündemleştiren, ortak eylemlere var gücüyle katılan GK aynı zamanda tarihsel bir perspektifle hareket ediyor. LGBT’lerin eşitliği ve özgürlüğü için bugünden verilen mücadelenin, ancak bir düzen değişikliğiyle taçlanması halinde başarıya ulaşacağına inanıyoruz. LGBT’lerin de, işçi sınıfının diğer katmanları gibi tarihsel çıkarları sosyalizmden geçiyor.

    Dernekleşmeyi düşünüyor musunuz?

    Gezi Direnişi’nin göz kamaştırıcı günlerinde böyle bir gündemimiz vardı aslında. Ancak dernekleşmiş LGBT örgütlerindeki hantallık ve atalet, bizi bu kararı gözden geçirmeye sevk etti. Amiyane tabirle söylersem, şimdilik biz böyle iyiyiz.

    Türkiye’de LGBTİ hareketinin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

    12 Eylül faşist darbesinden bugüne değin süren, AKP iktidarı döneminde ise zirveye ulaşan muhafazakârlaşma, yaşamın her alanını etkisine almış durumda. Muhafazakârlığın siyasi taşıyıcısı olan AKP iktidarının dayattığı kurallar, ülkemizin emekçilerine, gençlerine, kadınlarına, LGBT’lere Alevilere, ateistlere vs. yani Gezi Direnişi’nin tabanında genişçe bir yer tutan toplumsal dinamiklere dar geliyor. Ne kadar zorlanırsa zorlansın, Türkiye AKP diktatörlüğüne sığmıyor.

    Bir dönem liberallerden de aldığı destekle birbiri ardına “açılım” politikaları üreten AKP’nin, benzer bir stratejiyi LGBT başlığında uygulaması mümkün değil. İslamcı cenahın gözünde “sapkın, hasta, günahkâr” olan LGBT’lere, AKP’nin herhangi bir şekilde hitap eden bir politika geliştirme imkânı yok. “Muhafazakâr eşcinsel” ve “Ak Lgbt” gibi ironik modeller ise tutmaz, dinde ve AKP’de cinsel çeşitliliğe asla yer açılamaz.

    Geriye LGBT’leri gizli, muhafazakâr, heteroseksüel bir yaşam sürmeye iten kaba bir nefret söylemi kalıyor. LGBT dinamiğinin durumu göz önüne alındığında, bu mekanizmanın geri tepmesi kaçınılmaz. Ülkemizde LGBT dinamiği kentli, eğitimli, laikliğin toplumsal tabanını oluşturan ilerici birikimin bir parçasıdır. Hareketteki liberal tahribata karşın bu böyledir.

    AKP’ye boyun eğmeyeceklerini Gezi Direnişi’ne damgasını vurarak ortaya koyan LGBT’ler, son yıllarda yaşamın farklı alanlarında giderek daha görünür ve örgütlü olmaya başladı. Yasaklanana değin Onur Yürüyüşü’ne katılım her sana artmıştı, OHAL faşizmine kadar yerelliklerde kurulan LGBT oluşumlarının sayısı hızla artıyordu, pek çok kampüste öğrenci kulüpleri kurulmuştu. Şu sıralar LGBT hareketinin “duraklama” döneminden geçtiğini ancak bu dönemi kısa bir süre sonra arkasında bırakacağına dair işaretlerin de çoğaldığını söyleyebiliriz. Bu canlanışa öncülük etmesi gereken LGBT örgütlerinin bazılarının hareketsiz kalmayı tercih etmesi, GK gibi diri unsurlara daha fazla görev yüklüyor.

    Ankara Valiliği’nin hukuksuz yasağını, 1 Mayıs’ta Gökkuşağı Korteji oluşturarak, ODTÜ’de ise yüzlerce insanı bir araya getirerek çöpe attık bile. Tekrar olacak ama LGBT’ler çıktıkları dolaba geri girmez, AKP’nin Türkiye’ye giydirmeye çalıştığı deli gömleğine sığmazlar. AKP karanlığı bir süre daha sürebilir, biz yine burada olacağız.

    Ülkemizde LGBT hareketinin geleceği, 16 yıldır yaşadığımız bu kabus halkın inisiyatif almasıyla sonlandığında, hareketin nerede duracağına bağlı. Bana kalırsa bu sorunun yanıtı açık: LGBT hareketi, AKP iktidarının sonunu getirecek toplumsal kabarışın bir parçası olacak ve yeniden güçlenme ve yaygınlaşma dönemine girecek. GK olarak kendimizi o günlere şimdiden hazırlıyoruz.

    Son olarak LGBTİ’lere bir mesajınız var mı?

    Okurken bir yandan da kahvecide çalışmak zorunda kalan lezbiyen öğrenci, sen de işçisin.

    Üç yıldır atanmayan, güvencesiz işlerde çalışmaktan bıkan gey öğretmen, sen de işçisin.

    İşten atılma korkusuyla işyerinde kimliğini gizlemek zorunda hisseden biseksüel bankacı, sen de işçisin.

    Okuma ve çalışma hakkı elinden çalınan, her gün kelle koltukta çarka çıkan trans kadın, sen de işçisin.

    Müdürünün “kendine çeki düzen ver” dediği kuir market çalışanı, sen de işçisin.

    İşçi sınıfının bir parçası olan, emeğinden başka bir geçim aracına sahip olmayan tüm LGBT’leri, sınıfsız ve cinsiyetsiz bir toplumun kurulması için mücadele eden Gökkuşağının Kızılı’na omuz vermeye davet ediyorum.

    Bizimle sosyal medya hesaplarımız üzerinden irtibat kurabilirler.

    Teşekkür ederiz

     
    • mehmet bilmiş adlı kullanıcının avatarı

      mehmet bilmiş 20:24 on 4 Ağustos 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      olayı doğal karşılıyorum ve onları destekliyorum umrım gelecekleri istdikleri gibi olur toplum bireylerinin küçüm semelerini ötekileştirmelerini kınıyorum

      Beğen

  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 18:39 on 16 April 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla  

    Ben Eşcinsel Bir Müezzin Kayyım’ım, Ne Olmuş? 

    İmam hatip mezunu, illahiyat öğrencisi ve müezzin kayyım bir eşcinsel ile röportaj…

    Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

    Merhabalar ben Burak, 22 yaşındayım, İmam Hatip lisesi mezunu, **** Üniversitesi Yerel Yönetimler mezunu + İlahiyat fakültesi öğrencisiyim aynı zamanda Müezzin Kayyım’ım, Bunu söyleyince bazı kişilerin yüzünde kocaman bir soru işareti ve şaşkınlık beliriyo 🙂

    Cinsel yöneliminizi ne zaman fark ettiniz?

    Tam olarak hatırlamasamda 6. Veya 7. Sınıfta iken belki daha erken ama tamamen bu konuyu idrak etmem ve çevreme söyleme aşaması lise 3 de başladı. (İmam Hatipte ki Hocalarıma söyleyerek başladım bu ilan etme işine 🙂 )

    Aileniz cinsel yöneliminizi biliyor mu?

    Çevremdeki tüm insanlara söyledikten sonra artık aileminde öğrenme vakti geldi dedim ve Annemle işe başladım söylediğimde büyük bir tepki almadım şaşırdı normal olarak. Babam ise beni hep böyle bildi söyleme gereği bile duymadım çünkü insan oğlunu biliyo feminen değilim ama nasıl anladığını hala çözemedim 🙂

    Çevrenizde homofobik yaklaşım sergileyen birileri oldu mu?

    Yani kayyım olmam sebebiyle “Din kimlerin eline düştü Yarabbi” demesi üzerine Sakin bir şekilde Kur’an dan ayetlerle beraber bu konuyu anlattım ve anladı sonrasında özürünü de diledi en az bu yaşıma kadar bin kere anlatmışımdır herhalde bu yaklaşımla gelen kişilere 🙂

    Aldığınız tepkiler hangi kesimden daha fazla geliyor?

    Dindar kesimden insanlar ve toplum kesiminden oluşan insanlar diye sınıflandırırsak HİÇBİRİ çünkü hangi sınıfta olduğu değil, kişinin ta kendisi, cahilliğinden öte verdiği tepkiler olarak CAHİL kesiminden daha fazla tepki alıyoruz bunu herkes biliyor zaten 🙂

    Türkiye’de LGBTİ haklarının geleceğini nasıl görüyorsunuz?

    Toplumumuz eskisi gibi bu konularda çok net tavırlı değil çünkü her yerde olduğumuzu biliyorlar ve gelecek nesilin davranışlarına bakarsak bi 15 yıl sonrasında güzel şeylerin olabilceğini ümit ediyorum.

    İslama göre eşcinsellik nasıl yorumlanır?

    Dinlerin hepsinde biliyoruz ki İMTİHAN denilen şey ana temadır.
    Birçok kişi İMTİHAN olayını bilmediği için Tanrı hem böyle yarattı, hemde yasakladı öyle mi diyor? (Araf suresi 80.81. Ayet)
    Ama insanlar arası cinsel ilişki ne kadar doğal birşey olsa da ( İsra 32. Ayet) ile zina cinsel ilişki yasaklanıyor ona kalırsa.
    Direk şahsi görüşüm olarak yasaklanan şeyin nedenine bakarım ve cevaben bu doğaya göre yasaklıdır anlamı çıkarırım, çünkü normal şartlar altında 2 erkek eşcinsel bireyin çocuğunun olma ihtimali, 1 erkek 1 kız ilişkisinden olabilecek çocuk kadar ihtimalli değildir. Yani benim anlayışımca Tanrının varlığını kabul etmesen bile doğa zaten bu olayı yasaklamıştır der ve konuyu kapatırım 🙂

    Hiç Flörtünüz, sevgiliniz oldu mu? Olmasını ister misiniz?

    Kısa ve net HAYIR 🙂 Kısa ve net EVET 🙂

    Teşekkürler

     
    • Eren adlı kullanıcının avatarı

      Eren 22:35 on 12 Şubat 2019 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      Aklıma ‘Prayers For Bobby’ filmindeki Rahip geldi. Umarım sen de sırtın dik bir şekilde mücadelemize devam edersin.

      Beğen

  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 18:25 on 31 March 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla  

    Ali Bolat Çekya devlet televizyonuna konuştu 

    Geçtiğimiz günlerde Çekya devlet televizyonunda LGBTİ hakları ile ilgili yapılan programa konuk olan gazeteci yazar Ali Bolat, Türkiye’de LGBTİ’ler üzerindeki baskıyla ilgili konuştu.

    “Türkiye’de en büyük homofobik topluluk polistir” diyen Ali Bolat’ın ilk kitabı Düş(le)mek eşcinsellerin hayatları ile ilgili olduğu için ve kapağından dolayı kovuşturmaya uğramıştı.

    Yazar, Çekya’daki Pride haftasında Türkiye’de LGBTİ hakları ve sorunları başlıklı bir konuşma yapacak.

     
  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 17:38 on 29 March 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla  

    Müfit Can Saçıntı ile Röportaj 

    Yönetmen, oyuncu ve senarist Müfit Can Saçıntı ile gerçekleştirdiğimiz renkli röportaj…

    Çocukluğunuzda epey yer gezmişsiniz. Yaptığınız işlerin çok çeşitli olmasının bununla bir bağı var mı? Senaryo, tiyatro oyunları, yönetmenlik, oyunculuk… En çok keyif aldığınız hangisi oldu?

    Gezdiğimiz yerlerin, karakterime, davranışlarıma duygusal yönelimlerime büyük etkisi olduğundan ben de şüphe ediyorum… Kesin yanıt verebilmem için uzman olmam lazım veya sıkı pskaniz seanslarına katılmam lazım… Ancak ben yaptığım işlerin çok farklı olduğunu düşünmüyorum: hepsi aynı bütünün parçaları… Yaptığım işler parmak izi gibi hem çok farklı hem çok birbirine benzer…. Senaryo yazmak tatmin edici ama çok yıpratıcı… Oyunculuk yaparken, bir çocuğun evcilik oynaması kadar haz alarak yapıyorum… En keyif aldığım ve sürdürmeyi düşündüğüm ise yönetmenlik…

    Mandıra Filozofu karakterini Çocuklar Duymasın’a ekleme fikri nereden çıktı? Bu kadar tutacağını, üzerine film yapabileceğinizi düşünmüş müydünüz diziye başlarken?

    -Birol Güven dizideki egeli anneye entellektüel bir çocuk düşünmüştü…. Hatta ilk olarak bu çocuk sinemacı olsun diyerek Yüksel Aksu’ya teklif götürmüştü… Yüksel Aksu yoğunluktan kabul etmeyince farklı arayışlara gidildi. Ben o zaman Çocuklar Duymasın’ı dönüşümlü yazan 3 yazardan biriydim. Uzun oyuncu arayışlarından sonra Nasıl olduysa Birol Güven benim oynamamı istedi. Ben oynayınca da nedense çocuğun sinemacı değil felsefeci olmasına karar verildi… Fikir ve isim babası Birol Güvendir. Ancak karakterin yaratılmasında ve gelişmesinde o dönem Çocuklar Duymasın’ı yazan 3 kişinin büyük payı var… Biri rahmetli arkadaşımız Metin Açıkgöz, Caner Güler ve bendeniz… Hatta doğayla ilgili örnekler ve modern hayat eleştirisiyle ilgili yanları, rahmetli Metin Açıkgöz arkadaşımızın daha önce başka bir dizi için yazdığı “Naturel Metin” karakterinden büyük esinlenmeler taşıyor… O zaman o dizi tutmamış, o karakter arada kaynamış, Birol Güven ondan faydalanmamızı istedi… Aslına bakarsanız ben bu karakterin tutacağını pek düşünmemiştim…. Karakteri sevdim, iki bölüm oynarım benim için de hoş bir anı olur diye düşünmüştüm… Ancak ilk bölümden itibaren seyircinin büyük ilgisini hemen hissettik… Karakterin devam etmesine karar verilince, her bölümde bir şeye karşı olması fikri de bendenizden çıktı… Sonra dizi bitti ama o dönem için karakter bitmemişti 😊 O Zaman da Birol Güven bu karakter dizi raflarında kalmasın sinemaya aktaralım diye düşündü… Aslında sinema filminin de çok tutacığına dair şüphelerimiz vardı. Maliyetini çıkarsa yeter diye düşünüyorduk… Ancak seyircinin ilgisi ve desteği beklentimizin çok çok üstünde oldu…

    Seksenler, her gün farklı dizinin çöpe atıldığı sektörde beş sezon boyunca sürmeyi başardı. Farkı neydi? Akabinde başlayan Doksanlar neden o başarıyı yakalayamadı sizce?

    -Pek çok şey söylenebilir ama neler öncelikle söylenebilir bilemiyorum… Doğallık, samimyet etkili olmuştur ama en çok da insanların geçmişe, geçmiş değerlere, birlik beraberlik, komşuluk, dayanışma gibi değerlere özlemi çok etkili olabilir… 90lar artık Türkiye’nin insani değerlerden çok kapitalist değerlere teslim olduğu zamanlardı. Belki de kişisel özlemlerin dışında insanlar topluca 90lar’a özlem duymuyor olabilir… Veya ben şu an zorlama bir yanıt da veriyor olabilirim Açıkçası 90ların neden tutmadğına çok da kafa yormadım 😊 Bir 90lar dizisi veya filmi çekecek olursam kafa yorarım 😊

    Şampiyonların Kahvaltısı için “Yarısında çıktığım ilk film” diyorsunuz. Yarısında çıktığınız diğer filmler neler?

    -O olaydan sonra, yarıda çıkacağım filmlere hiç girmemeye çalıştım : Ancak filmden çıkmadan uyuklaya kaldığım filmler oldu… Mesela bir James Bond filminde bile uyumayı başarmış bir insanım. Hangi James Bond filmi derseniz, bilmiyorum çünkü o kadar uyumuşum 😊 Ama altınlı maltınlı bir ismi vardı galiba…

    Sinema konusunda oldukça geniş bir skalanız var. Günümüzde yerli ve yabancı en beğendiğiniz birkaç yönetmeni sorsam….

    -Baştan söyleyeyim unuttum isimler kusuruma bakmasın ama ilk aklıma gelenleri söyleyeyim… Günümüzde dediğiniz için eski ustalarımızı es geçiyorum… Reha Erdem, Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz, Tolga Karaçelik, Ümit Ünal… Barış Pirhasan… Başka kim var, başka kim var…Şu an aklıma gelmedi birden… Ama henüz izlemediğim ilerde sevebileceğim gençler de olabilir…Yabancı yönetmenlerden unuttuklarım varsa kusura bakabilirler. Ne de olsa yabancılar, tanımıyorum 😊 Yine geçmiş ustaları saygıyla es geçiyorum… İlk aklıma gelen sevdiğim yaşayan yabancı yönetmerler şöyle… Roy Andersson, Ken Loach, Micheal Haneke, Dardanne Kardeşler, Coen Kardeşler, Lars Von Trier… Bazı filmleriyle Wes Anderson… Belki unuttuklarım vardır…

    Şiddetin geçerli bir yol olarak görüldüğü, televizyonda ve sinemada bu görüşe hizmet eden onlarca işin olduğu zamanlarda sürekli yaşamın güzel olduğunu söyleyen işler yapıyorsunuz. “Çok romantiksin” reaksiyonu geliyor mu hiç?

    -Evet, nerden bildiniz 😊 “Çok romantiksin” tepkisi aldığım çok oldu…ama ben öyle olduğumu düşünmüyorum… Ama farklılı insanlardan aynı tepkiyi aldığıma göre bir haklılık payı var demek ki… Aksine ben gerçekçi bir insan olduğumu düşünüyorum…Ancak duygusal yanımın olduğu da bir gerçek…Peki ortayı bulsak “Romantik gerçekçi” diye bir tanım bulsak, ne dersiniz? Oksimoron veya pardoks der güler geçer misiniz 😊 Dur bakalım ne olacak… Evet ben romantik gerçekçiyim…

    Hem sinemaya hem televizyona iş yapan biri olarak günümüz hükümetinin bunlara bakışını nasıl değerlendiriyorsunuz? Setlerdeki çalışma şartları, sinema salonlarına, televizyonda biplenen sahnelere bile getirilmeye çalışılan bir sansür, bir türlü destek alamayan ödüllü yönetmenler… Bir şeyler değişmeli mi?

    Buna benzer sorular da çok geliyor… Önce baskı ve sansür konusuna gireyim… Güzel cumhuriyetimiz bir türlü tam ve gerçek demokrasiyle taçlanamadı gitti…. Eskiden sansür yasal bir kurumdu, şimdi tahmin edilir nedenlerle otosansür var… Baskı ve sansür malesef ülkemiz için yeni bişey değil… Baskı sansür eskiden de vardı ama buna karşın Levent Kırca gibi cesur ustalarımız üstadlarımız vardı… Veya ağlaşmayı yakınmayı bırakıp, Onbinler A.Ş, Bilar A.Ş gibi alternatif modeller üreten ve hayata geçiren Aziz Nesin gibi isimler vardı… Açıkçası bu konuda özeleştirimi vereyim: ben eski ustalarımız kadar cesur biri değilim…. Aslında kapitalist koşulların, dayatmaları, yapım tekelleri, dağıtım kartelleri değişmedikçe, hükümet değişse de sanat ve sanatçının önündeki engeller pek değişmeyecek… Biplenme diye özetlediğiniz duruma gelirsek… Buna neden olan Rtük’ün içinde muhalefet de var biliyorsunuz… Her parti milletvekili oranında Rtük’e üye veriyor… Dolayısıyla her zaman hükümet partisi Rtük’te etkin oluyor… Hadi hükümeti anlıyoruz da bu oyunun içinde muhalefet neden var onu anlamıyorum… Ben seyirciyi uyaran, derecelendirme yapan bir kurumun varlığına karşı değilim… Ancak bunun partili insanlardan değil, uzman kişilerden oluşması gerektiğini düşünüyorum…Ayrıca ceza kesen değil, seyirciyi uyaran ve seçimi seyirciye bırakan bir kurumdan yanayım… Destek alamayan sinemacılar konusuna gelirsek… Bugünkü haliyle devlet desteğinin sanatçıyı kontrol altına almanın ve otosansür üretmenin bir yolu olarak görünüyorum… Devlet desetği olmalı ama sadaka gibi değil sanatçının anasının ak sütü gibi helal bir hak olarak verilmeli…Destek kişilerin iki dudağının arasına göre değil objektif kirterlere göre olmalı…Tıpkı Almanya’nın bazı eyaletlerinde olduğu gibi… Hemen iki küçük örnek vereyim… Sinemacının kriterlerine göre puan veriyorlar, o puana göre de destek veriyorlar…mış… Söz gelime, her sinema okulu mezununa 50 puan, sinemacı önceki filmleriyle bir festivale katılmışsa 100 puan gibi… Bu tür objektif krterlere göre puan veriyorlar o puana göre devlet desteği veriyorlar..mış… Biz de neden olmasın?…

    “Bu ülkede en zor şey kendin olabilmek” demişsiniz, ne güzel bir söz bu. Peki insan ne yapmalı kendin olmak için? Bu sadece kendi elinizde olan bir şey mi?

    -LGBTİ bireyler örneğin, kendileri olduğu için şiddet görüyorlar. Aslında tüm dünyada kendin olmak zor… Neden kendimiz olamıyoruz? Çünkü başkalarına ihtiyacımız var… Başkalarına ihtiyacımız olduğu sürece kendimizden ödün vermek zorunda kalıyoruz… Bu ihtiyaçlar maddi ihtiyaçlar kadar, duygusal ihtiyaçlar, sosyal ihtiyaçlar da olabiliyor…. Bazen annemiz bizi takdir etsin, üzülmesin diye kendimiz olmaktan vazgeçiyoruz.. Bazen sevgilimiz bizi sevsin, bırakmasın diye kendimiz olmaktan vazgeçiyoruz… O halde kendin olabilmenin yolu, bizi olduğumuz gibi kabul eden, olduğumuz gibi bizi seven insanlarla beraber olmaktan geçiyor …. Bunun dışında maddi ihtiyaçlarımız var: kapitalizmin verdiği işe, verdiği ekmeğe ihtiyacımız olduğu sürece kendimiz olmaktan vazgeçip kapitalist toplumun istediği kişiler olmaya başlıyoruz…. Veya mücadele edip başka bir dünya kuracağız… Bu ülkede ve dünyada insan olmak zor, kadın olmak zor, erkek olmak da zor ise heralde en zoru LGBTİ Birey olmaktır… LGBTİ Birey de kendini olduğu gibi kabul eden, olduğu gibi seven insanlarla buluşunca, bir araya gelince, dayanışmaya girince kendisi olmaya başlıyor… Bunun dışında kapitalist sistemin dini imanı ahlakı yoktur… Sen onun işine yaradığın sürece sana göz yumar… Mesela moda dünyasında, tekstil sektöründe LGBTİ bireyler kapitalizmin işine yaradığı sürece LGBTİ Bireye problem yaratmaz aksine alkışlar…. Veya Zeki Müren örneğinde olduğu gibi, sen kapitalist toplumun bireylerinin eğlence veya sanat ihtiyacını karşılıyorsan seni alkışlar… O halde LGBTİ birey olmanın zorlukları temelde sınıfsal zorluklardır… Kadınların yaşadığı sorunlar da zorluklar da temelinde sınıfsaldır bence… Şöyle bir örnek vereyim: Bu ülkede kadınlar eziliyor, şiddet görüyor… Fakat Güler Sabancı gibi bir patronu hangi erkek ezebilir, hangi erkek şiddet uygulayabilir… Demek ki, sorunların hepsi değilse bile temeli kapitalist sistemle bağlantılı….

    Ana akımda medyada ya da TRT’de iş yapan kişilerin gündeme sesini çıkarabildiğini, hükümete muhalif yayınlardan taraf olduğunu pek görmüyoruz. Oysa siz rahatça Birgün’e destek olabiliyorsunuz, bunu yaparken de muhalif olarak yaftalanmıyorsunuz. Bunu nasıl başarabiliyorsunuz?

    Ben de insanları yaftalamadan, kutsallarına dokunmadan kendi doğru bildiklerimi dile getirmeye çalışıyorum… İyi saydığım bir şeyi anlatırken, başka şeylerle kıyaslayıp kötülememeye çalışıyorum…. Kimsenin itiraz edemeyeceği gerçekleri doğruları dile getirmeye çalışıyorum… BirGün’e destek verirken basın özgürlüğü kapsamında destek veriyorum… Birgün’e itiraz edenler olabilir… Hatta ben de bazı yanlarını eksik bulabilirim eleştirebilirim, itiraz edebilirim… Ancak Basın Özgürlüğü’ne kim itiraz edebilir… Ben kimseyi ötekileştirmeden, kamplaştırmadan, ötekileştirmeden, bütün insanlar ve bütün insanlık için doğru ve gerekli olduğunu düşündüğüm şeyleri savunmaya çalışıyorum….

    Son olarak filminizin Rusça dublajlı korsan halini gördüğünüzde ilk dediğiniz şey ne oldu 🙂

    -Hass ебать с ( Hass Yebat’s) dedim 😊 Dublaj anlayışları bizimkinden biraz farklı… Orjinal sesin üstüne, dış ses gibi dublaj yapıyorlar… Bizdeki belgesel seslendirmeleri gibi… Bir nevi simultane çeviri gibi… İlk gördüğümde sayfadaki başka bir Rusça reklamın filan sesi geliyor sandım.. Anlamaya çalıştım… Filme dublaj yaptıklarını anlayınca “Yok artık” anlamına gelen argo kelimeler çıkmış olabilir ağzımdan hatırlamıyorum 😊

    Teşekkürler

    Röportaj: @kumpirbey

     
  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 08:53 on 9 February 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla  

    Levent Kazak ile Röportaj 

    Senaryo yazarı, yönetmen, tiyatro ve sinema oyuncusu Levent Kazak ile gerçekleştirdiğimiz röportaj…

    Öncelikle merhaba, bizimle röportaj yapmayı kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Kimdir Levent Kazak? Senaryo ve oyun yazarı, yönetmen, oyuncu gibi birbirine bağlı olsa da farklı işleri yaptığınızı görüyoruz. Mesleğinizi söylerken hangisini öncelikle söylüyorsunuz?

    Rica ederim! Yaptığım her şey hikaye anlatmakla ilgili, hikayeciyim!

    Üniversitede ondan fazla bölümde okumuşsunuz? Nasıl oldu bu? Nasıl başardınız? Hangileri bitebildi?

    Pek okumak denmez. Kazandım, kayıt yaptırdım ve bir nedenden dolayı devam edemedim. Böyle bir döngü oluştu. Yoksa ortada ne bir başarı, ne bir rekor, ne de bir Einstein var.

    Tiyatroya başladıktan sonra televizyona sıçramanız nasıl oldu? Tek kanal TRT döneminde, bir komedi programıyla ekranda yer bulmak zor olmalı ama siz yapabilmişsiniz

    Evet çünkü yaptığımız yeni bir şeydi. İyi bir ekiptik, kendimiz yazıp çiziyorduk. “Kim Bunlar” zamanla kendi dilini yaratan bi iş oldu. İyi oldu, kısa sürdü.

    Bugün ülkede bütün kandırmalar, yalanlar, absürtlükler için “Tiyatro yapmak” tabiri kullanılıyor. Bir tiyatrocu olarak sizi rahatsız ediyor mu bu durum?

    Hayır. “Tiyatro her şeyi barındırır, bir şey dışında, o da yalan!” der bizim Nihat İleri. Der, ama yine de beni rahatsız etmiyor. Tiyatronun beşiği İngiltere’de de böyle kullanılır bu, İspanya’da da, Almanya’da da! Kelimeler zıplar, kendilerine farklı bir alanlarda başka türlü karşılıklar bulurlar. Buna engel olamazsınız. İngilizcede sadece ‘yalan’ olarak değil, askeri terminolojide de kullanılır ‘tiyatro’ kelimesi. ‘Theatre of war’ ‘savaş alanı’ demektir. Ve ki; evreni tiye alan ‘tiyatro’yu bu söylem mi rahatsız edecek?

    Tabii diğer yandan da şöyle bir lokal durum var; sanatın her fırsatta kolunu bacağını kırıldığı bir dönemden geçiyoruz. İçkisiz bir festivali içki içilebilir diye iptal edip, tiyatro oyunlarını yasaklamakla yetmeyip oyuncuları yasaklanıyor. Karakollara tiyatro kapatma yetkisini verdiler. Savaşa hayır diyen doktorlar içerde. Koca bir oksimoronun içinde yaşıyoruz. Evet hassasız, eldeki avuçtakini kendimizce korumaya çalışıyoruz.

    O Şimdi Asker, Neredesin Firuze, O Şimdi Mahkum ve Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü gibi arka arkaya dört tane ses getiren, yeni nesle Levent Kazak’ın öğreten dört filmden sonra sizi uzun bir süre sinemada ne yazar ne oyuncu olarak görebildik. Bunun sebebi neydi? 2015’te Senden Bana Kalan’la dönüşünüz nasıl oldu?

    Bülent Üstün’ün Kötü Kedi Şerafettin’nini saymazsak doğru. Ama bu arada sinema dışı başka işler yaptım. Senaryo okulu kurduk, oyunlar yazdım, tiyatro yaptık. ‘Heberler’ yaptık bir kaç sene, çok da sevdiğim ve özlediğim bir iştir. ‘Senden Bana Kalan’la da bir dönüş filan olmadı, uyarlamadır, ben yazmadım.

     Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü, senaryosu ödüllü olsa da çok eleştirilmişti. Hala Ezel Akay’ın, Beyazıt Öztürk’ün katıldığı programlarda bahsi geçen eleştiriler bunlar hatta. Tepkinin bu kadar uç noktalarda olmasının sebebi neydi?

    Eleştiriler film üzerinden değil, siyasiydi. Filmin içine yerleştirdiğimiz Osmanlı’nın kuruluş döneminden, mizah iktidar ilişkisine, oradan da Ayşe Hatun’un ağdasına kadar her şey dert oldu.

    Siber zorbalık hakkındaki görüşlerinizi merak ediyorum bir de. Eylül Cansın, Hande Kader gibi dostları yitirdiğimiz zamanlarda haber sitelerine yapılan yorumlara üzülmemek elde değil. Yine, bu zorbalığın sadece LGBTİ bireyleri ile sınırlı kalmayıp herkese bir şekilde ulaştığını da görüyoruz. Böylesi yorumları okuduğumda “Acaba distopya üzerine kurulu bir eserin oyuncuları mıyız?” diye düşünmeden edemiyorum. Bu bağlamda, siber zorbalığı siz nasıl değerlendirirsiniz?

    Maalesef! Bu zorbalıktan herkes sırayla ağzının payını alıyor ama tabii LGBTİ o sıranın hep en önünde olamak zorunda. Dünyada bu böyle, evrensel bir nefret. Empati kurma özürlü bir toplumda yaşıyoruz ve bütün sorunun burada yattığını düşünüyorum. Antagonist kendisi gibi olmayandan nefret ediyor, ya da tam tersi, sakladığı kendisi ile yüzleşemediğinden o nefreti üretiyor. Nefret empatiyi kör eder. Bu da böyle yıka döke tekrar ediyor.

    Sosyal medyada yayınlanan en absürt haberlere bile çeşitli küfürlerle karşılık veriliyor. İlgili küfürler özellikle “aydın, sanatçı, tiyatrocu vb” kelimelere iliştiriliyor. Kitlesel bir nefret suçuna ramak kalmışa benzeyen bu iş nereye varacak dersiniz?

    Herhangi bir projeksiyon yapamıyorum. Ama böyle devam etmesi imkansız, eşyanın tabiatına aykırı.

    En kıymetli eseriniz hangisi desem?

    Estağfurullah. Ama Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü güzeldir. Çok çalıştık, epey bir emek harcadık çünkü. Üstüne de battık. Severek birlikte olduk, severek battık. Aradan bunca yıl geçti, filmin meraklıları her geçen gün biraz daha artıyor. Üniversitelerde seyrediliyor, paneller düzenleniyor, tezlere konu oluyor, sosyal medyada gruplar kuruluyor, vs. İlgi filmin dramatik yapısından değil, filmdeki tarihi önermelerden kaynaklanıyor.

    Ülkemizde, şüphesiz, en zor hayatları yaşamak durumunda kalan LGBTİ bireylerine dikkat çekmek istiyorum. Evinden, işinden ya da ailesinden kovulup sokaklara itilmiş insanlar var. Şiddet görenler ve daha beterleri; gelecekten umutlu olmalıyız sizce?

    Evet olmalıyız tabii ama nefesi de iyi ayarlamak gerek, film kaç dakika sürüyor belli değil. Yalnız olmadığını bilmek çok önemli.

    Şu günlerde üzerinde çalıştığınız bir projeniz var mı?

    Var. Kitap yazıyorum, oyun hazırlıkları var, çizgi film çalışıyoruz filan..

    Çalıştığınız ya da ürettiğiniz projelerde LGBTİ bireylerine yer veriyor musunuz?

    Hikaye için gerekliyse tabii. Değilse ve hikayeyi bir ilişki ya da cinsellik üzerinden kurmuyorsan zaten kim heteroseksüel, kim lgbti belli değil ki, hayattaki gibi. Ama sahnelere eğlenceli olsun diye gay, trans karakter yerleştirmek sektörün oldukça büyük sorunlarından biri olduğunu söyleyebilirim. Tuhaf bir hikayem var bu konuda. Her senaryo yazarının olduğu gibi benim de var bir sürü çekilmemiş senaryom var. Çekilmemiş senaryolar genelde sipariş olur, ödemeler aşama aşama olduğundan bir noktada vazgeçer yapımcı, elinde kalır senaryo. Atsan atılmaz satsan satılmaz. İşte bunlardan bir tanesinin çekilmemesinin sebebi bir trans sahnesiydi. Evi terkeden küçük bir kızı gece yolda gören bir trans, tutar elinden onu evine götürür. “Ne gerek var?” demişti duayen bir yapımcı, “Neden polis götürmüyor ki?”. Çünkü dedim böylesi daha güzel! Filan! Uzatmayayım sorun olmuştu.

    Son olarak LGBTİ bireylerine neler söylemek istersiniz?

    Ne söyleyecem ki? Ama şarkı yollayayım bi tane, Tom Waits’ten “Dead and Lovely”, kızım cover’ladı, şurda:

    Yanıtlarınız için lgbti.family.blog adına çok teşekkür ediyorum. Var olun.

    Siz var olun.


    Röportaj: Varlık Ergen & Bay Kumpir

     
  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 11:53 on 8 February 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla  

    Eda & Elif ile Röportaj 

    LGBTİ çiftler ile gerçekleştireceğimiz röportajlarda ilk konuklarımız Adana’dan Eda & Elif çifti…

    İşte Eda & Elif ile gerçekleştirdiğimiz o röportaj…

    Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

    Eda: Ben Eda, Lise mezunuyum hem de şaşırabilirler İmam Hatip mezunuyum ve bütün dini inançlarım yerinde. Yazarlık ile uğraşıyorum,bir sitede romanlarımı yayınlıyorum. Arada beste yapıyorum ve müzik dinlemeye bayılırım. 19 yaşıma yeni girdim.  Adana doğumluyum 🙂

    Elif: Ben Elif, 19 yaşıma girmeme çok az kaldı ay olarak bekliyorum. Eda ile aynı okulda okuduk. Şimdi ise aynı dershaneye gidiyoruz. Ben de Adana doğumluyum. Spor dalında uğraş veriyorum 🙂

    Cinsel yöneliminizi ne zaman fark ettiniz?

    Eda: Cinsel yönelimimizi lise birde iken farkettik. İlk olarak Elif açıldı ve ben ne kadar geride olsam da,kendimdeki duygulara karşı gelemedim. Kısa sürede içimdeki duygular dışarıya vurdu. Elif ile lise birde başladık. Her şeyi beraber öğrendik,beraber paylaştık. Beş yıldır beraberiz 🙂

    Elif: Eda’ya uzun zaman aşıktım ve sonunda kendimi açıklama gereği duydum ve onun da bana karşı duyguları olduğunu ögrenince aşırı mutlu oldum,çok şanslı hissettim.

    Nasıl tanıştınız?

    Elif: Ben Eda’ya aşıktım onu uzun süre izledim erkek arkadaşları oldu ama sonunda bana döneceğini biliyordum ve öyle de oldu. O da bana karşı hep bir şeyler hissediyordu. Lise birde okulun ilk günü birbirimizi görsek de, konuşmamıştık. Aynı sınıfa düşmüştük hatta. Aynı sınıfta olmamıza rağmen pek konuşmuyorduk. Eda sınıf başkanıydı. Arada ona bakıyordum . Bir kaç hafta sonra Eda sırada iken benimle konuştu,yazdığı kitaplardan bahsetti ve benimle aynı düşüncelerde olduğunu anladım. O konuşmayı başlatınca sevindim. Sonra beraber oturduk aynı sırada. Her şey birden gelişti.

    Aileniz cinsel yöneliminizi biliyor mu?, anlatmayı düşünüyor musunuz?

    Eda: Ailemiz bilmiyor ama tahmin ediyorlar . Fakat bir kaç haftadır fazlasıyla zorluklar çekiyoruz. Ailem buna çok karşı ve baya zorluklar çekeceğimiz belli.

    Elif: Annem erkeksi tavırlarımı ve erkeklerden hoşlanmadığımı biliyor fakat benim ailem de karşı. İkimizin ailesi de fazla muhafazakar. Söylemeyi düşünüyoruz ama sonuç baya zor olacak.

    Homofobik bir saldırı ve/ya söylemle karşılaştığınız oldu mu?, genelde ne tür ayrımcılıklara maruz kalıyorsunuz?

    Eda: Homofobik saldırıya maruz kaldık,tiksininen oldu veya dinci kesim azarladı sürekli ayetlerden örnekler verdiler. Çok fazla göstermesek de,fark eden homofobikler uzaklaştı fakat biz onları zaten takmıyoruz. Çünkü ne kadar nefret eden olsa da,bir o kadar da seven kesim ve destekleyenler var.

    Elif: Baş örtümden dolayı hakaretlere maruz kalıyorum. Fakat ben de takmıyorum artık. Onlar kendi kendilerine konuşmaya devam etsinler. Dinci kesim üstüme geliyor. Fakat biz ikimiz bunları aşabiliyoruz bir şekilde.

    Teşekkürler..

     
    • Sinem adlı kullanıcının avatarı

      Sinem 15:47 on 8 Şubat 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      Ah ah keşke bende benim gibi biri ile tanışabilsem kos koca okulda nasıl tek olabiliyorum anlayamıyorum

      Beğen

    • Ceylan adlı kullanıcının avatarı

      Ceylan 20:01 on 12 Şubat 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      Niye yalnizsin Sinem hic arkadasin yokmu…..

      Beğen

    • Eren adlı kullanıcının avatarı

      Eren 21:03 on 13 Şubat 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      sinem asla tek değilsin. genelde eşcinsel bireyler kendilerini gizliyor ve anlamak gerçekten güç.

      Beğen

    • Elif adlı kullanıcının avatarı

      Elif 08:08 on 16 Şubat 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      Dershanedeki sıra arkadaşım olan kıza çıkma teklif etmeyi o kadar istiyorum ki, ama teklifi reddedip beni kendinden uzaklaştırmasından korkuyorum. Ki işin gerçeği kendisi bir homofobik değil ve ilgi alanlarımız o kadar benzer ki, ben hayatımda benimle aynı ilgi alanlarına sahip biriyle hiç tanışmadım.
      Her nekadar homofobik olmasada en büyük çekincem birazda insanlar. Öylesine berbat bir dünyada yaşıyorum ki hemcinsime ondan hoşlandığımı söylemeye korkuyorum.
      Umarım birgün ona kendimden emin olduğum vakit açılabilirim.
      En büyük korkularımdan biriside, ya geç kalırsam?

      Beğen

    • Yüksel adlı kullanıcının avatarı

      Yüksel 20:39 on 5 Mart 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      herkese selamlar. ilk kez internet üzerinden bir şeyler yazacağım ve bunu anlayabilecek insanların okuyacak olması çok güzel. eda ve elif çiftinin cesaretini gerçekten çok takdir ettim. mutlulukları daim olsun.
      32 yaşında bir kadınım ve muhafazakar bir ailem var. sadece kendimi kabul etmem bile 12 yılımı aldı.
      sıra arkadaşından bahseden Elif için bir şeyler söylemeden geçmek istemedim.
      kızlar arasında geçiş soft olabiliyor. yani bir kız hetero iken senle sevgili olabilecek kadar uyum gösterebiliyorlar. ama her insan gibi onların kendileri keşfetme dönemlerinde bir durak olabiliyorsun. o yüzden sıra arkadaşınla konuşmaya karar verirsen net olmanı öneririm. kaybetmekten korkma. hayallerde yaşamaktansa iyi ya da kötü gerçekler her zaman daha güçlü olmanı sağlayacaktır.

      Beğen

    • Nil adlı kullanıcının avatarı

      Nil 17:51 on 17 Mart 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      Ben de hoşlandığım kıza açılmayı çok ama çok istiyorum. Hatta ortak bir arkadaşımızla konuşurken ona da söyledim ve bana ona açılmamı bir şey kaybetmeyeceğimi söyledi. Gerçekten ona aşığım ama ondan hayır cevabı almaktan, reddedilmekten veya çok daha kötüsü benimle dalga geçmesinden ölesiye korkuyorum. Bildiğim kadarıyla homofobik değil. Hele ki benimle dalga geçebilecek biri de değil ama kızlardan hoşlanmadığından %99 eminim.

      Beğen

    • Rüzgar adlı kullanıcının avatarı

      Rüzgar 16:57 on 20 Mart 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      Ben de ilk defa internet üzerinden bir şeyler paylaşacağım.Beni benim dilimden anlayacak insanların olması çok güzel.Kendimi bildim bileli farkındayım diğer kız arkadaşlarımdan farklıydım.İlkokul zamanında bile en sevdiğim bayan öğretmenime, en yakın kız arkadaşlarıma ilgi duyardim hatırlıyorum.Hep basariliydim hep erkeksiydi tavirlarim.Lise ve üniversite derken üniversitede duvara tosladim.Hiçbir zaman etraftaki sahte gülen yüzlerden olmadım.Zamane genci vs.Uçuk kaçık bi karakterim yok.Hep disaridan biz gibi insanlar böyle algılanıyor genel olarak.Öyle etraftakiler gibi de bi kız olsun hayatımda zamanı doldurayim diye düşünmedim. Sadece hep sevdim ama tabiki de platonikti hepsi.Şimdi bile ilkokuldan hala görüştüğüm arkadaşıma ilgi duyuyorum ama o bilmiyor çünkü benim gibi değil. 25 yaşındayım ve beş yildan uzun süredir kadın bedenine hapsolmuş biriyim.En yakın lise arkadaşıma açtım durumu ondan başka kimse bilmiyor ve bana destek oldu.Hayatimda beni anlayan biri olsun istiyorum ve beni anlayabilecek bir kadına sığınmak istiyorum.Ama güvenemiyorum bayağı sitelere oralarla bi ilgim yok zaten.Hem kendi dusuncelerimi dile getirip ucube olmadigimizi hem de belki iyi yureklı birini tanırım diye amaçsızca içimden geldiği gibi oldum arkadaşlar.Selamlar hepinize…

      Beğen

      • Hiran adlı kullanıcının avatarı

        Hiran 14:12 on 21 Nisan 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

        Bende Adanada yaşıyorum biseksüelim 15 yaşındayım ve gerçekten burdaki insanlar biraz daha farklı çok gerici bi sisteme sahipler homofobik çok fazla insan var ve baş etmek gerçekten zor ama HERYERDEYİZ! PES ETMEK YOK!!!

        Beğen

        • Elifsu adlı kullanıcının avatarı

          Elifsu 12:29 on 3 Haziran 2018 Kalıcı Bağlantı

          Lütfen bana ulaşır mısın seninle tanışmak çok isterim yani bende adanadayım 15 yaşındayım 16ya gireceğim ama çevremdeki hiçkimse beni eşcinsel olduğum için sevmiyor bana ulaş lütfen belki bana bir mail atabilirsin buraya mail adresimi bırakıyorum : elifsuinci270272@gmail.com

          Beğen

    • Ezel adlı kullanıcının avatarı

      Ezel 18:07 on 31 Mayıs 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      Yazmadan önce çok düşündüm ve yazmaya karar verdim biseksüelim ve 18 yaşındayım benim de muhafazakar bi ailem var ve kendim gibi insanlarla tanışıp bi yerlerde benim gibi birilerinin olduğunu yalnız olmadığımı bilmek bana güç veriyor. Konuşmak isterseniz yazabilirsiniz her zaman her konu hakkında mutlu olurum.

      Beğen

      • Rüzgar adlı kullanıcının avatarı

        Rüzgar 17:37 on 2 Haziran 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

        Ben de son yorumlara bakayım dedim ve bu yorumunuz bana çok içten geldi.Ben de düşündüm cevap yazmak için arada kaldım, tekrar yazmaya cesaretlendim. Konusmak isterseniz demissiniz, çevremde beni anlayabilecek kimse yok ve konuşmaya ihtiyacım var hiç olmadığı kadar.Kimseye de güvenemiyorum yanlış anlamayın öyle etrafta gecici ilişki için birini arayan insan değilim. Siz de benimle konuşmak isterseniz mutlu olurum.Çünkü birbirimizi tanımıyoruz bile ama bana guveneceginizin garantisini verebilirim size.Yıllardır bir kiza asigim düşünün, sessiz bir şekilde sadece.Ona açılamam çünkü biliyorum onu kaybederim.Ama yavaş yavaş uzaklaşıyorum ondan mecburum…

        Beğen

      • Şirin adlı kullanıcının avatarı

        Şirin 23:14 on 20 Haziran 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

        Selam tanışabilirmiyiz

        Beğen

      • Şirin adlı kullanıcının avatarı

        Şirin 22:36 on 21 Haziran 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

        Selam tanışabilirmiyiz

        Beğen

    • roza adlı kullanıcının avatarı

      roza 08:52 on 4 Haziran 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      bende kapalı bir kızım bu yüzden hislerimi kendimden bile gizler olmuştum ama Eda ve Elif çiftini görünce yalnız olmadığımı bunun utanılacak ve ya korkulacak bir şey olmadığını daha çok anladım şimdi bu cümleleri beni anlayabilecek kişilere yqzmak o kadar mutluluk verici bir şey ki hepinizi çok seviyorum 🙂

      Beğen

    • Batıkan Ceylan adlı kullanıcının avatarı

      Batıkan Ceylan 13:44 on 24 Temmuz 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      Bu kadar kendi hemcinsine açılmak isteyen kız yorum yazmış.Benim onlara bir sorum olacaktı.Acaba bir erkek sizi severse yanıtınız ne olur?Ya da bir lezbiyen bir erkekle ilişkide ola bilirmi?

      Beğen

      • İrem adlı kullanıcının avatarı

        İrem 20:27 on 11 Aralık 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

        Lezbiyen, sadece kadınlara ilgi duyan kişilere deniyor, iki cinsiyete de ilgi duyuyorsan bu biseksüelliğe girer. Tabii lezbiyen olup sadece bir kez erkeğe ilgi duymak (veya tam tersi gey olup sadece bir kez kadına ilgi duymak) gibi nadir durumlar da biseksüelliğe giriyor diye düşünüyorum. Umarım yardımcı olabilmişimdir

        Beğen

    • bakbir adlı kullanıcının avatarı

      bakbir 09:06 on 25 Temmuz 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      yanlız olmadığını bilmek güzeldir insana güven verir

      Beğen

    • Sedaa adlı kullanıcının avatarı

      Sedaa 13:51 on 22 Ağustos 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      Merhaba evet bulmuşsunuz birbirinizi çok güzel fakat bu kadar rahat takılmayın ve mesleğinizi elinize alıp kendi hayatınızı kurmadan kimseye açıklamayın

      Beğen

    • KimseSiz adlı kullanıcının avatarı

      KimseSiz 20:28 on 10 Eylül 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      Mesajlarinizi hepsini omudum icten bi tebessum ettim. Bende Transerkek olarak Allahın unuttuğu bi yerdeyim, anlayissiz insanlar her yerde bana dua edin

      Beğen

    • Arzu adlı kullanıcının avatarı

      Arzu 09:51 on 7 Şubat 2019 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      Kalbinizin sesini dinleyin kızlar ❤️

      Beğen

    • wherearetheawacado adlı kullanıcının avatarı

      wherearetheawacado 19:05 on 18 Şubat 2019 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      waow hikayeleri gerçekten etkileyici.

      Beğen

    • ... adlı kullanıcının avatarı

      ... 21:44 on 3 Mayıs 2019 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      Cidden bu durum çok zor. Size cesaretinizden dolayı tebrik ediyorum. Kendim gibi birini bulmam çok zor.
      Ben Biseksüel ve Panseksüel bir erkeğim. Transeksüelde olabilirim ama bu konunun çok üstüne gitmedim.
      Aileme bunu fark ettirmemeye çalışıyorum.Ve korkuyorum çünkü ailem bunu hoş karşılamayacağına eminim. Ve şunun içinde korkuyorum babam yaşadığım şehirde ünlü bir isim. Ve futbolculukla uğraştığı için herkes benden bir şeyler bekliyor.
      Ben futbolu sevmem. Ve bunun üstüne eğer bu durum ortaya çıkarsa babam için büyük rezillik olacak.
      Her neyse. Cidden kolay bir durum değil.

      Beğen

    • eso adlı kullanıcının avatarı

      eso 19:58 on 28 Eylül 2019 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      benim şu an aşık olduğum kişi de sınıf başkanı, onun da erkekler ile ilişkileri oluyor ve çok fazla konuşmuyoruz. umarım yakında sohbet başlar ve eda-elif gibi oluruz:)

      Beğen

  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 13:46 on 17 January 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla
    Tags: , , İvo Molinas   

    İvo Molinas ile Röportaj 

    Türkiye Yahudileri’nin haftalık Şalom Gazetesi’nin genel yayın yönetmeni ve başyazarı İvo Molinas’la gerçekleştirdiğimiz röportaj…

    Merhabalar. Öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür etmek istiyorum. Lgbti ailesi olarak şahsınızı ve çalışmalarınızı yakından görmek istiyoruz.

    Sizi ifade edecek birkaç kelimeyle başlamak istiyorum. En yalın haliyle İvo Molinas kimdir?

    İvo Molinas hayatın gerçeği arayışında olan bir Türk vatandaşıdır.

    70 yıllık bir tarihin ürünü olan Şalom’da olmak sizin için ne anlama geliyor?

    Barışın ve uzlaşmanın dilini kullanarak ülkemizde makul iklimin oluşmasına bir nebze de olsa katkıda bulunmaya çalışan bir yayın organını yönetmeye çalışmak anlamına geliyor.

    Türkiyeli bir yazar olarak pek çok defa kendinizi bir “Türk” olarak nitelemenize rağmen aksi yönde çıkan kalkışmalar karşısında nasıl bir tavır sergiliyorsunuz?

    Bıkmadan usanmadan Türk olduğumu anlatmaya çalışıyorum.’Türk’ sıfatının sadece ırksal referansıyla değil , bu coğrafyada doğup büyüyen , herkes gibi vatandaşlık özelliğine sahip , ötekiyle benzer insani, ulusal veya evrensel refleksler gösteren eşit haklara sahip bir insan topluluğu üzerinden değerlendirilmesi gerektiğini anlatmaya çalışıyorum.

    İkinci dünya savaşında yaşanan travmaların Yahudi toplumu üzerindeki etkisi gün geçtikçe azalmış gibi görünse de, dünya hâlâ yaşanması güç bir gezegen olma gerçeğini barındırmaya devam ediyor. Günün birinde çeşitli inançların gerçek anlamda barış ve huzur içinde bir arada olacağına inanıyor musunuz?

    Hayır inanmıyorum. İnsanın yaratılış kodlarında olan yıkıcı dürtüler değişime/evrilmeye uğramadığı sürece gerçek anlamda barış ve huzuru insanlığın hiç bir zaman göremeyeceğini düşünüyorum.

    Yanılmıyorsam Hitler döneminde hayvanların ve doğanın korunmasına yönelik çeşitli yaptırımlar yaşanmışken; sistem kendisine düşman gördüğü sayısız kimseyi de ortadan kaldırmaya ant içmiş bir topluluk yaratmıştı. Örneğin Yahudiler, Sovyetler rejimine destek sunanlar, engelli kimseler ve eşcinseller yok edilmek istendi. Yaşanan bu trajedinin tüm toplumlar üzerinde yıkıcı bir etkisi olduğu su götürmez bir gerçek. Sizce bu etkilerden sıyrılmak adına Yahudi toplumu daha başka ne tür önlemler almalıdır?

    Yahudiler kendi özelinde İsrail Devleti’ni kurarak bir anlamda yaşanan büyük trajedinin etkisini en aza indirmeye çalıştılar. Lakin dünyada ne ırkçılık ne xenofobia ve ne de antisemitizm azalmış durumda. Tersine , ikinci Dünya Savaşı sonrası göreli olarak azalan bu sapkın eğilimler başta ekonomik ve ideolojik olmak üzere bir kaç nedenle tekrar su yüzüne çıkmaya başladı.Diğer bir deyişle, özellikle Diaspora’daki yahudiler yaşanılan travmanın etkisinden kurtulamamanın yanı sıra yeni dalga antisemitizm ve yarattığı olumsuz etkilerle baş etmeye çalışıyor günümüzde.

    Peki, bu konuda LGBTİ bireyleri ne yapmalılar, tavsiyeleriniz neler olur?

    LGBTİ bireyleri de bıkmadan usanmadan kendilerinin de muzdarip olduğu nefret diliyle mücadele anlamında,onun panzehiri olan makul ve uzlaşı dilini kullanarak tüm ayrıştırılan kesimlere destek vermelerini öneriyorum.

    Ülkemizde yaşanabilen her türlü kötü hadisenin sebebi olarak hedef gösterilen “Yahudiler”, bu imajı yıkmak adına ne tür önlemler alıyorlar?

    Tarihi olayları ve günümüz hadiselerini komplo teorileriyle açıklamaya çalışanlara karşı gerçekleri anlatmaya çalışıyorlar.Başarılı olmaları önyargı ve bilgisizliğin geçer akçe olmaya başladığı bir devirde kolay değil .

    Yahudi inancında eşcinsellik konusu tartışılmaya devam ediliyor, bu konuda sizin görüşünüz nedir?

    Yahudi inancı eşcinselliği hoşgörüyle karşılamıyor.Lakin hayat, dini inançların ötesinde farklı dinamiklere ve gerçeklere de sahip. Dolayısıyla ‘öteki’ yi anlamaya çalışma en doğru yol olmalı, onun yaşam biçimi ve görüşlerine katılmıyorsan da .

    Herhangi bir yakınınızın eşcinsel eğilimi olduğunu öğrendiğinizde ilk tepkiniz ne olurdu?

    Zor bir soru. Lakin insanın alıştığı normlarda görebileceği temel farklılık karşısında ilk anda tepki vermesi zihin yapısı itibariyle bence son derece doğal ve kabul edilebilir bir refleks. Ancak buna alışmak ve kabullenmek de o derece insanidir diye düşünüyorum.Ayrıca LGBTİ bireylerinin ötekileştirilme çabalarına karşı çıkmak da insani bir tepki olacaktır.

    Şalom gazetesinde LGBTİ bireylerinin varlığını destekler misiniz?

    Ne pozitif ne de negatif ayırımcılık yaparım. Kim olursa olsun, ne tür cinsel eğilimde olursa olsun , önemli olan insanın bir işe kaabiliyetleri ve motivasyonu ile uygun olup olmamasıdır.

    “27 Ocak Uluslararası Holokost Anma Günü” için Şalom Ailesi olarak planlarınızdan bahsedebilir misiniz?

    Her yıl olduğu gibi gazetemizde de en geniş şekliyle anılacak.

    Ve son olarak Filistin konusuna değinmek istiyorum. Ülkemizde yaşayan pek çok kimse Yahudi toplumuyla empati kurarken onların da benzer konularda Filistinlilere ve bölge halklarına karşı daha sağduyulu davranmalarını beklemekteler. Çift taraflı alınan sert önlemler ve Filistin topraklarının işgal edildiği fikri çatışma ortamını hep daha da alevlendiriyor. Bu konudaki düşüncelerinizin ne yönde olduğunu öğrenebilir miyiz? Bu sorunun çözümü hakkında neler söyleyebilirsiniz?

    Ne tarihte ne de bugün , İsrail dahil , hiç bir devlet masum değil, olmadı..İnsanın fıtratında olan yok edicilik ve yaşamda kalmak adına düşman bellediğini yok etmek davranış biçimi var oldukça kimse masum olmamaya devam edecek.

    Filistin meselesine gelince ,1947’deki BM Güvenlik Konseyi’nin iki ayrı devlet kurulması kararına Filistinliler de katılsalar ve devletlerini kursaydılar bugün nasıl bir Ortadoğu’dan bahsediyor olacağımızı öngörmek zor ama mutlaka bugünün sorunlarının çok uzağında olma ihtimali çok büyük olacaktı.Şimdi ise mesele gittikçe çözümsüzlüğe gitmekte. Her iki tarafın ve özellikle Filistin tarafında barışı telaffuz edenlerin sayısı az oldukça barışı biz göremeyeceğiz.

    Barışı gerçekleştirebilecek iki lider vardı; biri Rabin’di diğeri Arafat. İlkini İsrailli faşist dinciler öldürdü, diğeri ise Rabin yaşarken sunulan barış anlaşmasından son anda vazgeçti.Bugün bu ikilin çok uzağındaki liderlerle barış pek mümkün görülmüyor. Sadece sokaktaki halkın , özellikle Filistin tarafında güçlü bir barış iradesi göstermesi durumunda barıştan ancak bahsedilmeye başlanabileceğine inanıyorum…

    İçtenlikle verdiğiniz yanıtlar için http://lgbti.family.blog adına çok teşekkür ediyorum, sağlıcakla kalın.

    Varlık ERGEN

     
    • Caglar adlı kullanıcının avatarı

      Caglar 22:36 on 15 Haziran 2019 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      1948’de ulkemizde yayin hayatina baslayan salom gazetesi hep olumlu bir dil kullanmakta. 60 yillik almanaklarini da alip incelemistim. Molinas’ta bu roportajda bu uslubu devam ettirmis. Soyle dusunun lutfen, new york isimli bir sehirde, bir buz pateni salonunda afrikadan surdan burdan gelen ulkeler sizin ulkenizin ikiye bolunup bolunmesi icin oy kullaniyor. Siz ulkenizin ikiye bolunmesini kabul eder misiniz? Boyle sacma bir oylama olmasaydi. Boyle bir sonucta olmayacakti. Rabin’in gibi dusunselerdi en basta keske. Bu yazi icin tesekkurler.

      Beğen

  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 14:20 on 16 January 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla
    Tags: , , Recep İhsan Eliaçık, İhsan Eliaçık,   

    İslam eşcinselliğe değil; zorbalığa karşıdır! 

    Yazar, İlahiyatçı Recep İhsan Eliaçık ile gerçekleştirdiğimiz röportaj…

    İslam’da LGBTİ bireylerin yeri nedir?

    Yaygın dinî kanaate göre, geçmişte helak oldukları ve Lut kıssasından dolayı da lanetlenmeleri gerektiği yönündedir. Bu doğru bir görüş değil. Lut kıssasında dışlanan şey baskı, zulüm ve zorbalıktır. Kavmin zenginlikten şımarmış ileri gelenleri, kendi cinsel eğilimlerini insanlara, özellikle de gençlere zorla dayatıyorlardı. Hasbahçelerindeki eğlenceler için şehirde ‘genç oğlan’ arıyorlar, hangi ailede varsa onu kırbaç zoruyla alıp götürüyorlardı. Bu nedenle Lut’un evini bastılar, kapıya dayandılar, gelen misafirleri bize ver dediler, gelen gençleri zorla alıp götürmeye kalktılar. İşte bu tutuma kızılıyor kıssada. Dolayısıyla Kur’an’ın lanetlediği baskı, zulüm ve zorbalıklardır. Kim ve ne adına yapılıyorsa yapılsın fark etmez. İnsanların yatak odasını ve cinsel yaşantılarını araştırmak tecessüse girer ve yasaklanmıştır. İnsanların özel hallerini araştırmak ve buradan bir nefret söylemi geliştirmek doğru değildir. LGBTİ bireylerinin tercihleri kendi özel halleri olup, kamusal alanda hak ve özgürlükler bakımından eşit görülmelidirler. Hele bir kamu gücü olarak devletin resmi dini, mezhebi, etnik kimliği, ırkı, kişi kültü olamayacağı gibi cinsiyeti de olamaz.

    Neden her İslam ülkesi İslamı farklı uyguluyor? Rehber kitap Kuran’ı Kerim ise neden bu farklılık?

    Ana konularda İslam’ın ne olduğuna ilişkin pek farklılık olmaz. Mesela hangi müslümana sorsanız ‘öldürmek, çalmak, rüşvet, tecavüz, şirk vb. kötü; adalet, barış, dürüst olmak, hak yememek, komşuya iyi davranmak, zulmetmemek vb. iyidir’ der. Bunlarda kimse ihtilaf etmez, ama iş icraata gelince kişi bunları söyler ama tam tersi bunların yapan birisi olabilir. Yani farklılıklar ve bunlardan kaynaklanan yanlışlıklar daha çok icraattadır.

    Mesela İran’da cinsiyet geçişi yapan bir trans birey kabul görülürken bir gay neden asılıyor?

    Cinsiyet değiştirmenin serbest olması doğru, gay bireyin asılması ise yanlış bir uygulamadır. Dinî temeli de yok. İran devletinin cinsiyetçi yaklaşımını gösteriyor. İran’da devletin hem resmi dini (İslam) hem resmi mezhebi (Caferi) hem de resmi cinsiyeti (erkek, heteroseksüel, ataerkil) var. Aşağı yukarı Türkiye Devleti de öyle; Müslüman/Sünni/Türk/Erkek/Heteroseksüel/Ataerkil… Halbuki devletlerde bunların hiçbiri olmaz, bunlar karşısında tamamen eşit mesafede durması gerekir. Taraf olacağı şey adalet, karşı olacağı şey de her tür baskı, zulüm ve zorbalıktır.

    Nefret söylemlerinin temelinde neler yatıyor olabilir ve yine bu söylemler karşısında ne gibi önlemler alınabilir?

    Nefret söylemleri din, mezhep, ırk, bölge, cinsiyet vb. bir çok sebepten kaynaklanıyor olabilir. Bunun panzehiri dinleri, inançları, mezhepleri, ırkları, bölgeleri, renkleri, cinsiyetleri, cinsel tercihleri ne olursa olsun tüm insanların Yaratıcı katında ve kanun önünde eşit ve özgür görmektir. Kur’an sizin en şerefliniz en takvalı olanınızdır der. Takva kişinin kendisine, çevresine, doğaya ve tüm canlılara zarar vermekten sakınması demektir. Bütün bunlardan sakınarak yaşayan bir LGBTİ birey, her gün bir canlıya, doğaya, çevreye zarar vererek yaşayandan daha değerlidir.

    Siyasiler LGBTİ bireylerine yönelik işlenen suçlara karşı neden sesiz?

    Seçmenin tepki göstermesinden ve oy kaybetmekten korkuyorlar. Genelde şöyle bir kanaat var; birisi eşcinsellik üzerine konuşuyorsa ‘demek ki onda da var bir şey’ gibi bakılıyor. Ataerkil maço kültürün bunu konuşmaya bile cesareti yok. Çünkü özgür, rahat, kendiyle barışık değil, cinsiyetinin içine hapsolmuş, onu aşamıyor. İnsanlar genelde böyledir; din, mezhep, tarih, örf, ırk, renk, cinsiyet çoğumuzun zindanı, bunları aşamayız. Karar, tutum ve davranışlarımız bunların etkisi altındadır. Ancak özgür ve yüce ruhlar bunları aşarak düşünür ve karar verirler.

    LGBTİ bireylerine karşı yapılan ötekileştirme, ayrımcılık ve önyargılar topluma ne yönde dönüş sağlıyor?

    Cinsiyetçi bir nefret söyleminin oluşmasına neden oluyor. Halbuki “kişinin cinsiyeti, cinsel tercihi bizi ilgilendirmez, kendi özelidir. Özel hayatı tecessüs edemeyiz, önemli olan kişinin insanlara, komşusuna, çevreye, doğaya, canlılara, hayvanlara vs. nasıl davrandığıdır. Allah da bunlara bakar” şeklinde bir inanç ve kültür oluşsa bu sorunlar aşılır. Bunu üretecek olan da paradoksal bir şekilde yine dinî kültürdür.

    LGBTİ bireylerine karşı yapılan ötekileştirme, ayrımcılık ve önyargıların ortadan kaldırılabilmesi için neler yapılmalıdır ?

    İnsan hakları temelinde bir bilinç yaratılmalı ve bunun elbirlik mücadelesi verilmelidir.

    LGBTİ bireylerine en çok fazla destek hangi kesimden gelmektedir ve bunun sebebi sizce neler olabilir?

    İnsan hakları, özürlük ve eşitlik noktasında daha bilinçli olan kesimlerden destek geliyor çünkü bunlar insani bilinç bakımından daha ilerideler.

    Bir müslüman LGBTİ haklarını savunabilir mi?

    Savunabilir tabi. LGBTİ hakları insan haklarından bağımsız değildir onun bir parçasıdır. LGBTİ haklarını savunmak LGBTİ olmak demek değildir. Mesela ben LGBTİ birey değilim ama LGBTİ haklarını savunuyorum.

    LGBTİ bireylerinin ebeveyn olmaları konusundaki görüşleriniz nelerdir?

    Kendi tercihleri, tamamen özel hayatlarının konusudur. Toplumun, devletin veya dini kurumların karışma hakları yoktur. Eğer böyle talepler her geçen gün artıyorsa devlete ve dini kurumlara düşen bunların nasıl yok edileceğinin değil; nasıl bir arada yaşanacağının adil, eşit ve insanî hukukunu ve fıkhını üretmektir.

    LGBTİ hakları ne kadar gözetiliyor, işlenen suçların önüne ne kadar geçiliyor?

    Haklarının gözetildiği söylenemez hatta toplumun en mazlum kesimi olduğu bile söylenebilir. Çünkü varlıkları tanınmıyor, tahammül edilemez bulunuyorlar. Hatta onlarla konuşmaktan, kaldırımda yan yana yürümekten bile kaçıyorlar, bu çok gayri insanî bir tutum.

    Evlilik eşitliği “eşcinsel evlilik” hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Bu da kişilerin kendi özel hayatları ve tercihleriyle ilgilidir. Başkalarına dayatmadıkları ve kendileri gibi olmayanları ötekileştirmedikleri sürece sorun yok. Özel hayatın dokunulmazlığına girer. Böyle bir durum karşısında devlet bununla ilgili hukuk, din de fıkıh üretmek durumunda. Bırakın hukuk ve fıkıh üretmeyi üzerinde konuşamıyorlar bile. Zihnen özgür ve rahat değiller. Sorunlu, kompleksi ve baskı altındalar. Osmanlı da bile zenne (eşcinsellik) hukuku üretilmişti, padişahın önünden resmi geçit yaparlardı. Toplumsal bir kesim olarak tanınırlardı. Evliya Çelebi Seyehatnamesi’nde anlatır.

    Genel ahlak adı altında LGBTİ bireylerine yönelik konulan yasaklar ve engeller konusundaki görüşleriniz nelerdir?

    Genel ahlak dediğimiz şey nedir? Evrensel suçlardır; Öldürmek, çalmak, iftira, tecavüz, rüşvet, baskı, zulüm, zorbalık… Bunların hepsi Kur’an’da kebair (büyük günahlar) olarak yasaktır. Genel ahlak bu. Bunları kim yaparsa yapsın engel olunmalı hatta cezalandırılmalıdır. Kur’an’da dört şeyin cezası var; Katillik, hırsızlık, iftira ve zina/tecavüz. Bunların hepsi de insan hakları ile ilgilidir. Ama mesela namaz, oruç, hac, başörtüsü bunların cezası yok. Kişinin kendi özeline bırakılmış, hatta içkinin bile cezası yok zira içki içmek değil; sarhoş olmak haram. Bugün bile sarhoş halde dünyanın hiçbir yerinde trafiğe çıkamazsınız.

    Ailenizin bir ferdinin LGBTİ bireyi olduğunu varsayarsak bu konudaki tutum ve davranışlarınız ne yönde olurdu?

    Yukarıda dediğim gibi LGBTİ olmayı tamamen kişinin özel hayatı olarak gördüğümden kendi cinsiyet, kimlik ve eğilimlerimi ona dayatmazdım. Bir şey olmaya zorlamazdım, zorbalığa uğruyorsa yanında olurdum. Kendime yapılmasını istemediğim bir şeyi başkasına yapmazdım. Ahlakın evrensel ilkesi budur. Kur’an’da şöyle denir: Kimsenin yükü kimseye yüklenmez.

    Teşekkür ederiz…

     
    • Murat Tamgili adlı kullanıcının avatarı

      Murat Tamgili 18:44 on 16 Ocak 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      Eyvallah hocam düşüncelerimize tercüman oldunuz

      Beğen

    • Enes Alper Tunga adlı kullanıcının avatarı

      Enes Alper Tunga 08:23 on 11 Temmuz 2019 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      Yayınlamayacaksınız biliyorum…
      Size değil lakin bu adama hakaret ve küfür etmek geliyor içimden. Siz kendinize meşruiyet kazandırmak için bu alim geçinen kişiye soruyorsunuz. Fakat bu adam hangi dini anlatıyor belli değil. İslam dinini anlatmadığı kesin. Hem baskıdan bahsedeceksin hem de “bu işin fıkhını oluşturacaksın” isteğinde bulunacaksın. Olur, senin keyfine göre Müslümanlar İslam Fıkhı oluştursunlar, başka bir emriniz? “Lut da toplumuna şöyle demişti: “Sizden önceki milletlerden hiçbirinin yapmadığı fuhşu mu yapıyorsunuz?” (Araf suresi 80) Bu adam utanmadan bu ayete savaş açıyor ve ayetleri saptırıyor. En büyük zalim insan haklarını ihlal eden değil Hukukullah’ı (Allah’ın haklarını) ihlal edendir. Zalimler için Yaşasın cehennem!

      Beğen

  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 15:39 on 15 January 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla
    Tags: , ,   

    Lezbiyenlik biyolojik mi, yoksa psikolojik mi? 

    Hiç kimsenin aklına heteroseksüelliğin biyolojik mi psikolojik mi olduğu sorusu gelmez. Oysa eşcinsellik, heteroseksüelliğin normal kabul edilip yüceltildiği toplumlarda norm dışı bir yaşam tarzı olarak görüldüğü için nedenleri şiddetle aranılan bir şeydir. Bir kadının kendi hemcinsine duygusal, cinsel eğilimler göstermesi ille de psikolojik ya da biyolojik bir temellendirmeye ihtiyaç duymaz. Asıl önemli olan böyle bir duygulanımı hissediyor olup olmamaktır. Karmaşık insan yapısını açıklamak ne kadar zorsa, tamamen insani bir duygulanım ve etkileşim olan böyle bir şeyi açıklamak da o kadar zor. Hissedilir ve yaşanır, işte o kadar!…

    Eşcinsellik, heteroseksüellik gibi olağan bir varoluş olarak görülmediği için bu soru hep sorulur ve bu sorunun altında yatan eşcinselliğin bir bozukluk, bir hastalık olarak algılanması. Yanıtı ne olursa olsun ataerkil bir toplumun muhtemel yaklaşımı eşcinselliği iyileştirme yönünde olacaktır ki, bu durumun örnekleri tarihte mevcut.

    WestHollywood/Chelsea @ Geocities – 05/2011

     
  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 01:37 on 17 December 2017 Kalıcı Bağlantı | Cevapla
    Tags: Nez Saygıner,   

    Nez Saygıner İle Röportaj 

    Bu yıl Miss Internation Queen 2018 Uluslararası trans güzellik yarışmasında Türkiye’yi temsil eden Nez Saygıner ile yaptığımız röportaj.

    Nez Saygıner kimdir, bize kısaca kendinizden bahseder misiniz?

    Ben Nez Saygıner 13 haziran 1995 Antalya doğumluyum ve Antalya’da yasıyorum, ailemin tek çoçuğuyum. Akdeniz Üniversitesi muhasebe mezunuyum, modellik ve mankenlik yapıyorum

    Bu yıl Miss Internation Queen 2018 Uluslararası trans güzellik yarışmasında Türkiye’yi temsil ediyorsunuz, yarışmaya katılmaya nasıl karar verdiniz?

    Hayalim zaten modellik ve Mankenlık yapmak, podyumda olmaktı. Zaten dünyanın en kapsamlı ve en prestijli trans güzellik yarışması olan Miss International Queen’e son zamanlarda Türkiye gibi büyük ve gelişmiş bir ülkenin katılmaması ve Türk toplumundaki transfobinin ve trans önyargısını ortadan kaldırmak biz trans kadınlara imkan verildiğinde neler yapabileceğimizi göstermek istedigim için katılma kararı aldım.

    Bize yarışmadan biraz bahseder misiniz?

    Miss International Queen Uluslararası Trans Güzellik Yarışması dünyanın en büyük ve en prestijli, en kapsamlı ve en eski trans güzellik yarışmasıdır. Yarışma Tayland’ının pattaya şehrinde Tiffany Show antik tiyatrosunda gerçekleşmektedir. 24 Şubat’ta 14 günlük kamp süreci başlayıp 10 Mart’ta yarışma finali olacak.  Final sahnesinde yarışacak olan 26-30 finalist vardır

    Yarışmaya katılacağınızdan ailenizin haberi var mı?

    Evet, katılacağım yarışmadan ailemin haberi var. Her konuda olduğu gibi gene bu konu’da da en büyük destekçim her zaman olduğu gibi ailem oldu. Beni bu süreçte yalnız bırakmadılar, hep yanımdalar. Özellikle annem yarışmaya katılmamdaki en büyük destekçim.

    Hayatınızda kimse var mı?

    Evet, hayatımda birisi var. Ailemden sonra yanımda olan Arkadaşlarım ve sevgilim oldu, o da benim en büyük destekçim. Sevgilim spor Antrenorü olduğu için Yarışmaya hazırlanma sürecindeki diyet ve spor kısmanda bana çok yardımcı oluyor.  Yarışmaya katılmamdaki destekçilerimden birisidir sevgilim.

    Tayland’ta ne olacak? Yarışma öncesi kamp vs. olacak mı? Sizi nasıl bir süreç bekliyor?

    Evet, Tayland’tan 24 Şubat’ta 14 günlük bir kamp süreci başlayacak kamp süreci içerisinde farklı kültürler den insanlarla tanışıp kaynaşacağız. Farklı kültürden translarla arkadaş olacağız, bir bütün olacağız. Yarısma finalinde koreografi çalışmaları, ülkenin önemli yerlerini gezme,  fotoğraf cekimleri, yarısma finalinden önce her ülkenin geleneksel kostümünü giyeceğiz, uluslararası geleneksel kostüm yarısması ve herkesin özel yeteneklerini sergileyeceği özel yetenek yarışması da olacak.

    Dereceye gireceğinizi düşünüyor musunuz?

    Tabii ki öncelikle kendime inanıyorum, sonra da güveniyorum çünkü inanmak başarmanın yarısıdır. Hayatta imkansız diye hiç bir şey yoktur

    Sinema ve dizi oyunculuğu.. gibi bir teklif gelse düşünür müsünüz?

    Evet düşünürüm, hayatımı film yapmak isterdim mesela. Bir çok örneği var ama olsun ben gene de yapmak isterdim, trans bir bireye geçiş zamanımdaki yaşadığım zorlukları anlatan bir sinema filmi yapmak isterdim.

    Trans bir kadın model olarak; LGBTİ bireylere mesajın nedir?

    MUCİZELERE İNANIN HERKESİN BİR YILDIZI VAR, O YILDIZI BULUP ORTAYA ÇIKARIP HAYATIMIZI DEĞİŞTİRMEK BİZİM ELİMİZDE, HERKES HAYALLERİNİ ÖZGÜRCE GERÇEKLEŞTİRSİN.

    Ekleme yapmak istediğiniz başka bir konu var mı?

    Hayır, eklemek istediğim bir şey Yok, bana bu röportaj ayırdığınız için çok teşekkür ederim LGBTİ olarak heryerdeyiz

    Biz teşekkür ederiz, başarılar.

     
    • ipek CEYLAN adlı kullanıcının avatarı

      ipek CEYLAN 14:05 on 2 Mart 2018 Kalıcı Bağlantı | Cevapla

      Her konuda olduğu gibi bu konuda da bizlerin varlığı bilinmeli diyorum inşallah güzel kızımızın istediği olurda ülkemize taç ile dönmesi nasip olur. tüm dualarımız onunla olsun ve başarılar diliyorum.
      ANTALYA ipek CEYLAN

      Beğen

  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 12:49 on 24 November 2017 Kalıcı Bağlantı | Cevapla
    Tags: , Zeynep Altıok,   

    CHP’li Altıok’tan ‘LGBTİ Yasaklarına’ Tepki 

    TÜRKİYE’DE ORGANİZE ŞEKİLDE NEFRET SUÇU İŞLENİYOR’

    Ankara Valiliği, LGBTİ örgütleri tarafından yapılması planlanan LGBTİ film günleri etkinlikleriyle, sinevizyon, tiyatro, panel, söyleşi ve sergi gibi tüm etkinlikleri yasakladığını duyurdu.

    Valiliğin yaptığı açıklamada etkinliklerin halkın sosyal sınıf, ırk, din bakımından farklı bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik edeceği iddia edildi.

    Ankara Valiliği, LGBTİ örgütleri tarafından yapılması planlanan LGBTİ film günleri etkinlikleriyle, sinevizyon, tiyatro, panel, söyleşi ve sergi gibi tüm etkinlikleri süresiz şekilde yasakladığını duyurdu. CHP’den tepki geldi. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Zeynep Altıok yasak kararına ilişkin basın açıklamasında “Asıl, halkı farklılıklarını bahane ederek ayıran ve ötekileştiren, ayrım yapan ve kutuplaştıran Ankara Valiliği’nin aldığı bu karardır” dedi.

    Altıok, yaptığı açıklamada Ankara Valiliği’nin yasak kararının hukuki olmadığını belirterek Valiliğin yasak kararının eril, cinsiyetçi ve ötekileştirici olduğunu ifade etti.

    Zeynep Altıok’un açıklamalarının satır başları şu şekilde;

    VALİLİK ANAYASAYI ÇİĞNİYOR

    Valilik yasak kararında “kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunmasını tehlikeye düşürebileceği göz önünde bulundurulduğunda” diyor. Hangi hak hangi özgürlük? Valilik asıl bu kararla özgürlüklere ve anayasal haklara darbe vurmuştur. Peki Valiliğin koruması gereken LGBTİ’nin hakları ne olacak? Anayasa’nın 10. Maddesi “herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir” diyor. Valiliğin bu kararı dinci, eril, cinsiyetçi ve ötekileştirici zihniyetle alınmış bir karardır. Hukuki bir karar değildir! Valilik anayasayı ve evrensel insan haklarını çiğniyor.

    BU KARAR LAİKLİĞE DE AYKIRIDIR

    Anayasa’nın 13. Maddesi “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz” diyor. Yani OHAL dahi olsa siz kişilerin ifade özgürlüğüne karışamazsınız. Yani LGBTİ’nin etkinliklerini “Ahlaka aykırı” bulan Ankara Valiliğinin yasak kararı Laikliğe de aykırıdır.

    AHLAK DIŞI OLAN LGBTİ BİREYLERE, KADINA ŞİDDETİ ve ÇOCUK İSTİSMARINI YASAKLAMAMAK HATTA MEŞRULAŞTIRMAKTIR

    Çocuk tacizinde dünya üçüncüsü, çocuk gelinde Avrupa birincisi olan ve daha önce Avrupa Komisyonu Türkiye İlerleme raporunda LGBT yurttaşlara yönelik ayrımcılığın ifade edildiği ülkenin başkentinin valiliği aldığı bu yasak kararıyla bütün LGBTİ’yi “ahlak dışı” bulduğunu da itiraf ediyor. Cinsel tercihin farklı olması ahlak dışılıkla eşdeğer şekilde tanımlanamaz. Ahlak dışı olan çocuk tacizlerine ses çıkarmayan, kadına şiddette görmezden gelen ve LGBTİ’yi hedef gösteren ötekileştiren idare anlayışının tutumudur. Burada sansürlenen “ahlak dışılık” değil; sanatın kendisidir. Sanat, ayrıştırmaz aksine farkındalık, merhamet ve hoşgörü gibi bu iktidarın yok etmeye çalıştığı duyguları ve davranışları diri tutar.

    ORGANİZE ŞEKİLDE NEFRET SUÇU İŞLENİYOR

    Akp Genel Başkanı daha geçen aylarda kimsenin yaşam tarzına karışmadığını iddia ederken birkaç ay sonra Bursa’da bir belediyemizi LGBT bireylerin temsil hakkını savunduğu için hedef aldı. Akp genel başkanı “Allah şaşırtmasın. Bir partide ölçü kalmayınca işte böyle nereye savrulacağı belli olmuyor” dedi. Asıl şaşıran ve söylem olarak “savrulan” Saray rejimidir. Akp Genel Başkanı, bakanı, milletvekili, müftüsü, bürokratı devamlı ayrımcı bir dil ile vatandaşları hedef gösteriyor. Bu söylem yarattıkları eğitimsizlik ve yozlaşma kültürü içinde şiddete dönüşüyor. Şiddet ise cezasızlıkla ödüllendiriliyor. idari birimler de tıpkı Ankara örneğinde olduğu gibi nefret üretmede başarılı. hukukun değil de sarayın arkasından gidiyor! Özetle şu anda Türkiye’de organize şekilde nefret suçu işleniyor.

     
  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 03:44 on 28 October 2017 Kalıcı Bağlantı | Cevapla
    Tags: Östrojen, , , , , , , , , Estrojen, , , , , Trans Kadın Ameliyatı, ,   

    Östrojen Hormonu Tedavisi Hakkında Bilgi 

    Merhaba, ben UCSF Transseksüel Sağlığı Mükemmeliyet Merkezi’nde Klinik Hizmetler Müdürü Dr. Maddie Deutsch. Sizden kadına geçişinizle ilgili bazı riskler, beklentiler, uzun vadeli düşünceler ve ilaçlar hakkında konuşmak istiyorum.

    Birçok insan hormonal değişikliklerin hızlı bir şekilde gerçekleşmesi için isteklidir. Ancak, yaptığınız değişikliklerin kapsamının ve oranının birçok faktöre bağlı olduğunu hatırlamak çok önemlidir. Bu faktörler genetiğinizi, hormon almaya başladığınız yaşı ve genel sağlık durumunuzu içerir.

    Hormon tedavisinin etkilerini ikinci bir ergenlik olarak düşünün ve ergenliğin normalde tüm etkilerin görülmesi yıllar alır. Daha yüksek dozlarda hormon almak mutlaka daha hızlı değişiklikler yapmaz, ancak sağlığınızı tehlikeye atabilir. Ve herkes farklı olduğu için, ilaçlarınız veya dozajlarınız arkadaşlarınızınkilerden veya kitaplarda veya çevrimiçi olarak okuduklarınızdan çok farklı olabilir.

    Hormon terapiniz ilerledikçe değişikliklerin gerçekleşmesini bekleyebileceğiniz dört alan vardır.

    Fiziksel değişiklikler

    İlki fizikseldir.

    Muhtemelen farkedeceğiniz ilk değişiklikler, cildinizin biraz daha kuru ve daha ince olacağıdır. Gözenekleriniz küçülecek ve daha az yağ üretimi olacaktır. Çürük ve kesilmelere daha yatkın hale gelebilir ve ilk birkaç hafta içinde ter ve idrarınızın kokusunun değişeceğini fark edersiniz. Aynı zamanda daha az terlemeniz de olasıdır.

    Bir şeylere dokunduğunuzda, “farklı hissedebilirler” ve acıyı ve sıcaklığı farklı algılayabilirsiniz.

    Muhtemelen birkaç hafta içinde meme uçlarınızın altında küçük “tomurcuklar” geliştirmeye başlayacaksınız. Bunlar, özellikle dokunuş için biraz ağrılı olabilir ve sağ ve sol taraf düzensiz olabilir. Bu normal meme gelişimi sürecidir ve yaşadığınız her acı birkaç ay boyunca önemli ölçüde azalır.

    Meme gelişiminin kişiden kişiye değiştiğini not etmek önemlidir. Herkes aynı oranda gelişmez… Diğer tüm kadınlar gibi, transeksüel kadınların göğüsleri de büyüklük ve şekil bakımından değişkenlik gösterir ve bazen birbirleriyle eşit olmazlar.

    Vücudunuz kilonuzu yeniden dağıtmaya başlayacaktır. Kalça ve uyluk bölgelerinde yağ toplanmaya başlayacak ve kollarınız ve bacaklarınızdaki kaslar daha az tanımlanacak ve cildinizin hemen altındaki yağ biraz daha kalın hale geldiğinden daha yumuşak bir görünüme sahip olacaktır. Hormonlar, “bağırsak” olarak da bilinen, karnınızdaki yağ üzerinde önemli bir etkiye sahip olmayacaktır. Kas kütlenizin ve gücünüzün önemli ölçüde azalmasını da bekleyebilirsiniz. Kas tonusunu korumak ve genel sağlığınız için egzersiz yapmanızı öneririm. Genel olarak, diyetinize, yaşam tarzınıza, genetik ve kas kütlenize bağlı olarak hormon tedavisine başladığınızda kilo alabilirsiniz veya kaybedebilirsiniz.

    Cildin altındaki yağ arttıkça ve kayarken, gözleriniz ve yüzünüz daha kadın görünmeye başlayacaktır. Bu değişikliklerin tamamen gelişmesi iki veya daha fazla yıl alabileceğinden, herhangi bir sert yüz feminizasyon prosedürünü düşünmeden önce en az bu kadar beklemelisiniz. Değişmeyecek olan şey kalçalarınız, kollarınız, elleriniz, bacaklarınız ve ayaklarınız dahil kemik yapınızdır.

    Saç hakkında konuşalım. Göğüs, sırt ve kollar dahil vücudunuzdaki kıllar kalınlıkta düşecek ve daha yavaş büyüyecektir. Ancak hep birlikte ortadan kalkmayabilir. Bunun için elektroliz veya lazer tedavisini düşünebilirsiniz. Tüm kadınların vücut kılı olduğunu ve bunun normal olduğunu unutmayın. Yüz kıllarınız biraz incelebilir ve daha yavaş büyüyebilir ancak elektroliz veya lazer tedavisi olmadan nadiren tamamen kaybolur. Eğer herhangi bir kafa derisi saçsızlığınız varsa, hormon tedavisi yavaşlatmalı ya da durdurmalı, ancak ne kadar büyüyeceği belli değil.

    Bazı insanlar ayakkabı büyüklüğünde veya yüksekliğinde küçük değişiklikler fark edebilir. Bu, kemik değişimlerinden değil, ayaklarınızdaki bağ ve kaslardaki değişimlerden kaynaklanmaktadır.

    Duygusal durum değişimleri

    Hormon tedavisinin ikinci etkisi duygusal durumunuzdur

    Genel duygusal durumunuz değişebilir veya değişmeyebilir, bu kişiden kişiye değişir. Ergenlik duyguların bir roller coaster ve geçiş sırasında deneyimleyecek ikinci ergenlik bir istisna değildir. Daha geniş bir yelpazedeki duygulara veya duygulara erişebildiğinizi veya farklı ilgi alanlarına, zevklere veya eğlencelere sahip olduğunuzu veya diğer insanlarla ilişkilerde farklı davrandığınızı fark edebilirsiniz. Psikoterapi herkes için olmasa da, çoğu insan bu yeni düşünceleri ve hisleri keşfetmenize ve yeni bedeninizi ve benliğinizi tanımanıza yardımcı olurken destekleyici psikoterapi kursundan faydalanır.

    Cinsel değişiklikler

    Hormon tedavisinin üçüncü etkisi doğada cinseldir.

    Hormon tedavisine başladıktan kısa bir süre sonra, sahip olduğunuz ereksiyon sayısında bir düşüş olduğunu göreceksiniz; ve bir tane varken, nüfuz etme yeteneğini kaybedebilirsin, çünkü bu kadar sert veya uzun sürmeyecek. Ancak yine de erotik hisleriniz olacak ve orgazm olacaksınız.

    Farklı seks davranışlarından ve vücudunun farklı yerlerinden erotik zevk aldığını öğrenebilirsin. Orgazmınız bir “tüm vücut” deneyiminden daha fazla ve daha uzun sürecek, ancak daha az yoğunluğa sahip olacak. Az miktarda saydam veya beyaz sıvının boşalması veya belki de sıvının olmaması ile karşılaşabilirsiniz. Yeni cinselliğinizi mastürbasyon yoluyla ve dildo, vibratörler gibi seks oyuncakları ile keşfetmekten ve denemekten korkmayın. Varsa cinsel partnerinizi dahil edin.

    Testisleriniz orijinal boyutlarının yarısından daha azına daralacak olsa da, çoğu uzman gelecekteki genital cerrahi için mevcut olan skrotal cilt miktarının etkilenmeyeceği konusunda hemfikir.

    Üreme sistemi değişiklikleri

    Hormon tedavisinin dördüncü etkisi üreme sistemi üzerindedir.

    Hormon tedavisine başladıktan birkaç ay sonra kalıcı ve geri dönüşümsüz steril olacağınızı varsaymalısınız. Bazı insanlar hormon terapisinde sperm sayımını koruyabilir veya hormon terapisini durdurduktan sonra sperm sayımlarını geri alabilir, ancak bunun sizin için uygun olmayacağını varsaymalısınız.

    Bir çocuğu kendi sperminizden ebeveynlik etmek isteyebileceğiniz bir ihtimal varsa, sperminizi sperm bankasında korumak konusunda doktorunuzla konuşmalısınız. Bu işlem genellikle 2-4 hafta sürer ve yaklaşık 2000 – 3000 ABD Doları tutarındadır.

    Hormon tedavisinin etkisinin birçoğu, geri almayı bırakırsanız geri dönüşümlüdür. Onların geri alınma derecesi ne kadar zaman harcadığınıza bağlıdır. Meme büyümesi ve muhtemelen kısırlık geri dönüşümlü değildir. Testislerin çıkarılması veya genital yeniden atama ameliyatı olan bir orşiektominiz varsa, daha düşük dozda hormon alabileceksiniz, ancak kemiklerin zayıflamasını önlemek için en az 50 yaşına kadar hormonlar üzerinde kalmalısınız. osteoporoz olarak.

    Tedaviler

    Şimdi tedaviler hakkında konuşalım. Trans kadınlar için çapraz cinsiyet hormonu tedavisi üç farklı türde ilacı içerebilir: Östrojen, testosteron blokerleri ve progesteronlar.

    Estrojen

    Östrojen çoğu kadın özelliklerinden sorumlu olan hormondur. Geçişin fiziksel değişikliklerine ve duygusal değişikliklerin çoğuna neden olur. Östrojen bir hap olarak, enjeksiyonla veya krem, jel, sprey veya bir yama gibi birkaç cilt preparatı ile verilebilir.

    Haplar uygun, ucuz ve etkilidir ancak sigara içiyorsanız veya 35 yaşından büyükseniz daha az güvenlidir. Yamalar çok etkili ve güvenli olabilir, ancak her zaman giyilmeleri gerekir. Ayrıca cildinizi tahriş edebilirler. .

    Çoğu trans kadın enjeksiyon yoluyla östrojen ile ilgilenmektedir. Östrojen enjeksiyonları, çok yüksek ve değişken dalgalı östrojen seviyelerine neden olabilir; bu durum, ruh hali dalgalanmaları, kilo alımı, sıcak basmaları, kaygı veya migrenlere neden olabilir. Ek olarak, bu yüksek seviyelerin uzun vadedeki etkileri hakkında çok az şey bilinmektedir. Enjeksiyonlar kullanılırsa, düşük bir dozda olmalı ve rahatsız edici yan etkilerin olabileceği ve enjeksiyonların başka biçimlere kapatılmasının ruh hali dalgalanmalarına veya sıcak basmalara neden olabileceği anlayışıyla yapılmalıdır.

    Birçoğunun duymuş olabileceğinin aksine, geçişinizin azami etkisini az miktarda östrojenle başarabilirsiniz. Yüksek dozlarda almak mutlaka değişiklik yapılmasını sağlamaz, ancak sağlığınızı tehlikeye atabilir. Genital cerrahi veya orşiektomi yapıldıktan sonra – testislerin çıkarılması – östrojen dozunuz düşecektir. Testisleriniz olmadan, dişil özelliklerinizi ve genel sağlığınızı korumak için daha az östrojen gerekir

    Östrojen sırasında sağlığınızı izlemek için doktorunuz düzenli aralıklarla karaciğer fonksiyonlarınızı ve kolesterolü kontrol edecek ve sizi diyabet için tarar.

    Testosteron blokerleri

    Testosteron blokerlerine geçelim.

    Testosteronu bloke edebilen ve iki kategoriye ayrılan birkaç ilaç vardır: Vücudunuzdaki testosteronun etkisini engelleyenler ve bunun üretimini önleyenler. Testosteron blokerlerinin çoğu çok güvenlidir ancak yan etkileri olabilir.

    En sık kullanılan spironolakton blokeri, özellikle ilk kez kullanmaya başladığınızda aşırı idrara çıkmanıza ve baş dönmesi veya baş dönmesi hissetmenize neden olabilir. Bu ilaçla bol miktarda sıvı içmek önemlidir. Spironolakton böbrek sorunu olan insanlar için tehlikeli olabileceğinden ve bazı tansiyon ilaçlarıyla etkileşime girdiğinden, doktorunuzla tam tıbbi geçmişinizi ve aldığınız tüm ilaçların adlarını paylaşmanız çok önemlidir. Spironolaktonun nadir görülen ancak potansiyel olarak tehlikeli bir yan etkisi, kalbin durmasına neden olabilecek potasyum üretimindeki büyük bir artıştır, bu nedenle bu ilaçta potasyum seviyelerinizi düzenli aralıklarla kontrol ettirmelisiniz.

    Finasterid ve dutasterid, cilt, saç ve prostat üzerinde etkili olan testosteronun spesifik bir formu olan dihidrotestosteron üretimini önleyen ilaçlardır. Bu ilaçlar, spironolaktondan daha zayıf testosteron blokerleridir, ancak az yan etkisi vardır ve spironolaktonu tolere edemeyenler için yararlıdır. Spironolakton ile aynı anda bu ilaçlardan birini almanın herhangi bir yararı olup olmadığı açık değildir.

    Progesteron

    Son olarak, Progesteron hakkında konuşalım.

    Progesteron hem trans kadınlar hem de sağlayıcılar arasında sürekli bir tartışma kaynağıdır. Geliştirilmiş ruh hali ve libido, arttırılmış enerji ve daha iyi meme gelişimi ve vücut yağının yeniden dağıtılması gibi pek çok faydaya sahip olduğuna inanılmasına rağmen, bu iddiaları destekleyecek çok az bilimsel kanıt vardır. Bununla birlikte, bazı trans kadınlar progesterondan bu faydaların bir kısmını veya tamamını yaşadıklarını söylüyorlar. Progesteron hap olarak alınabilir veya krem ​​halinde uygulanabilir.

    Riskler

    Peki riskler neler? Kan pıhtıları, felç ve kanser gibi şeylerin riski azdır, ancak yükselebilir. Transeksüel kadınlarda kanser riskleri hakkında çok fazla bilimsel kanıt yoktur. Prostat kanseri riskinizin düşeceğine inanıyoruz, ancak emin olamadığımızdan, yaşınıza göre standart test yönergelerine uymalısınız. Meme kanseri riskiniz biraz artabilir, ancak yine de transeksüel olmayan bir kadına göre daha az risk altında olacaksınız. En az 2-3 yıl hormon kullanıyorsanız, doktorunuzla görüştükten sonra yaşınıza ve risk faktörlerine bağlı olarak meme kanseri taramasına başlamanızı öneririz. Trans kadınlara östrojen kullanımı hakkında çok fazla araştırma olmadığından, bilhassa yıllardır östrojen kullananlar için bilmeyeceğimiz başka riskler olabilir.

    Sonuç olarak, lütfen sabırlı olun ve deneyimlemek üzere olduğunuz ergenlikle ilgili tüm değişikliklerin gelişmesinin yıllar alabileceğini unutmayın.

    Okuduğunuz ve sağlığınıza özen gösterdiğiniz için teşekkür ederiz.

    Kaynak: https://transcare.ucsf.edu/article/information-estrogen-hormone-therapy

     
  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 01:41 on 28 October 2017 Kalıcı Bağlantı | Cevapla
    Tags: , , , , , , , , , , , Testosteron, , Trans Erkek Ameliyatı,   

    Testosteron Hormon Tedavisi Hakkında Bilgi 

    Merhaba, ben UCSF Transseksüel Sağlığı Mükemmeliyet Merkezi’nde Klinik Hizmetler Müdürü Dr. Maddie Deutsch. Sizinle kadından erkeğe geçişinizle ilgili bazı riskler, beklentiler, uzun vadeli değerlendirmeler ve ilaçlar hakkında konuşmak istiyorum.

    Birçok insan hormonal değişikliklerin hızla gerçekleşmesi için isteklidir – bunu anlıyorum. Ancak, değişikliklerin gerçekleşmesinin derecesinin ve oranının birçok faktöre bağlı olduğunu hatırlamak çok önemlidir. Bu faktörler genetiğinizi, hormon almaya başladığınız yaşı ve genel sağlık durumunuzu içerir.

    Hormon tedavisinin etkilerini ikinci bir ergenlik olarak düşünün ve ergenliğin normalde tüm etkilerin görülmesi birkaç yıl alır. Daha yüksek dozlarda hormon almak mutlaka daha hızlı değişiklikler yapmaz, ancak sağlığınızı tehlikeye atabilir. Ve herkes farklı olduğu için, ilaçlarınız veya dozajlarınız arkadaşlarınızınkilerden veya kitaplarda veya çevrimiçi olarak okuduklarınızdan çok farklı olabilir.

    Hormon terapiniz ilerledikçe değişikliklerin gerçekleşmesini bekleyebileceğiniz dört alan vardır.

    Fiziksel değişiklikler

    İlki fizikseldir.

    Muhtemelen farkedeceğiniz ilk değişiklikler, cildinizin biraz daha kalın ve daha yağlı olacağıdır. Gözenekleriniz büyüyecek ve daha fazla yağ üretimi olacak. Bazı durumlarda rahatsız edici veya şiddetli olabilen ancak iyi cilt bakım uygulamaları ve genel sivilce tedavileri ile yönetilebilen sivilce gelişebilir. Ayrıca ter ve idrarınızın kokularının değişeceğini ve daha genel olarak terleyebileceğinizi fark edeceksiniz.

    Bir şeylere dokunduğunuzda, “farklı hissedebilirler” ve acıyı ve sıcaklığı farklı algılayabilirsiniz.

    Göğüsleriniz, bazı göğüs ağrısı veya büyüklüğünde hafif bir düşüş görebilseniz de, geçiş sırasında fazla değişmez. Bu nedenle, bazı göğüs cerrahları göğüs rekonstrüktif ameliyatı yapmadan önce testosteron tedavisinin başlamasından en az altı ay sonra beklemelerini tavsiye etmektedir.

    Vücudunuz kilonuzu yeniden dağıtmaya başlayacaktır. Yağ, kalça ve uyluk bölgelerinde bir miktar azalır. Kollarınız ve bacaklarınız daha fazla kas tanımı ve cildin hemen altındaki yağ biraz daha ince hale geldiğinden biraz daha sert bir görünüm kazanacaktır.

    Yüz yağınız azaldıkça ve kayarken, gözleriniz ve yüzünüz daha açısal, erkek bir görünüm kazanacak Lütfen kemik yapınızın değişmeyeceğini, ancak gençlerin geç saatlerinde veya yirmili yaşlarının başlarında bazılarının ince kemik değişiklikleri görebileceğini unutmayın. Yüz değişikliklerinin kesin sonucunu görmek 2 veya daha fazla yıl alabilir.

    Kas kütleniz artar, kuvvetiniz de artar, ancak bu diyet ve egzersiz gibi çeşitli faktörlere bağlı olacaktır. Genel olarak, diyetinize, yaşam tarzınıza, genetik ve kas kütlenize bağlı olarak hormon tedavisine başladığınızda kilo alabilirsiniz veya kaybedebilirsiniz.

    Testosteron daha sesli bir ses çıkarması için vokal akorlarının kalınlaşmasına neden olur. Her transmen testosteron ile seslerinin tam bir derinleşmesi yaşamaz ve bazı erkekler çeşitli vokal teknikleri kullanmanın veya bir konuşma terapistiyle çalışmanın daha rahat ve uygun hissettiren bir ses geliştirmelerine yardımcı olabileceğini görebilir. Ses değişiklikleri testosteronun başlamasından sadece birkaç hafta sonra başlayabilir..  Daha sonra sesiniz yeni tonunu ve kalitesini bulduğu için biraz bozulabilir.

    Saç hakkında konuşalım. Göğüs, sırt ve kollar dahil vücudunuzdaki kıllar kalınlıkta artar, koyulaşır ve daha hızlı büyür. Ailenizdeki diğer erkeklere benzer bir vücut kılları modeli geliştirmeyi bekleyebilirsiniz – herkesin farklı olduğunu ve nihai sonuçları görmenin 5 veya daha fazla yıl alabileceğini unutmayın.

    Başınızdaki saça ilişkin olarak: trans erkeklerin çoğu, özellikle, bir miktar ön saç derisi saç dökülmesi fark eder. Yaşınıza ve aile geçmişinize bağlı olarak, saçlarda incelme, erkek tipi kellik veya hatta tamamen saç dökülmesi gelişebilir.

    Son olarak, herkes yüz kılı hakkında… Sakallar kişiden kişiye değişir. Bazı insanlar oldukça hızlı bir şekilde kalın bir sakal geliştirirken, diğerleri birkaç yıl alırken, bazıları asla tam ve kalın bir sakal bırakmaz. Bu, genetik ve testosteron tedavisine başladığınız yaşın bir sonucudur. Transseksüel olmayan erkekler, farklı derecelerde yüz kıl kalınlığına sahiptir ve trans erkeklerde olduğu gibi farklı yaşlarda geliştirir.

    Duygusal durum değişimleri

    Hormon tedavisinin ikinci etkisi duygusal durumunuzdur.

    Ergenlik duyguların bir roller coaster ve geçiş sırasında deneyimleyecek ikinci ergenlik bir istisna değildir. Daha dar bir duygu ya da duygu yelpazesine erişiminiz olduğunu ya da farklı ilgi alanlarına, zevklere veya eğlencelere sahip olduğunuzu veya insanlarla ilişkilerde farklı davrandığınızı fark edebilirsiniz.

    Psikoterapi herkes için değildir, ancak geçiş halindeki kişilerin çoğu yeni düşüncelerini ve duygularını keşfederken yeni bedenlerini ve benliklerini tanımalarına yardımcı olan danışmanlıktan faydalanacaktır.

    Cinsel değişiklikler

    Hormon tedavisinin üçüncü etkisi doğada cinseldir.

    Hormon tedavisine başladıktan kısa bir süre sonra libidonuzda bir değişiklik olduğunu göreceksiniz. Oldukça hızlı bir şekilde, klitorisiniz, uyandığınızda büyüyecek ve daha da büyüyecektir. Farklı seks eylemleri veya vücudunuzun farklı bölümlerinin size erotik zevk getirdiğini görebilirsiniz. Orgazmlarınız belki daha yüksek yoğunlukta ve tüm vücut deneyiminden ziyade cinsel organlarınıza daha fazla odaklanarak farklı hissedecektir. Bazı insanlar testosteron alırken cinsel yönelimlerinin değişebileceğini; bu yeni duyguları, şişelenmelerini sağlamak yerine keşfetmek en iyisidir.

    Mastürbasyon ve seks oyuncakları ile yeni cinselliğinizi keşfetmekten ve denemekten korkmayın. Varsa cinsel partnerinizi dahil edin.

    Üreme sistemi değişiklikleri

    Hormon tedavisinin dördüncü etkisi üreme sistemi üzerindedir.

    İlk önce periyotlarınızın daha hafif, daha sonra geldiğini veya sürelerinin kısaldığını fark edebilirsiniz, ancak bazıları tamamen durmadan önce birkaç döngü için daha uzun veya daha uzun süreler fark edebilir.

    Testosteron hamile kalma yeteneğinizi büyük ölçüde azaltır, ancak hamilelik riskini tamamen ortadan kaldırmaz. Transseksüel erkekler testosterondayken hamile kalabilir, bu yüzden transseksüel olmayan bir erkekle cinsel olarak aktif kalırsanız, istenmeyen gebeliği önlemek için her zaman bir doğum kontrol yöntemi kullanmalısınız.

    Hamile kalacağınızdan şüpheleniyorsanız, testosteron tedavisine son verin ve testosteron fetüsü tehlikeye atabileceğinden en kısa zamanda sağlayıcınızı görün.

    Hamilelik sahibi olmak istiyorsanız, testosteron tedavisini durdurmanız ve doktorunuzun gebe kalmaya başlamanın uygun olmadığını söylemesi için beklemeniz gerekir.
    Testosteron tedavisi ne kadar sürdüğünüze bağlı olarak, yumurtalıklarınızın yumurta salması zorluğuna bağlı olarak, doğurganlık ilaçları veya hamile olmak için in vitro fertilizasyon gibi pahalı teknikler kullanmanız gerekebileceğini bilmek de önemlidir. Testosteron tedavisi, gebe kalma yeteneğini tamamen kaybetmenize neden olmuş olabilir. Döllenmiş yumurtaları dondurmak bir olasılıktır ancak çok pahalıdır ve her zaman etkili değildir.

    Kanser riskleri

    Testosteron tedavisi ile ilişkili bazı riskler hakkında konuşalım.

    Bir testosteron dozu kaçırırsanız veya dozunuzu değiştirirseniz, az miktarda lekelenme veya kanama olabilir. Ancak süreleriniz durduysa, herhangi bir kanama veya lekelenme olduğunu doktorunuza bildirdiğinizden emin olun; bu durumda bir kanamayı uterusun dengesizliği belirtisi olmadığından emin olmak için bir ultrason isteyebilirsiniz. Bazen böyle bir dengesizlik transseksüel erkeklerde oldukça nadir olmasına rağmen, öncelikli bir duruma neden olabilir. Bazı erkekler aylarca veya hatta yıllarca testosteron tedavisinden sonra lekelenme veya daha ağır kanamaya neden olabilir. Çoğu durumda bu, zaman içinde vücudun metabolizmasındaki değişiklikleri temsil eder. Güvende olmak için her zaman kanama düzenindeki değişiklikleri veya değişiklikleri doktorunuzla görüşün.

    Testosteron tedavisinin over kanseri riskinin artmasına neden olup olmadığı açık değildir. Yumurtalık kanseri taraması zordur ve çoğu yumurtalık kanseri vakası tedavi için çok geç kaldıktan sonra keşfedilir. Doktorunuzun vajinanızı, rahim ve yumurtalıkları incelemek için eldivenli bir el kullandığı periyodik bir pelvik muayene yapılması, bu durumun saptanmasına yardımcı olmak için önerilir.

    Rahim ağzı kanseri veya HPV riskiniz geçmiş ve şu andaki cinsel uygulamalarınızla ilgilidir, ancak vajinalarına hiç temas etmiş bir penisi olmayan kişiler bile hala bir HPV enfeksiyonu geçirebilir. HPV aşısı, rahim ağzı kanseri riskinizi büyük ölçüde azaltabilir ve bunu sağlayıcınızla görüşmek isteyebilirsiniz. Pap smear’leri rahim ağzı kanserini veya HPV enfeksiyonu gibi prekanser rahatsızlıkları tespit etmek için kullanılır. Sağlayıcınız ne kadar sıklıkla bir smear yaptırmanız gerektiği konusunda öneride bulunacaktır. Testosteron tedavisinin HPV enfeksiyonlarında veya rahim ağzı kanserinde herhangi bir rolü olup olmadığı açık değildir.

    Bazı uzmanlar, uterus, yumurtalıklar ve fallop tüplerinin çıkarılmasını da içeren tam bir histerektomi önermektedir – kanser riskini en aza indirmek ve tarama ihtiyacını ortadan kaldırmak için testosteron tedavisine başladıktan 5-10 yıl sonra.

    Testosteron tedavisi, meme kanseri riskini önemli ölçüde artırmıyor gibi görünmektedir, ancak kesin olarak kesin bir araştırma yapılmamaktadır. Bununla birlikte, doktorunuz tarafından önerilen periyodik mamogramları veya diğer tarama prosedürlerini almak yine de önemlidir. Meme çıkarma ameliyatından sonra, geride az miktarda meme dokusu kalır. Göğüs rekonstrüksiyonu ameliyatından sonra transseksüel erkeklerde neredeyse hiç meme kanseri vakası olmasa da, meme kanseri için bu küçük miktarda doku taraması zor olabilir.

    Diğer riskler

    Testosteron tedavisinin bir sonucu olarak, genel sağlık riski profiliniz bir erkeğinki olarak değişecektir. Kalp hastalığı, diyabet, yüksek tansiyon ve yüksek kolesterol riskiniz artabilir, ancak bu riskler transseksüel olmayan bir erkeğin risklerinden daha az olabilir. Ortalama olarak erkekler kadınlardan yaklaşık 5 yıl daha az yaşadıklarından, kesin olarak bilmek için yeterli araştırma verisi olmasa da teorik olarak ömrünüzü kısaltabilirsiniz. Neyse ki, bir prostatınız olmadığından, prostat kanseri riskiniz yoktur ve bu durumu taramanıza gerek yoktur.

    Bilmeniz gereken testosteron tedavisi ile ilişkili birkaç risk daha var.

    Testosteron kanınızı çok kalınlaştırabilir, aksi halde inme, kalp krizi veya diğer rahatsızlıklara neden olabilecek yüksek hematokrit sayısı olarak bilinir. Vücudunuzun metabolizması için çok yüksek bir doz alıyorsanız bu özel bir problem olabilir. Testosteron çekerken kolesterolünüz potansiyel olarak artabilir. Doktorunuz, tedavinizi yakından izlemek için kan sayımı, kolesterol, böbrek fonksiyonları ve karaciğer fonksiyonları ve diyabet tarama testlerini düzenli olarak gerçekleştirir. Pahalı bir işlem olan testosteron seviyenizi rutin olarak kontrol etmeniz gerekmese de, doktorunuz çeşitli nedenlerle kontrol etmeyi seçebilir – genellikle rahatsız edici semptomlar veya devam eden kanama varsa.

    Hormon tedavisinin etkilerinden bazıları, almayı keserseniz geri dönüşümlüdür. Onların geri alınma derecesi, ne kadar zamandır testosteron kullandığınıza bağlıdır. Klitoral büyüme, yüzdeki kıllanma, ses değişiklikleri ve erkek tipi kellik geri dönüşümlü değildir.

    Yumurtalıklarınızı çıkardıysanız, kemik osteoporozu olarak bilinen kemiklerin zayıflamasını önlemek için en az 50 yaş ve hatta daha büyük olana kadar ameliyat sonrası en az düşük dozda hormonlarda kalmak önemlidir.

    Herhangi bir sorunuz olması halinde doktorunuzla görüşmelisiniz. Şimdi hormon tedavisinin bazı pratiklerini tartışalım.

    Tedavi önerileri

    Testosteron çeşitli şekillerde gelir. Transseksüel erkeklerin çoğu başlamak için enjekte edilebilir bir form kullanıyor. Bazıları daha düşük bir dozda başlamayı ve yavaş yavaş arttırmayı, bazıları ise standart bir dozda başlamayı seçti. Her iki yaklaşımın da artıları ve eksileri var; Sizin için en iyi seçeneği doktorunuzla konuşmalısınız. Testosteron seviyeleri, enjeksiyonlar haftalık olarak verildiğinde, zamanla en eşit olma eğilimindedir.

    Enjeksiyonlara ek olarak, yamalar, jeller ve kremler dahil olmak üzere transdermal testosteron formları da vardır. Bazı erkeklerde bu formlar değişikliklerin daha yavaş ilerlemesine neden olur. .

    Almakta olduğunuz testosteronun türünden bağımsız olarak, daha fazla testosteron almanın değişikliklerinizi daha hızlı ilerletmeyeceğini, ancak ciddi sağlık komplikasyonlarına neden olabileceğini bilmek önemlidir. Testosteron fazlalığı östrojene dönüştürülebilir ve bu da uterus dengesizliği veya kanser riskinizi artırabilir. Ayrıca endişeli veya tedirgin hissetmenize neden olabilir ve kolesterol veya kan sayınızın çok yükselmesine neden olabilir.

    Sonuç olarak, lütfen sabırlı olun ve deneyimlemek üzere olduğunuz ergenlikle ilgili tüm değişikliklerin gelişmesinin yıllar alabileceğini unutmayın.

    Okuduğunuz ve sağlığınıza özen gösterdiğiniz için teşekkür ederiz.

    Kaynak: https://transcare.ucsf.edu/article/information-testosterone-hormone-therapy

     
  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 12:03 on 10 October 2017 Kalıcı Bağlantı | Cevapla
    Tags: , ,   

    Eşcinsellik bir hastalık değil 

    Genç bir eşcinsel, Kuzey Kıbrıs’ta eşcinsel olmanın nasıl bir şey olduğunu Kıbrıs’a anlattı…

    HEP BÖYLEYDİM… “Ben hep böyleydim. 6 yaşında, insan cinsel kimlikle tanışır. 6 yaşında cinsel
    kimliğimle tanıştığımda ben yine böyleydim…”

    BÖYLE DOĞULUR… “Ben de aşık olalilirim, ben de bir şeyler hissedebilirim, karşımdaki insana karşı.
    Ama sadece bu hemcinsimdir. Bir diğer farkı da, ben de evlenebilirim, belli başlı ülkelerde ama çocuk
    yapamam. Bunun tek farkı budur. Bu kimliğin bir açıklaması yok aslında. Bu sonradan olunmayacak bir
    şey. Bir insan böyle doğar…”

    İKİ HAYAT… “Bir tanesi, insanların görmek istediği hayat, perdenin ön tarafında olan hayat. Bir
    tanesi de perde arasında oynanan hayat. Hani, sahnede perde kapandığı zaman, o karanlık kısımda oynanan
    hayat. Ama gerçek olan, perdenin arkasındaki. Ama bir şekilde, madem ki, perde dedik, tiyatro
    izleyicisine görmek istediğini vermek de var. Birçok insan bunu yapıyor. Hatta sandığımızdan çok fazla
    insan bunu yapıyor, şu anda…”

    l TAHMİN EDİLENDEN FAZLA… “Eşcinsellerin de tahmin ettiğinden bile daha fazla eşcinsel var bu ülkede.
    Daha doğrusu, aslında eşcinsel olup, biseksüel olmaya zorlanmış birçok insan var…”

    l SADIĞIZ… “Bizim için gerçek bir beraberlik yakalamak çok zordur. Çünkü bu bir tabudur ve gecelik
    olarak görüyorlar, insanlar birbirini. Sonradan tanımak istemiyorlar genellikle. O yüzden, samimiyetin,
    sahiplenmenin ve birşeyler paylaşmanın değerini çok iyi biliriz. Birçok eşcinsel birçok
    heteroseksüelden bu yüzden çok daha sadık ilişkiler yaşar.”

    Aysu BASRİ AKTER

    O, 24 yaşında yakışıklı bir erkek. Cinsel yöneliminin hemcinslerine karşı olduğunu keşfettiği günden bu
    yana bu kimliği kabullenmiş.

    Kıbrıslı bir Rum ile iki buçuk yılldır devam eden sıcak bir ilişkisi var. “Kıbrıs’ta eşcinsel olmak
    zor” diyor.

    Genç bir eşcinsel, Kuzey Kıbrıs’ta eşcinsel olmanın nasıl bir şey olduğunu Aysu Basri Akter’e anlattı.

    KIBRIS: Kaç yaşındasın?

    CEVAP: 24

    KIBRIS: Eğitimine devam ediyor musun?

    CEVAP: Tabii. Üniversite öğrencisiyim. İngilizce Öğretmenliği Bölümü’nde okuyorum. Aynı zamanda
    çalışıyorum da.

    KIBRIS: Bu röportajı vermeye nasıl karar verdin?

    CEVAP: Artık ismini söylemeden, ya da kimliğini belli etmeden de olsa, birilerinin sesini çıkarması
    gerektiğine kanaat getirdim. Kimsenin adına konuşmaya niyetim yok. Kimsenin adına da konuşmuyorum. Ama
    kişsel bir seçimdi. Sadece, en azından bir kişinin, belki bir şeyler söyleyebilir umuduyla, ya da
    belki, ses çıkaramayanların sesi olur umuduyla konuşmaya karar verdim.

    KIBRIS: Sen kimliğini nasıl kabullendin, zor oldu mu, mesela, nasıl oturdu kimliğin? Neler yaşadın bu
    süreçte?

    CEVAP: Kimliğin oturması gibi bir şey oldu mu bende? Olmadı galiba. Belki çok klişe olacak ama ben hep
    böyleydim. 6 yaşında, insan cinsel kimlikle tanışır. 6 yaşında cinsel kimliğimle tanıştığımda ben yine
    böyleydim.

    KIBRIS: Hiç sorgulamadın mı?

    CEVAP: Sorgulamadım. Neden böyle diye sormadım kendime. Neden böyle diye sorsaydım, çok daha faklı
    olabilirdi her şey. Çünkü, neden diye soran birçok insan var. Neden diye soran birçok insan da sonradan
    kendine geliyor. 10 yıl sonra, 5 yıl sonra kendilerine geldikleri zaman çok daha farklı patlamalar
    yaşayabiliyorlar.

    KIBRIS: Sen daha bilinçli olarak görüyorsun anladığım kadarıyla kendini. Seni bu kadar rahat olmaya
    iten şeyler neler? Mutlaka yazılı kurallar olmasa da belli baskılar sen de yaşamışsındır. Her ailenin
    sessizce beklediği temel şeyler vardır, çocuklarından?

    CEVAP: Sanırım benim kendimle barışık bir insan olmamın önemli bir etkisi oldu. Kabullenmek ise bunun
    adı, kabullenmektir. O kabullenme evresinde de insanın kendiyle barışık olması lazım. O süreçte neden
    diye sormadığın sürece, ya da, en azından, bir süre neden sorusu sormayıp bunu yaşamaya çalışmakla çok
    daha barışık olabiliyor, insan kendisiyle. Kensiyle de barışık olduğu zaman, zaten her şey kolay gelir.

    KIBRIS: Çevren biliyor mu?

    CEVAP: Belli başlı bilen insanlar var. Zaten çevremin büyük bir kısmı eşcinsel. Onun dışında, bilinen,
    normal, hani heteroseksüel diye gruplandırdığımız insanlar çok güvendiğim, hayatımın içinde olan
    insanlar. Ve hani nasıl denir, artık yalan söylemek istemediğim insanlar.

    KIBRIS: Ailen biliyor mu?

    CEVAP: Hayır.

    KIBRIS: Söylemeyi düşünüyor musun?

    CEVAP: Belki ileriki zamanlarda. Çünkü şu an için doğal olarak, benden bazı beklentileri var. Ki, bu
    konuda da çok şanslıyım. Bu konuda da üzerimde çok baskı kuran bir ailem yok. Ama bundan, 5 sene sonra,
    sanırım her şeyi biliyor olacaklar. Ama konu, kendi ayaklarımın üzerinde durur durmaz, onlara bir
    şeyleri anlatmak da değil. Zaten kendi ayakları üzerinde duran bir insanım. Maddi olarak, kendi
    ayaklarımın üzerinde duruyorum. Ama şu an için ailemin bunu kaldıracağından emin değilim.

    KIBRIS: Sence nasıl karşılarlar?

    CEVAP: Herhalde ilk önce tedavi ettirmeye çalışırlar. (Gülüyor) Çünkü, bu klasik tepkidir. Birkaç
    arkadaşım var, ailesi tarafından bilinen. Yaptıkları ilk şey, onu alıp, psikoloğa götürmek oldu. Beni
    de muhtemelen ilk iş olarak, psikoloğa götürürler. Daha sonra, şu anda ayrı bir evdeyim. Kendi evlerine
    alırlar, gözetim altında tutulurum kısacası.

    KIBRIS: Üzülürler mi sence?

    CEVAP: Tabii canım. Üzülürler.

    KIBRIS: Sen bu kimliği nasıl tanımlarsın?

    CEVAP: Şimdi bu kimliğin tanımlaması yok. Ben de senin gibi, ya da, diğer insalar gibi çok sevmediğim
    bir adlandırmadır bu, ama, normal bir insanım. Yani şöyle açıklayabilirm bunu; ben de aşık olalilirm,
    ben de bir şeyler hissedebilirim, karşımdaki insana karşı. Ama sadece bu hemcinsimdir. Bir diğer farkı
    da ben de evlenebilirim, belli başlı ülkelerde, ama çocuk yapamam. Bunun tek farkı budur. Bu kimliğin
    bir açıklaması yok, aslında. Bu sonradan olunmayacak bir şey. Bir insan böyle doğar.

    KIBRIS: Tecavüz, taciz gibi kötü travmalar yaşayanların da bu kimliği benimsediğine dair genel bir kanı
    var. Katılır msın?

    CEVAP: Tabii. Bunlardan kaynaklananlar da var. Küçüklükte yaşananlar önemlidir. Bazen en büyük sebep
    çok sevmesine rağmen, anneler olabilir. Bir anne, bir erkek çocuğu kadınlardan soğutabilir. Yaptığı
    herhangi bir hareket, ya da davranışla. Bu pskolojik bir cezalandrıma tepkisi de olabilir. Ama bu bende
    böyle değil. Ben hiçbir kötü tecrübe yaşamadım. Hatta çok şımarık, el üstünde büyütülen bir çocuktum,
    ben.

    KIBRIS: Tek çocuk musun?

    CEVAP: Hayır bir tane de kızkardeşim var.

    KIBRIS: Bu genetik olabilir mi diye de sorgulanıyor.

    CEVAP: Genetik olduğuna inanıyorum. Benim ailemde de ben tek değilim. Her ne kadar bu karşımdaki
    insanla da açık açık konuşulmamış da olsa biliyorum. Mutlaka bir ailede bir eşcinsel yoktur, birden
    fazladır. Ya da biseksüeldir. Ama çekirdek ailemde yok, böyle bir durum.

    KIBRIS: Kıbrıs’ta nasıl bir şey bu kimliği yaşamak?

    CEVAP: Kıbrıs’ta bir kere bunu yaşamak zor. Küçük ada psikolojisi. İnsaların üzerinde öyle bir
    psikoloji var ki, herkes, her şeyi bilmek için adeta cinayet işleyecek moda geldi. Kıbrıs insanı çok
    sıcak, çok yakın, ama dedikoduyu da çok seviyor. Herkeste şu var; Bu kim? Bir şekilde, birilerinin
    onlara göre açık olan yerlerini bulup, o açığa saldırmak istiyor, insanlar. Bu da bana göre, ada
    psikolojisinden kaynaklanıyor. Bir yerde sıkışmış olmanın baskısı bu. Bu yüzden, Kıbrıs’ta bunu yaşamak
    çok zor. Ama kapılar açıldıktan sonra, daha cesur olanlar için bu daha rahat. Çünkü, Rum kesiminde de
    Türk kesiminde de herkesin sandığından çok çok daha fazla eşcinsel var. Devlet dairelerinden özel
    kurumlara kadar heryerde var. Ve kapıların açılmasıyla beraber, Kıbrıslı Türkler, o tarafı Kıbrıslı
    Rumlar, bu tarafı özgürlük olarak gördü. Her konuda olduğu gibi. Bu sadece, eşcinsellik için değil,
    normal insanların kaçamakları için de çok serbest oldu insanlar kendilerince.

    KIBRIS: Ne gibi zorluklar yaşıyorsun sen, ya da etrafındaki insanlar, cinsel kimliğinizden dolayı?

    CEVAP: Bir kere, şöyle bir sorun var; çekirek bir arkadaş topluluğum olmak zorunda. Çünkü, maalesef ve
    maalesef, bunu yaşayan eşcinsel olan insanlar da birbirlerini açığa çıkarmak için yarış halinde.

    KIBRIS: Neden sence?

    CEVAP: Ben bunu kendini gizleme olarak görüyorum. Şu vardır; işyerinde birlikte çalıştığı, hafta sonu,
    barda beraber eğlendiği insanı, diğer iş arkadaşını köşeye çekip, bak bu eşcinsel deme olayı, maalesef
    çok fazla. Bence, kendini aklamaya çalışıyor böylelikle insanlar.

    KIBRIS: Bu kimliği kabul edip yaşamak kolay mıdır?

    CEVAP: Kolay değil. İlk başta söylediğim gibi, insanın kendiyle barışık olması lazım. Öyleyse kolay
    kabullenirsin. Çok da fazla psikolojik baskılara aldırmadan gidersin. Çevredeki baskılara çok fazla
    aldırmazsın. Benim yaptığım bu. Biri evlen dediği zaman çok rahatlıkla gülerek, dalga geçerek, 10 yıl
    sonra belki diyebiliyorum. Ama bunu diyemeyen insanlar var. 18 yaşında daha hiçbirşey yaşamadan bir
    evlilik yapıp, bunu eşine itiraf etmeye kadar gidenler var. Ya da eşini yalnız başına tatile göndermek
    için fırsat kollayan insanlar var, bunu yaşamak için.

    KIBRIS: Senin etrafında böyle evlilikler var mı?

    CEVAP: Var. Bu çok çok daha zor. Bir kere, evde eşi var, çocukları var. Başka bir evde, O’nu bekleyen,
    başka bir insan var. Dediğim gibi, herkes normal bir hayat sürmek ister. Herkes sevgilisiyle beraber
    olmak ister, 24 saat, ama bu yüzden çok daha ucuz hisseder insan kendini. Evli olan insanın dışında,
    diğer insanın da hayatında büyük baskı oluşur. Kendini ucuz hisseder. Çünkü sevdiği insanla hiçbir
    zaman sabahleyin beraber uyanamaz, eğer o insanın eşi, tatilde değilse. Diğer yandan, bir insanı
    aldatmanın verdiği büyük baskı var. Onun dışında evli olan insanın da sürekli yalan söylemesi,
    birilerini kandırması, sürekli iki hayat yaşaması gerekiyor. Bu benim için de geçerli. Bir tanesi,
    insanların görmek istediği hayat, perdenin ön tarafında olan hayat. Bir tanesi de perde arasında
    oynanan hayat. Hani, sahnede perde kapandığı zaman, o karanlık kısımda oynanan hayat. Ama gerçek olan,
    perdenin arkasındaki. Ama bir şekilde, madem ki, perde dedik, tiyatro izleyicisine görmek istediğini
    vermek de var. Birçok insan bunu yapıyor. Hatta sandığımızdan çok fazla insan bunu yapıyor, şu anda.

    KIBRIS: Ama bu konuda yapılan bir araştırma yok bildiğim kadarıyla, kaç kişi var, yaşadıkları nedir
    diye? Senin elinde böyle birşey var mı?

    CEVAP: Benim elimde bir araştırma yok, ama bu hayatın içinde olduğum için gördüğüm, duyduğum hikayeler
    var. Birebir yaşadığım insanlar var. Bunları yaşayan insanlar var, tanıdığım. Şunu söyleyebilirim;
    hatta eşcinsellerin de tahmin ettiğinden bile daha fazla eşcinsel var, bu ülkede. Daha doğrusu, aslında
    eşcinsel olup, biseksüel olmaya zorlanmış birçok insan var.

    KIBRIS: Bir mahalle baskısı var mı, üzerinizde. Bakışıyla, tavrı ile rahatsızlık yaratan bir yapı var
    mı, Kıbrıs’ta, iki insan eğlenirken, ya da birlikteyken, rahatsız olmasını sağlayacak?

    CEVAP: İki bayan bir arada görüldüğü zaman sorun değildir. İki kız birlikte dışarı çıkmıştır. Ama iki
    erkek bir arada görüldüğü zaman, ya da dört, eğer bunlar, meyhanede, kumarhanede ya da kerhanede
    beraber değilse, herzaman çok ilgi çeker ve dönülüp bakılır, bu adamlar ne yapıyor diye? Eğer bunlar
    biraz da farklı adamlar ise, daha fazla ilgi çeker. Ama bahsettiğim feminenlik, ya da giyim kuşam
    kalıbı değil. Eskiden, “a bak p…” gibi giyindi” olayı vardı, ama artık o yok. Bir erkeğin kaşını
    alması, artık çok normal. Buna rağmen, iki adam birarada olduğu zaman, acaba bu ikisinin beraber ne işi
    var? Biri 20 yaşında, biri 35 yaşında, acaba bu ikisi beraber ne yapıyordur? diyor insanlar. Ve çok
    bariz bir şekilde oturduğum masanın arkasından, sandalyesini benim sandaleyimin arkasına yaklaştırıp,
    ne konuştuğumu duymaya çalışan insanlara kadar herşeyi yaşadım. Bakışlar var, ama tacize kadar
    çıkarmaya cesaret edemiyorlar. Çünkü ben dönüp cevap verebilirim.

    KIBRIS: Yani bir barda restorantta herhangibir eğlence merkezinde birlikte yemek yeyip, eğlenilebiliyor
    burada?

    CEVAP: Tabii tabii. Sandığımzdan çok daha rahat yaşıyoruz aslında hepimiz.

    KIBRIS: Bizim yasalarımıza göre eşcinsellik bir suç. Hapisliğe kadar giden bir cezası var. Bu bir
    ürküntü yaratır mı?

    CEVAP: İşte kaçış bu yüzden zaten, Rum kesimine. Ya da maddi durumu daha iyiyse, İstanbula gider, hafta
    sonu, ya da Amsterdam’a gider, ki, bu da en rahatıdır. Bizde genellikle eğlence mekanlarına damsız
    girilmez. O yüzden, zaten eğer kendi aramızda eğlenmek istiyorsak, tercihim Girne, ya da Lefkoşa
    değildir. Rum kesimidir.

    KIBRIS: Orada nerelere gidersiniz?

    CEVAP: Gay barlar var. Limasol’da, Larnaka’da var. Genellikle oralara gidiyoruz.

    KIBRIS: Onların yaşadıklarını da ölçebiliyor musun gittiğin zaman?

    CEVAP: Tabii ki. Bir kere benim erkek arkadaşım, Rum. Daha rahatlar. Çünkü benim görüğüm kadarıyla,
    toplumda daha rahat bir kabulleniş var. Mesela benim erkek arkadaşımın ailesi haricinde, işyerinde
    çalışan arkadaşları dahil, bütün çevresi, bizim çift olduğumuzu biliyor. Gayet rahat karşılıyorlar. Ev
    içinde buluşabiliyoruz. Çıkıp yemek yiyebiliyoruz. Bizim tarafımıza göre daha rahat görüşüyor insanlar.
    Ama şu var; rahatlıklarının en büyük sebeplerinden bir tanesi de onların ailesinden olmamamız. Bu,
    birebir yaşadığım bir örnektir. Çok samimi olduğumuz bir çift arkadaşımız var. En büyük kokrularından
    bir tanesi, çocuklarının eşcinsel olması. Ama çok da rahatlar bizim yanımızda. Biz de öyle.
    Çocuklarıyla da görüşüyoruz. Ama mesela, bana sorduğu, sence bişey var mı? Aman olmasın, varsa da
    tedavi ettirelim diyor. Onun da kendine göre savunması çok zor bir hayat yaşıyorsunuz, oğlumun, o zor
    hayatı yaşamasını istemiyorumdur. Ama bunun temelinde, mutlaka bir homofobi yatır. Bana dokunmayan
    yılan bin yaşasın anlayışı üzerinden gidiyor, hayat, Rum tarafında da ama en azından suç sayılmıyor.
    Çok rahat, Larnaka’nın ana caddelerinden bir tanesinde, önünde gay bar yazan bir yer var. Buraya herkes
    çok rahat girip çıkabiliyor. Suç sayılmıyor.

    KIBRIS: İşyerinde bu bir sorun olabiliyor mu? Bunu gidip patronuna söyleyebiliyor musun, ya da o bunu
    bir şekilde öğrenip, hissederse aynı şekilde davranabiliyor mu?

    CEVAP: Benim patronum aynı şekilde davranmaya devam etti. İşyerimin sahibi değil de müdürüm biliyor.
    Aslında biraz da bizim samimiyetimizden kaynaklanıyor. Çok da fazla tepki vermedi. Benim için sen
    sensin dedi, senin kişiliğin, hayatın, senin hayatındır. Senin işine etki etmediği sürece, benim için
    bir sorun yoktur dedi. Ama birçok patron, aynı tepkiyi göstermiyor. Daha negatif tepkiler veren, işten
    atmaya kadar giden patronlar da var.

    KIBRIS: Var mı çevrende böyle birşey yaşayan?

    CEVAP: Tabii ki. Cinsel tercihi yüzünden, işinden atılan insanlar var. Bu bir şekilde dedikodu
    zinciriyle gitmiştir. Bizden uzak dursun, bizim de adımız çıkar, olayıyla işinden atılan insanlar var.

    KIBRIS: Senin ihtiyaçların, ya da toplumdan beklentilerin nelerdir? Her bireyin yaşadığı toplumdan
    beklentileri vardır.

    CEVAP: Şu anki durumda açık söylemek gerekirse, hiçbir beklentim yok. Çünkü çok samimi görünen, ya da
    bu konuya çok pozitif görünen insanlar bile, birilerini deşifre etme peşidedir. Çok yaşadım, çevremde
    yaşayan çok insan var. Acaba böyle mi sorusuna cevap bulana kadar insana çok pozitif yaklaşır, sonra o
    acabası kalktığında, bunu dünyanın en önemli olayı gibi, çevresindeki diğer insanlara söyleyen çok
    fazla insan var. Çok dedikodu var. İnsanlar gereksiz konuşuyor. İnsanların özel hayatına gereksizce
    müdahale edip, ortaya dökmeye çalışıyorlar. Bence bu normal değil. Bu şekilde, kendilerince kendilerini
    korumaya çalışıyorlar, ailelerini, çocuklarını korumaya çalışıyorar diye anlamaya çalışabilirim. Ama
    koruma bir yere kadar gider. Korumanın sonrası, artık merak, ya da intikamdır. Böyle bakmak istemesem
    de. Sanki bu çok büyük bir hastalıkmış gibi, feci şekilde araştırma içinde insanlar. Bu şekilde olan
    bir toplumdan benim beklentim yok. Belki yasa geçebilir, bu bir suç sayılmaz ve konu sadece
    dedikodularla kalır. Zaten yasa geçtiken sonra, herkes kendini ortaya atacak diye birşey yok. Bu bütün
    dünyada böyle. Bu bir tabudur, bütün dünyada ve ne kadar yasa geçerse geçsin, bu tabu yıkılmaz.

    KIBRIS: Kıbrıs’ı seyahat ettiğin üleklerle kıyaslayabiliyor musun?

    CEVAP: Bir kere Kıbrıs’ı İstanbulla kıyaslayabiliyorum. İstanbul, ortamını çok iyi bildiğim, sürekli
    gittiğim bir yer. Bizim kafamızda, herzman Kıbrıslı insanlar daha açık fikirli, Türkiyeli insalar daha
    yobaz gibi, bir genelleme ve önyargı var. Bu konuda, Türkiye’deki insanlar çok daha çağdaş. Mesela,
    İstanbul şu anda, eşcinsel turizminin merkezlerinden bir tanesi haline geldi. İstanbul çok değil, 10
    yıl sonra, Amsterdam gibi olabilir. Çünkü, inanılmaz büyük bir gay life var. İnanılmaz büyük paralar
    dönüyor, bu hayatın üzerinden ve bu bir şekilde çekici hale getiriliyor. Buradaki en iyi barlardan daha
    iyi, çok daha kaliteli, lüks barlar var ve bu mekanlar tamamen eşcinsellere açık. Hatta heteroseksüel
    insanların giremediği mekanlar. Ve İstanbulla Kıbrıs’ı kıyasladığım zaman, ben, İstiklal’de, ya da
    büyük alışveriş merkezlerinde çok rahat sevgilimin elini tutup, yürüyebiliyorum, artık. Ve kimse dönüp
    bakmıyor. Bu biraz da metropolde yaşamanın verdiği bir panik olabilir. Herkes ekmek ve hayat kavgasında
    orada, ama sonuçta çok rahat. Onun dışında, Londra çok rahat. Yunanistan’da, Atina’da, insanlar artık
    bunu tamamen kabullenmiş. Onun dışında, eşcinsellerin merkezi olarak görülen belli başlı yerler var.
    Amsterdam mesela, dünyanın en rahat şehirlerinden bir tanesi. Son 10 yıldır, Mikanos adası, gay
    turizminin, dünyadaki en büyük rantını döndürdüğü bir yer. Çok da pahalı bir yer. Ama böyle olmasına
    rağmen, otellerde rezervasyon yaptırmak için 3-4 ay önceden otellere ulaşamanız gereken bir yer. Benim
    gittiğim bu şehirlere baktığım zaman, Kıbrıs bunların en yobazı diyebilirim. Rum kesimi de dahil buna.

    KIBRIS: Kız arkadaşların var mı eşcinsel olan?

    CEVAP: Var.

    KIBRIS: Onlar için daha mı kolay?

    CEVAP: Dediğim gibi, iki kızın birarada görülmesi daha rahattır. O yüzden daha rahatlar, ama Onlar da
    çok rahat yaşayan insanlar değiller.

    KIBRIS: Psikologlar cinsel kimlik üzerindeki baskılar sonucu, eşcinsellerin, travma da
    yaşayabileceklerini, hatta inthar eğiliminin çok güçlü olduğunu söylüyorlar. Sen buna benzer bir gel
    git yaşadın mı?

    CEVAP: Hiçbir şekilde bir travma yaşamadım. Ama şu vardır; ilkokuldan ortaokula geçiş dönemi çok
    önemlidir. O zamanda herkes, yavaş yavaş, belli başlı arkadaş gruplarının üyesi olur. Erkekler
    erkeklerle, kızlar da kzılarla takılır tenefüslerde. Yine belli başlı tabular içinde yetiştirildiğimiz
    için herkesin ortaokulun başında, bir kız arkadaşı olması beklenir. Aynı şekilde, lisede kız arkadaşın
    olmak zorundadır. Lise dönemi bir eşcinsel için en zor olan dönemlerden bir tanesidir. Neden kız
    arkadaşın yok diye sorulmaya başlanır. Neden etrafında çok fazla erkek var sorgulaması yapılır. Beraber
    takılınır, ama herzaman da bir sorgulama vardır. Okuduğum bir yazıda şu vardı; kızarkadaşını sevdiği
    için kızarkadaşı değildir, O okulun en güzel kızı olduğu için öyledir. Ya da küçüklükte şu vardır; o
    ağaçtaki kuşa sapanla taş atılır. Senden de sapanlar o taşı atmanı beklerler, ama sapanla o taşı atmak
    bir görevdir. Erkek olduğun için kuşu düşürmek zorundasın. Bu şekilde devam eder ve bu baskıyı insan
    içinde çok büyüktür. Eğer kendini kabullenmezsen, bunu bir noktaya kadar saklarsın. Sonra birkir ve
    büyük bir patlamaya dönüşür. Bu patlama, ya bir intiharla biter, ya da eğer erkekse, aşırı feminen
    şekilde ortaya çıkar. Feminen olan insanlara baktığınız zaman, genellikle, 15-16 yaşına kadar normal
    yaşamış, sonra birden değişmeye başlamıştır. Bu, büyük bir kesimin tamamen kendi içinde yaşadığı
    patlamadan kaynaklanır. Feminenlik savaşılması çok daha zor birşey. Feminense eğer bir insan, onun için
    hayat çok daha zordur. Çünkü, nereye giderse gitsin, o yaftayı yapıştırılar üzerine. Ama bir yönden de
    keşke biraz da feminen olsam dediğim nokta var. Ben hep bu dertten yakınmışımdır. Bir insana eşcinsel
    olduğumu söylediğim zaman, ama sen normalsin. Feminen değilsin, yürüyüşün normal, jime giden bir
    adamasın, çevresinde kız olan bir adamsın, diyorlar. Bu kalıp, zaten en büyük sorunlardan bir tanesi.
    Eşcinsel dediğin zaman, sürekli kırıtan normalden daha kadın gibi olan teması geliyor akla. Ama işte
    öyle değil.

    KIBRIS: Peki yakışıklı bir çocuksun. Kızların ilgisini reddetmek zorunda kalıyor musun?

    CEVAP: Oldu. Hatta geçtiğiiz hafta, sürekli gittiğim bir market var, orada kasiyer kız, sürekli
    geliyorsun buraya, yan kasadaki arkadaşım, senden çok hoşlanıyor, telefon numarını versene O’na dedi.
    Ben de teşşekkür ederim, ilgilenmiyorum dedim. O da kızarkadaşın mı var, diye sordu. Ben de hayır,
    erkek arkadaşım var dedim. Şaşırdı. Ama hiçbir kadın aptal değildir. Kadınlar çok akıllı yaratıklardır.
    Bunu ilk anlayan kadınlardır, herzaman. Genellikle normal erkeklerin yaklaştığı gibi yaklaşmaz eşcinsel
    erkekler, kadınlara. Zaten eşcinsel erkeklerin etrafında çok fazla kadın olmasının bir sebebi de budur.
    Bir anda, en yakın arkadaşı olabilirsiniz. Çünkü tehlikesizsiniz. Ve duygusal anlamda, onları daha iyi
    anlıyorsunuz. Ama bizim için gerçek bir beraberlik yakalamak çok zordur. Çünkü bu bir tabudur ve
    gecelik olarak görüyorlar, insanlar birbirini. Sonradan tanımak istemiyorlar genellikle. O yüzden,
    samimiyetin, sahiplenmenin ve birşeyler paylaşmanın değerini çok iyi biliriz. Birçok eşcinsel birçok
    heteroseksüelden bu yüzden çok daha sadık ilişkiler yaşar.

    KIBRIS: Senin vermek istediğin özel bir mesaj var mı? İnsnalar bu röportajı neden okusunlar, ya da ne
    anlamalıdırlar bu röportajdan, mesela?

    CEVAP: Hasta değiliz. Bu bulaşıcı birşey değil. Bu sadece, bazı özel durumlarda, sonradan gelişen bir
    tercih olabilir. Ama normalde doğuştan olan birşeydir. Umarım bizim toplumumuz da insanları olduğu gibi
    kabullenmeyi öğrenip, en azından araştırmayı bıraksınlar. Bu bir özenti değil.

    KIBRIS: Yani bu röportajı okuyan herhangi biri, sırf özendiği için bunu düşünmeyecektir?

    CEVAP: Tabii canım. Kesinlikle, benim konuşmamın sebebi, insanlara şirin gözükelim, güzel gözükelim de
    değildir. Bu sonradan oluncak birşey olmadığı için de vicdanen çok rahatım. Hiçbir çocuk, bunu
    okuduktan sonra özenmeyecektir. Zaten bunu diyen bir insan varsa, o da sapkınlıktır. Kendi içinde
    bastırılmış sorunları var, demektir. Onun dışında, bu röportajı okurken, Allah kahretsin, toplum buraya
    kadar geldi diyecek çok fazla insan olduğunu da biliyorum. Lanet olsun, çıkıp konuşuyor, bunlar. Benim
    oğlum olsa, öldürürüm herhalde, diyen insalar var. Ki, benim babam da bunlardan bir tanesi. Ama konuyu
    doğru temellerde düşünmeye çalışsın en azından bu insanlar da. Bundan bir süre önce bir araştırma
    okumuştum. Eşcinseller, genellikle çok başarılı insanlar oluyorlar. Çünkü toplum bizi kabullenmediği
    için kendimizi ıspatlama savaşı içindeyizdir. Herzaman yaptığımız işin, en tepesine çıkana kadar
    çalışırız. Bugün, dnyanın en büyük tasarımcılarının, modacılarının, adını dünya çapında duyrmuş yabancı
    ya da Türk, çeşitli meslek grubundaki insanların büyük bir bölümü, biraz da bu sebeplerle eşcinseldir.

    KIBRIS: Çok teşekkürler, bizimle konuştuğun için.

    CEVAP: Ben teşekkür ederim.

    DOÇ.DR. EBRU ÇAKICI (Psikiyatri Uzmanı)

    Eşcinsellik kesinlikle bir hastalık değildir. Biz eşcinselliği cinsel bir yönelim olarak görüyoruz.
    Genelikle bize bu konuda başvuran ailelere de durumu anlatırken, tercih yerine, “doğuştan gelen bir
    yönelim” demeyi tercih ediyoruz. Çünkü tercih dediğiniz zaman, “tercihse, değişebilir” diye
    düşünüyorlar. Oysa öyle değil. Nasıl bir kadının, karşı cinse bir yönelimi varsa ve bunu ne kadar
    uğraşsak da hemcinsine yöneltmek mümkün değilse, bu da böyle bir şey. Değiştirilemez, tedavi edilemez.
    Genellikle aileler durumu keşfettiklerinde, ilk bize başvuruyorlar. Neden diye sorguluyorlar. Bugüne
    kadar nedeni net bir şekilde açıklanamamış. Bazı durumlarda, çocuklukta yaşanan travmatik olaylar da
    belirleyici olabiliyor. Alınması gereken yeterli erkek modelinin olmaması da sebep olabiliyor. Ama
    temelde bu bir yönelimdir. Yapılan araştırmalarda, herhangi bir biyolojik farklılık tesbit edilmemiştir.
    Toplumda, eşcinsellik genellikle cinsel sapıklık olarak algılanıyor ve “aman çocuğumdan uzak dursun”
    tepkisi veriliyor. Bu böyle değil. Biz toplum olarak, modern görünüyoruz, ama tutucuyuz ve dışlıyoruz.
    Bir eşcinsel için ise, bu bir depresyon ve travma sebebi. Onları en derinden etkileyen şey ise,
    aileleri tarafında dışlanmak. Oysa herhangi bir kişilik özelliğini kabullenir gibi, cinsel yönelimini
    kabullenen herkes, çok daha sağlıklı yaşar.

     
  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 10:28 on 28 September 2017 Kalıcı Bağlantı | Cevapla
    Tags: , , Hayvanlar   

    Hayvanlarda Eşcinsellik & Biseksüellik 

    Eşcinsel eşleştirme, hayvanlar aleminde sadece normal değildir, daha da yaygındır. Çalışmalar, yaklaşık 1.500 hayvan türünün böceklerden balıklara, kuşlara ve memelilere kadar aynı cinsiyetten eşleştirmeyi kullandıkları bilinmektedir.

    Zürafalar

    Zürafalar arasında, karşı cinsten faaliyetten daha fazla cinsiyet var. Aslında, çalışmalar eşcinsel yönelimin zürafalarda gözlenen tüm cinsel aktivitenin yüzde 90’ından fazlasını oluşturduğunu söylüyor. Ve sadece işe doğrudan gelmezler. Erkek zürafalar nasıl flört edileceğini, ilk önce birbirleriyle boğuşmalarını, yani boyunlarını nazikçe diğer vücut boyunca sürtünmelerini bilir. Bu ön sevişme bir saate kadar sürebilir.

     

    Şişe Burunlu Yunuslar

    Hem dişi hem de erkek şişe burunlu yunuslar, bir yunusun diğerini burnu ile uyardığı oral etki de dahil olmak üzere eşcinsel davranış sergiler. Şişe burunlu dünyada eşcinsel aktivite, heteroseksüel oyun ile aynı frekansta gerçekleşir. Erkek şişe burunlu yunuslar genellikle biseksüeldir, ancak yalnızca eşcinsel olma dönemlerinden geçer.

     

    Aslanlar

    Eşcinsellik, aslanlar arasında da yaygındır. İki ila dört erkek genellikle, dişi aslanları mahkemeye çıkarmak için birlikte çalıştıkları koalisyon olarak bilinen şeyi oluşturur. Diğer koalisyonları savuşturmak için birbirlerine bağlılar. Sadakati sağlamak için, erkek aslanlar birbirleriyle seks yaparak bağlarını güçlendirir. Birçok araştırmacı bu davranışı eşcinsel eşleşmeden ziyade klasik “bromance” olarak adlandırıyor.

     

    Bizonlar

    Erkek bisonlar arasındaki eşcinsel aktivite, heteroseksüel çiftleşmeden daha yaygındır. Çünkü dişi bizonlar yılda sadece bir kez boğalarla eşleşir. Çiftleşme mevsiminde, dürtü elde eden erkekler, günde birkaç kez aynı cinsiyette etkinliklere katılırlar. Ve böylece, bizon genç erkeklerde bağlanma oranının yüzde 50’den fazlası aynı cinsiyet arasında gerçekleşiyor.

     

    Makaklar

    Hem dişi hem de erkek makaklar aynı cinsiyette faaliyet gösterir. Ancak erkekler genellikle sadece bir gece için bunu yaparken dişiler birbirleriyle yoğun bağlar kurar ve genellikle tek eşlidir. Bazı makak popülasyonlarında, dişiler arasında eşcinsel davranış sadece yaygın değil, aynı zamanda normdur. Çiftleşme olmadığında, bu dişiler uyumak ve ilişki kurmak için birbirlerine yakın durur ve birbirlerini dış düşmanlardan korurlar.

     

    Albatroslar

    Hawaii’de yuva yapan Layson albatros, çok sayıda eşcinsel ortaklığıyla tanınır. Oahu adasındaki eşleştirmelerin yaklaşık yüzde 30’u iki dişiden oluşuyor. Tek eşlidirler ve genellikle ömür boyu birlikte kalırlar, iki ebeveynin birlikte bir civcivin birlikte başarıyla desteklenmesi gerekir. Yavrular genellikle zaten başka bir iş ilişkisi içinde olan erkekler tarafından babalanır.

     

    Bonobolar

    Bonobolar, bize göre en yakın yaşayan insan olarak kabul edilir ve cinsel zevk aradıkları bilinmektedir. Aynı cinsiyette olmak üzere sıkça çiftleşiyorlar. Bunu zevk için yapıyorlar ama aynı zamanda birbirleriyle bağlantı kurmak, sosyal merdiveni tırmanmak ve gerginliği azaltmak. Eşcinsel faaliyetlerin yaklaşık üçte ikisi kadınlar arasında gerçekleşir, ancak erkekler de birbirleriyle çimler arasında yuvarlanırlar.

    Kuğular

    Birçok kuş gibi, kuğular da tek eşlidir ve yıllarca tek bir ortağa bağlı kalmaktadır. Birçoğu aynı cinsiyetten bir eş seçiyor. Aslında, kuğu çiftlerinin yaklaşık yüzde 20’si eşcinseldir  ve genellikle aileleri birlikte başlatırlar. Bazen, bir erkek çiftin içindeki bir kuğu dişi ile çiftleşir ve bir .. yumurtası bıraktığında onu götürür. Diğer durumlarda, terk edilmiş yumurtaları benimserler.

    Deniz Aygırları

    Erkek walruse’ları sadece 4 yaşında cinsel olgunluğa ulaşırlar. O zamana kadar neredeyse tamamen eşcinseller. Olgunluğa ulaştıktan sonra çoğu erkek biseksüeldir ve üreme mevsiminde dişilerle eşleşir, yılın geri kalanında diğer erkeklerle seks yaparken. Yine de sadece eşcinsel seks değil, erkekler de birbirlerine sarılırlar ve suda birbirlerine yakın uyurlar.

    Koyunlar

    Araştırmalar, koyun sürülerindeki erkeklerin yüzde 8’inin, verimli dişiler civarındayken bile diğer erkekleri tercih ettiğini göstermektedir. Ancak, bu sadece evcil koyunlar arasında ortaya çıkar. Araştırmalar bu eşcinsel koyunların heteroseksüel meslektaşlarından farklı bir beyin yapısına sahip olduklarını ve daha az cinsiyet hormonu saldıklarını bulmuşlar.

     
  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 01:40 on 28 September 2017 Kalıcı Bağlantı | Cevapla
    Tags: Belgesel, , , , , Sinema Filmi   

    Eşcinsel Sinema Filmleri ve Belgeseller 

    Pembe Filmler’den derlenen LGBTİ+Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans ve İnterseks” + temalı sinema filmleri ve belgeseller..

    Philadelphia (1993)
    Philadelphia
    Tür: Dram
    Konu: Eşcinsel ve işinde başarılı bir avukat birgün AIDS virüsü taşıdığını farkediyor. Çok geçmeden çalıştığı hukuk bürosundaki işine de sudan bir sebepten dolayı son veriliyor. Şirketin patronu ile arasının çok iyi olmasından dolayı buna çok şaşıran avukat, şirketi ve patronu aleyhine mahkemeye dava açmaya karar veriyor. Böylece AIDS kurbanın bir insanın toplum içindeki yerini sorgulayan bir dava da başlamış oluyor. AIDS konusu üzerine yapılan en etkili filmlerden olan “Philadelphia” klasik bir mahkeme filminin AIDS konusuna uyarlanmış hali aslında. Tom Hanks’a Oscar kazandıran filmde onun avukatını Denzel Washington, sevgilisini de Antonio Banderas oynuyor.

    Naissance Des Pieuvres (2007)
    Nilüferler
    Tür: Dram
    Konu: Floriane yüzme takımı üyesi, alımlı, sarışın ve mükemmel vücutlu bir kız. Küçük ve erkeksi olan Marie içe dönük ve utangaç. Gözlemlemeyi sevenlerden. Anne’in ise kilo problemi var ve biraz dertli ama aynı zamanda lafını esirgemeyen ve dışa dönük bir tip. Anne, gözleri Floriane’dan başkasını görmeyen bir erkek yüzücüye “abayı yakmış”. Bu üç kızın arasındaki ilişki, duyguların yüzme havuzunun ışıltılı ve kuralcı ortamından soyunma odalarının ve yatak odalarının kişisel alanına geçip, arzunun ve kıskançlığın karanlık dehlizlerinde dolaşmaya başlamalarıyla birlikte farklı bir boyut alır.

    Yetişkinliğe has özel hayat çelişkileri, kamuya açılıp ergenliğin güvenli dünyasını istila edince ayarlar bozulur… Paris’in hemen dışındaki bir banliyöde geçen Nilüferler senkronize yüzme dünyasından gelen birbirinden çok farklı üç kızın içinden geçtikleri duygusal aşamaları takip eden bir film.

    Transamerica (2005)
    Transamerika
    Tür: Dram, Komedi, Macera
    Konu: Son ameliyatına birkaç gün kala transseksüel Bree (doğum adıyla Stanley), hayatında erkek olarak girdiği tek cinsel ilişkinin ürünü olan oğlu tarafından telefonla aranır. Oğlu hapishanededir ve birisinin onu çıkarması gerekmektedir. Bree konuyu hemen geçiştirerek telefonu kapatır. Ancak psikiyatrı buna izin vermez, erkek geçmişinin son cilvesiyle yüzleşmeden ameliyat olmasını uygun bulmaz. Psikiyatrı ameliyatı için gereken imzayı atmadan önce bu yolculuğu ona şart koşar. İsteksiz ve sinirli bir şekilde Los Angelas’dan New York’a gidip yeni tanıştığı oğlu Toby‘i bir dolar ödeyerek hapisten çıkaran Bree’nin tek amacı bu yakışıklı, kokain problemi olan çocuğu üvey babasına teslim edip yoluna devam etmektir. Toby ise Kiliseler Birliği’nden geldiğini öğrendiği bu iyi yürekli Hıristiyan kadınla Los Angelas’a film endüstrisinin kalbine doğru yola çıkmak ister. Arabayla doğudan batıya doğru Amerika’yı bir ucundan diğer ucuna takip eden yolculuğa çıktıklarında başlarına beklenmedik olaylar gelecektir.

    Priscilla, Queen of the Desert (1994)
    Priscilla Çöller Kraliçesi
    Tür: Dram, Komedi, Müzikal
    Konu: İşte geldiler. Zafer kazandılar. Muhteşem görünüyorlar. Son derece yaratıcılar, hayret verici görüntüleriyle ve kimseyle karşılaştırılamayacak türden eğlenceli halleri ile bu mutheşem üçlü çölün büyük boşluğuyla mücadele ediyor. 1994 yılında en iyi kostüm dalında Oscar ödüllü kazanan bu yapımda deneyimli aktör Terence Stamp (Yıldız Savaşları), Hugo Weaving (Matrix), ve Guy Pearce (Los Angeles Sırları) son derece gülünç, sudan çıkmış balığı andırdıkları ve kalbe dokunan performanslarıyla bu güne kadar yapılmış en çılgın filmde bir araya geliyor.

    Tick avustralyanın eşcinsel cennetinde, tuhaf makyaj malzemeleri satıp Adam ile drag queen showu yapan revü yıldızıdır. bir gün aldığı telefon onu avustralya’nın tam merkezindeki bir kasabaya davet etmektedir. bu sırada eski dostu transseksüel Bernedette’in uzun aşkının ölümü üzerine ona destek olur. onu da alıp eski günlerdeki gibi bir seyehat herkese iyi geleceğini düşünür. gruba Adam da katılır. hatta olaya eski bir otobüsü de katar. artık sahne isimleri ile Mitzi, Felicia ve Bernedette için renkli bir yolculuk başlamıştır. molalarda uğradıkları yerlerde önce tedbirli karşılansalar da içlerindeki sıcak ve sevimli kişiliklerini çabuk gösterirler. taa ki otobüsleri bozulana kadar… başka bir molada Adamın dengesiz bir hareketi onu tehlikeye atar, neticede grup yaşlı ama bir o kadar sevecen makina teknisyeni Bob’u kazanır. ekip tüm kıtayı aşıp hedefe yaklaşırken Tick’in eskiden evli olduğunu hatta bu evlilikten bir çocuğu da olduğunu öğrenir. davet eden de orada otel işleten ayrı yaşadıkları eşidir. hedefte nasıl bir tepki göreceklerinin merakı bir yandan stil ve renk telaşı diğer yandan onları kendi kimlikleri ile yüzleşmeye götürür. Darg Queen olmak utanılası ve eşten evlattan çevreden mahçubiyetle uzaklaşılmaya bir sebep olmadığını göstermek zorundadırlar. karşılaşacakları sonuç ise onları da şaşırtacaktır.

    Lola + Bilidikid (1999)
    Lola ve Bilidikid
    Tür: Dram
    Konu: 16 yaşındaki Murat, Berlinli, Türk ve eşcinsel ve deneyime aç bir genç. Murat’ın ailesinde ipler, ağabeyi Osman’ın elinde, Osman’ın bir numaralı yasası ise, başka erkekleri seven erkeklerin birer utanç vesilesi olduğu. Murat buna rağmen, tutkulu bakışlara ve kendisiyle benzer düşüncedekilere rastlama fırsatı yakalamak için, her gece parklara çıkarak piyasa yapıyor. Sonunda kendini kiralık Türk oğlanlar ve travestilerden oluşan ikilemlerle dolu bir altkültüre saplanmış buluyor.

    Bu dünya, Murat için yeni bir yuva oluşturuyor. Tıpkı Murat gibi Türk olan Lola, bir travesti şovda şarkıcı olarak sahne alıyor. Lola ve Murat neredeyse ilk andan itibaren son derece sıcak bir dostluk kuruyorlar; ne var ki Lola, Murat’ın ağabeyi Osman’la ilgili bir sırrı saklıyor.

    Eating Out 2 (2004)
    Yesinler Seni 2
    Tür: Komedi, Romantik
    Konu: İlk Amerikan gey “devam” filmi, entrikalarıyla ve arzuların dayanılmaz hafifliğiyle karşımızda. 2004 yapımı ilk filmin gördüğü büyük ilginin ardından çekilen Yesinler Seni 2 bu kez beklediğinizden daha fazla tansiyon, eğlence, kahkaha ve elbette bol miktarda görsel şölen (!) vaat ediyor.

    Ön-aldatma nedir? Kısaca özetlemek gerekirse mevcut sevgiliden ayrılmadan önce bir sonraki sevgiliyi belirleme durumu. Seks müptelası oldukları rahatlıkla söylenebilecek olan tatlı-kaçık üçlü Kyle, Gwen ve Tiffani bu kez kız ya da erkek tüm okulun gözünü üzerine diktiği çıplak model Troy’u yatağa atmaya karar verir. Kyle’ın Troy’u tavlayabilmesinin yolu ise straight numarası yapmaktan geçiyor. Diğer yandan Kyle’ın eski sevgilisi Matt ise bu planı altüst etmeye ve Troy’u kendi gey kimliğinden ödün vermeden elde etmeye çalışmaktadır.

    Peki bu yarışta Tory’u ilk kim elde edecek? Yesinler Seni 2’nin erkek-erkek, kız-erkek kombinasyonları ile şekillenen biseksüel dünyasında hedef çıtaları yükseliyor, cinsel sınırlar yok oluyor ve sonuçlar asla beklendiği gibi olmuyor!

    Kinky Boots (2005)
    Müstehcen Çizmeler
    Tür: Dram, Komedi
    Konu: Son derece eğlenceli ve orijinal müstehcen çizmeler, uyum sağlamanın tek yolunun pes etmemek olduğunu ispatlayan ve mutlaka görmeniz gereken bir film! Price ailesi nesillerdir son derece kullanışlı ve muhafazakar erkek ayakkabıları imal etmektedir. Fakat aile işini iflastan kurtarmak için genç Charlie

    8 my Point resistent canadian pharmacy . Dripping a last, canada pharmacy online where product weeks nothing no prescription pharmacy cracked use product.
    Price, yeni ve sıradışı bir tasarım danışmanına başvurmak zorunda kalır: Göz alıcı ve vahşi sitili ile tozlu eski dükkana taze bir nefes getiren seksi bir travesti şarkıcı!

    Flawless (1999)
    Kusursuz
    Tür: Dram, Komedi
    Konu: Homofobik bir adam, eşcinsel komşusunun yardımına muhtaç kalırsa ne olur?

    Emekli güvenlik görevlisi Walt’ın, bir grup hırsızı kovalarken geçirdiği bir kaza sonucu, ses telleri zedelenir ve konuşma yeteneğini kaybeder. Terapisinin bir parçası olarak şarkı söyleme dersleri de alması gerekir ama ona bu konuda yardımcı olabilecek tek kişi, eşcinsel komşusu Rusty’dir.

    Homofobik Walt’ın ezelden beri hiç hoşlanmadığı Rusty’le girmek zorunda kaldığı zorunlu diyalog, zamanla aralarında bir dostluğun gelişmesine neden olur.

    Sommersturm (2004)
    Yaz Fırtınası
    Tür: Dram, Komedi, Romantik
    Konu: Tobi gizliden gizliye en yakın arkadaşına aşıktır; ancak 15 yaşın o körpe hallerinde bunu kabul etmek hiç de kolay değildir. Ufak tefek ittirmelerle yaşanan keyifli anlar ise bir tehdit unsuru oluşturmamaktadır; her şey gizli ve kontrol altında ilerlemektedir. Ama büyük yarışa hazırlanmak için kürek takımıyla kampa gidildiğinde, doğanın ve hormonların çağrısına yanıt vermemek güçleşir ve kamp günleri Achim’in kız arkadaşının iki oğlanın arasına girmesiyle gerginleşir. En yakın arkadaşından ne istediğini tam olarak kestiremeyen Tobi’nin kafası, kampa eşcinsellerden oluşan bir kürek takımının gelişiyle iyice karışır. Cinsel gerilim artar ve Tobi, Achim ve diğer takım arkadaşları yaklaşmakta olan yaz fırtınası kadar şiddetli, ancak bir o kadar da özgürleştirici yüzleşmeler yaşamak zorunda kalırlar. Seksi delikanlıların, gerçekçi diyalogların ve çarpıcı bir sinematografinin öne çıktığı bu cesur film, izleyiciler arasında birçok kalp kıracak ve seyirciyi kendisine bağlayacaktır.

    Chuecatown (2007)
    Oğlanlar Şehri
    Tür: Gerilim, Komedi
    Konu: İspanyol sinemasının ünlü yüzlerini komedi temasında bir araya getiren Chuecatown, eşcinsel şişman, sevimli ve kıllı dünyası Bears üzerine odaklanıyor. Seri katilin yakalanması için Chuecatown’da (Oğlanlar Şehri) bir koşuşturmacaya şahit olacağız.

    Gohatto (1999)
    Tabu
    Tür: Dram, Tarihi
    Konu: 1865 yılında, Kyoto’da, seçkin bir samuray birliğine bağlı samuraylar arasındaki eşcinsel eğilimler ve aşk ilişkileri… Usta Japon yönetmen Nagisa Oshima filmi için şöyle konuşuyor: “Bir grup erkeğin birlikte yaşadığı her yerde eşcinselliğin bazı yönleri daima varolur.” Bu tabu tema etrafında dönen filmde başrolde Takeshi Kitano yer alıyor.

    Milk (2008)
    Milk
    Tür: Biyografi, Dram
    Konu: Hollywood’un en duyarlı yönetmenlerinden Sean Penn, kâh Irak savaşına karşı çıkmış, bazen de işçi sınıfı lehinde açıklamalar yapmış, tercihini her zaman ezilenler lehinde kullanmakta beis görmeyen, sinemanın yüz akı bir sanatçı olmasıyla maruftur. Milk ile de, duyarlı olduğu bir diğer konu, gey hakları konusunda idol addedilen Harvey Milk’in yaşamını beyazperde’ye aktararak yine farkını gösteriyor. 1977’de, Harvey Milk San Francisco Şehir Meclisi’ne seçilerek Amerika’da eşcinselliğini saklamadan bir devlet kadrosunda üst düzey yöneticiliğe seçilen ilk kişi olmuştur. Zaferi, sadece eşcinsel hakları adına önemli değildi. Politik alanda koalisyonlar peşindeydi. Yaşlı vatandaşlardan sendikalı işçilere kadar herkes için, Harvey Milk bir uğurda savaşmanın anlamını değiştiren, 1978’de ölümüne kadar da tüm Amerikalıların kahramanı haline gelen biri oldu. Sean Penn’e ikinci Oscar’ını kazandıran film, aynı zamanda en özgün senaryo ödülüne de sahip oldu.

    Dönersen Islık Çal (1993)
    Whistle If You Come Back
    Tür: Dram
    Konu: Beyoğlu’nun arka sokaklarında barmenlik yaparak yaşamını sürdüren bir cüceyle, fahişelik yapan bir travestinin dramatik öyküsü. Toplumun dışladığı bu iki marjinal tipin tanışması karanlık ve pis sokakların birinde gerçekleşir. Cüce (Mevlüt Demiryay), iş çıkışı evine dönerken, sokak serserilerinin saldırdığı ve gerçek bir kadın sandığı travestinin (Fikret Kuşkan) hayatını kurtarır. Gerçekte onu kurtaran, cücenin, o tehlikeli sokaklarda ve gecenin karanlığında kendisini korumak için boynunda taşıdığı düdüktür. Düdük seslerini duyan serseriler kaçıştıktan sonra, travestiyi evine alır. Ne var ki, evinde misafir ettiği ‘kadın’ın aslında bir erkek olduğunu anlayınca büyük bir şaşkınlık geçirir. Ama, yaşamını tek başına, yalnızlığını ise balkonundaki köpekleri ve boynundaki düdüğüyle paylaşarak sürdüren cüce ile, başlangıçta iğrendiği, nefret ettiği travestinin arasında duygusal bir dostluk gelişecektir. Bu güzel dostluk ne acıdır ki, o çirkin dünyanın, sonunda onları birbirlerinden ayırana dek sürecektir…

    To Wong Foo Thanks for Everything, Julie Newmar (1995)
    To Wong Foo Thanks for Everything, Julie Newmar
    Tür: Komedi
    Konu: Stil sahibi olmak ve sanatı hayatına giyebilmek seçkinliği tarif eder. Drag Queen olmak ise bu ifadeden başlayıp rüküş ve ucuz olmaya kadar uzanan geniş yelpazede kaliteye yönlendirilsin özendirilsin diye yarışmalarla desteklenmektedir. Uzun adı ile “To Wong Foo, Thanks for Everything Julie Newmar” tüm zamanların en güzel Drag Queen temalı komedilerinden birisidir.

    Film Noxi ve Vida’nın Kalifornia daki büyük Drag Queen yarışmasının New York elemelerini kazanmaları ile başlar. Chi-Chi’de onlara ilave olur. Fakat bu sefer ekibin yolculuğu yapabilmesi için uçak biletlerini nakte çevirmesi gerekir. Bu onlara yolculuğu karada götürecek konforu sağlamaz. Yola ikinci el eski bir cadillacla çıkarlar. Onlardan yolda yararlanmak isteyen korucu ile başları derde girer. Ardından araba garip bir kasaba yakınlarında bozulur. Kasaba halkı ile iletişim kurmakdan öte kısa zamanda kaynaşırlar. Öte yandan korucu şerif Dollard onları aramakdadır. Bulduğunda ise kasabada saklanan Drag Queenler yerine, Drag Queen bir kasaba ile karşılaşır! Kasaba bu işi çözüp, onlar Hollywood Kaliforniya’ya vaktinde ulaşabilecekler midir? Bir zamanların mükemmelliğin simgesi Julie Newmar’ın çin lokantasına teşekkür imzalı fotosu onların icon’u olacak ve yol boyunca Chi-Chi kadın elbisesi giyen oğlandan, giydiğine stil veren bir hanımefendiye dönüşecekdir.

    My Beautiful Laundrette (1985)
    Benim Güzel Çamaşırhanem
    Tür: Dram, Komedi, Romantik
    Konu: “Benim Güzel Çamaşırhanem”, Thatcher Dönemi İngiltere’ sindeki marjinal kültürleri inceliyor. 1980’ li yıllarda, Güney Londra’ nın Pakistanlıların yaşadığı kesiminde geçen filmde, okul arkadaşı olan iki genç, Johnny ve Ömer’in aşklarını anlatıyor.

    İşçi sınıfından olan Johnny’ nin (Daniel Day Lewis), göçmenlerden nefret eden “National Front” isimli faşist bir gruptan arkadaşları vardır. Eşcinsel Pakistanlı Ömer (Gordon Warnecke) ise, vaktinin çoğunu yatağında geçirmek zorunda olan babasıyla yaşamaktadır.

    Ömer’in zengin amcası Nasser (Saeed Jaffrey), akrabalarına yardımcı olmak amacıyla önce Ömer’e bir garajda iş bulur, sonradan da onu eski bir çamaşırhanenin başına geçirir. bu sırada tanışan Ömer ve Johnny, çamaşırhaneyi, neon ışıklarıyla süslenmiş, içinde bir akvaryum, video oyunları bulunan “Powders” isimli bir yere dönüştürmeye karar verirler. Johnny, çamaşırhaneyi, hayat çizgisini değiştirebilecek ve kendisine olan saygısını tekrar kazanmasını sağlayacak bir mkan olarak görmektedir. Oysa Ömer, bunu o kadar da önemsememektedir. Bir dönemin Londra hayatından ve insanlarından kesitler sunan filmde, Frears ve Kuresihi, sınıf, ırk, aile ve seks konularına neşeli bir bakış açısı getiriyorlar.

    The Broken Hearts Club (2000)
    Kırık Kalpler Kulübü
    Tür: Dram, Komedi, Romantik
    Konu: Dostlar arasındaki en kısa yol her zaman düz çizgi değildir. Kaliforniya tüm güzellikleri ile arkadaşlıklar için yeni sayfalar açar. Dennis, fotoğrafçı, dost canlısı ve eşcinseldir. 28. yaş günü kutlamak için toplandıkları gece neyi aradığını ve hayatını sorgulamaktadır. romantizm ve erotizm arasında dengeler artık sığınılacak emin bir limana işaret etmektedir.

    Benji, görünüşte punkçu ve jimnastik salonları müptelası bir gençtir ve bu tutkusu sık sık onun başını belaya sokmaktadır. Öbür taraftan sıkı bir psikiyatri öğrencisi olan Hawe ise eski erkek arkadaşının etkisinden kurtulamamaktadır. Yakışıklı Cole herkesin hayran olduğu biridir ama o kendisi ile sevgilidir. Patrick ise onun tam aksine kendine güvenmemesi yüzünden hep alay edildiğini sandığından çok sıkılmaktadır. Uzun süreli arkadaşlarını anlatıp duran ama hep yalnız yaşayan Taylor ise dert anası görüntüsünün üstesinden gelmek zorundadır. tüm ekibin adeta sığınağı durumunda olan lokantanın sahibi Jack olgunluğu ile hep denge sağlamaktadır… Bir de ekibe en son katılan çaylak Kevin aşk konusunda aceleci, hayat konusunda tecrübesizdir.

    Arkadaş grubu komedisi ve eşcinsel draması olarak keyifli bir film olan “kırık kalpler klübü”, hayatı ve neticesini tekrar düşündürüyor.

    Bent (1997)
    Kırık
    Tür: Dram, Romantik, Savaş
    Konu: Martin Shaw’ın ünlü tiyatro oyunundan uyarlanan bu film, Nazi Almanya’sında toplama kampına düşen iki eşcinsel erkeğin dostluğunu, yakınlaşmasını ve şartlar yüzünden platonizmden ötesine geçemeyen aşkını anlatıyor.

    Karakterlerden biri (Max) eşcinsel olduğu bilinmediğinden dolayı pembe üçgenli gömleği giymek yerine sadece Musevi işareti taşıyan bir gömlek giymeyi tercih ediyor. Eşcinselliği gururla taşıyan ve o durumda eşcinseller dışında başka bir gruba dahil olmanın pek bir avantajı olmayacağını fark eden Horst ise asla gururundan ödün vermiyor.

    Gerçekten söyleyecek bir şeyi olan, eşcinsel onur üzerine semboller ve kafa yormayı gerektirecek diyaloglar içeren bu film izlenmesi gereken klasikler arasında. Ancak filmin amacı izleyicileri ağlatmak değil, eşcinsellerin Nazi Almanya’sındaki durumunu gözler önüne sermek ve Nazi toplama kamplarındaki zulmün her tür azınlığa ayrım gözetmeden uygulandığını göstermek. Herhalde Nazi kampları, eşcinsellerin ayrımcılığa maruz kalmadığı nadir yerlerden biriydi.

    In & Out (1997)
    Vücut Dili
    Tür: Komedi
    Konu: En yakınınız, sevgiliniz veya evleneceğiniz kişi sizden çok önemli bir sırrını gizliyor. Üstelik bu seks ile ilgili bir sır. Büyük şehirlerde kendini saklamaktan çekinmeyen homoseksüellerin yanında küçük şehirde yaşadığı için normal bir vatandaş gibi gözüken bir öğretmenin komedisi “In and Out”… Bu eğlenceli filmin yönetmeni ise “Kirli Çürük ve Adi”, “Little Shop Of Horrors” ve “Peki ya Bob?” gibi nitelikli filmleriyle tanıdığımız Frank Oz…

    XXY (2007)
    XXY
    Tür: Dram
    Konu: Alex, annesi ve babasıyla birlikte Arjantin’den Uruguay’daki küçük bir balıkçı kasabasına taşınan on beş yaşında bir kızdır. Ancak, herkesin bildiği ama kimsenin sözünü etmediği bir sırrı vardır: Alex, çift cinsiyetlidir. Ailesinin hali vakti yerinde arkadaşlarının yeniyetme oğullarıyla birlikte ziyarete gelmeleri, herkes için bir kırılma noktası olacaktır. Yönetmenin bu ustalıklı ilk filmi, cinsiyet, cinsellik, toplumsal cinsiyet kimliği ve çocuklar anne-babalarından daha akıllı olduğunda tüm bu konularla baş etmenin güçlüğü üzerine parlak bir keşif yolculuğu.

    Prick Up Your Ears (1987)
    Kulaklarını Dik
    Tür: Biyografi, Dram, Komedi
    Konu: Joe Orton ile Kenneth Halliwell”in Kraliyet Akademisi Drama Sanatları bölümünde tanışmaları ile başlayan ilişkileri 15 yıl sürer. Homoseksüelliğe hapis cezasını öngören 60”lar İngilteresi’nde bu çift birlikte yaşar ve birlikte çalışır. Ancak zaman içinde ilişkideki rolleri değişeceklerdir. Taşradan gelen, eğitimsiz ve maceraperest Orton kendini yetiştirip tiyatro kariyerinde hızla yükselirken, şehirli ve eğitimli Halliwell istediği her şeye partnerinin sahip oluşu karşısında ezilir. Başarı dışında herşeyi paylaşan çiftin arasındaki eşitsizlik, onları kaçınılmaz bir sona doğru sürükleyecektir.

    20 Centimeters (2005)
    20 Santimetre
    Tür: Komedi, Müzikal
    Konu: İspanyol yönetmen Ramon Salazar’ın 20 Santimetre’si, Priscilla, Çöllerin Kraliçesi’nin ihtişamının Almodovar filmlerinin canlılığı ve rengârenkliliğiyle buluşmuş hali. Narkoleptik bir transseksüel olan Marieta (Monica Cervera) fazlalık gibi gördüğü 20 santimlik aletinden kurtularak hayalindeki göz alıcı kadın kimliğine kavuşmak için can atmaktadır. Hiç olmadık zamanlarda birdenbire uyuyakaldığında ise rüyalarında o kadın olup, her dilden şarkıları kostümlü, fantastik ve sürreal koreografiler eşliğinde söyleyebilen şahane bir şarkıcıya dönüşüverir. Dusty Springfield, Madonna ve Queen gibi isimlerin en çok sevilen parçalarının Marieta tarafından yeniden yorumlanmış versiyonları sizi oturduğunuz yerde dans ettirecek; istediği kimliğe kavuşma serüveni ise içinizi ısıtacak.

    Mambo Italiano (2003)
    Mambo Italiano
    Tür: Dram, Komedi
    Konu: Yirmili yaşlarının sonundaki Angelo’nun anne babası Maria ve Gino, 1950”lerde İtalya’dan Montreal”e göç etmiş, ama bu yeni dünyaya hiçbir zaman tam olarak alışamamışlardır. Mutlu dünyaları, oğullarının bir ev sahibi olmak istemesiyle gölgelenir. “Bir çocuğun evlenene dek ailesi ile birlikte oturmasında ne sakınca vardır?”
    Oğullarının çocukluk arkadaşı Nino da onunla oturmaya karar verince biraz rahatlarlar. Oysa bu rahatlık çok kısa sürecektir. Çünkü Angelo ve Nino sadece arkadaş değil, “sevgili”dirler!
    Ve aileler bunu öğrendiklerinde ortalık cehenneme döner…

    The Amazing Truth About Queen Raquela (2008)
    Kraliçe Raquela’nın Harikulade Gerçekliği
    Tür: Biyografi, Dram
    Konu: Raquela, Cebu şehrinin sokaklarından kaçıp Paris’te peri masalı gibi bir hayat yaşamak ve gerçek aşkı bulmak isteyen Filipinli bir transseksüel. Zamanının çoğunu, gelip onu kurtarabilecek adamlarla internette sohbet ederek geçiriyor. Geleceklerini söylüyorlar, ama Raquela her seferinde havaalanında boşu boşuna beklerken buluyor kendisini. Hayalini gerçekleştirebilmek için, fuhuştan daha çok para kazandıran internet porno işine giriyor. Porno yıldızı olarak edindiği şöhret onu yeni arkadaşlarla tanıştırıyor: İzlandalı transseksüel Valerie ve Raquela’nın çalıştığı web sitesinin sahibi Michael. Valerie, Raquela’nın İzlanda’ya kadar gelebilmesini sağlıyor, Michael ise onu Paris’e davet ediyor. Paris Raquela’nın rüyalarındaki yer mi? Peki ya Michael, Raquela’nın beyaz atlı prensi mi? Kraliçe Raquela’nın Harikulade Gerçekliği’nin belgesel mi kurmaca mı olduğuna karar vermek, gerçekle kurgu arasındaki yerini belirlemek zor. Zira filmde, yönetmen Olaf de Fleur’u, kendi rüyasını kameranın takibinde yaşamak için ikna eden capcanlı bir Raquela Rios, nam-ı diğer Kraliçe Raquela ile tanışıyoruz; onun gerçek hayat deneyimlerini izliyoruz. Düşünceli, akıllı ve transseksüelliğin kendisini kalıplara sıkıştırmasına izin vermeyen bir karakter olan Raquela, bu kurmaca filmin bir belgesele, belgeselin ise bir peri masalına dönüşmesi için ilham kaynağı oluyor.

    The Living End: Remixed and Remastered (2008)
    Yaşamın Dibi
    Tür: Dram, Macera
    Konu: Ünlü yönetmen Gregg Araki’nin 1992 yapımı postmodern filmi, yenilenmiş kopyasıyla karşınızda. Yaşamın Dibi 90’larda geçen, hardcore endüstriyel müziğin ritim tuttuğu, delicesine tutkulu bir eşcinsel aşk hikayesi. Film toplumla uyumsuz iki gencin arasındaki ilişki üstüne kurulu: Yersiz yurtsuz, geçinmek için bedenini pazarlayan Luke ve HIV pozitif olduğunu keşfedince hayatı alt üst olan sinema yazarı Jon. Kaybedecek gerçekten hiçbir şeyleri olmayan bu ikili, Amerika’nın bağrına doğru yarı sürreal bir yolculuğa çıkıyor. Strand Releasing ve Fortissimo Films filmin 16 mm orijinal kopyasını temizleyip HD’ye aktardı, yeniden renklendirdi, müziklerini remiksledi; kısacası Gregg Araki’yle birlikte filmi neredeyse baştan yarattılar. Bu şekilde, filmin ruhuna ruh kattılar ve mesajlarını öne çıkardılar. Queer New Wave akımının klasiklerinden sayılan Yaşam Dibi, suskunların ve hakları ellerinden alınanların sesini beyazperdeye taşıyor.

    Boy Culture (2006)
    Erkekçe
    Tür: Dram
    Komedi: Matthew Rettenmund’un romanından uyarlanan Erkekçe, seksi, eğlenceli ve zekice yazılmış bir eşcinsel komedisi. Bu ikinci uzun metrajlı filminde Brocka, sıradışı eşcinsel bir aile ile karşımızda: X, daima 12 zengin erkekle sabit tuttuğu seçkin bir müşteri portföyü olan pahalı bir erkek fahişedir ve ucunda para yoksa kimseyle asla yatağa girmez. Eşcinsel kimliğini yeni keşfetmiş olan ve doğru erkeği bekleyen güzel ev arkadaşı Andrew’a gizli bir aşk besler. Ama Andrew’a göre bir fahişe onun için doğru erkek değildir. Evin diğer sakini, sevişmeye bir türlü doyamayan 17 yaşındaki Joey ise, X’e için için yanmaktadır. Bu üç erkek arasında yoğun bir cinsel gerilim yaşanırken, X’in 12 kişilik kadroyu doldurmak için tanıştığı 79 yaşındaki münzevi Gregory her şeyin üstüne tuz biber eker.

    Kraliçe Fabrika’da (2008)
    The Queen is in the Factory
    Tür: Dram
    Konu: Kalıpları ve sınırları olan genç moda editörü Yağmur (Dicle Kartal) erkek kardeşi Bulut’un (Çağrı Aslan) eşcinselliğini kabul etmemektedir. Oyun yazarı olmak isteyen Bulut “Fabrika” adını verdiği evinde, kendine Andy Warhol’culuk oynadığı bir dünya yaratmıştır. Yağmur sevgilisi Kaya’nın (Fatih Günaydın) evlilik beklentisi ile boğuşurken, Bulut’da erkek arkadaşı Kaan’ın (Şenol Demir) dünyasına ayak uydurmaya çalışmaktadır. Bu iki kendi içinde farklı çatışmaları olan ilişki devam etmeye çalışırken bir ölüm haberi her şeyi değiştirecektir. Yağmur’un yakın arkadaşı Efe (Umut Armağan) “nefret cinayetine” kurban gitmiştir. Bunun üzerine Yağmur bir karar verir: kardeşini “tedavi ettirecek, onu kurtaracaktır”. Sonunun Efe gibi olmasını engelleyecektir. İki kardeşin çıkacakları bu traji-komik yolculuk yıllarca bastırdıkları ne varsa su yüzüne çıkaracak, onlara yeni bir hayatın kapılarını açacaktır.

    “Kraliçe Fabrika’da”, anne ve babaları tarafından hiç “dokunulmamış”, yirmili yaşlardaki iki kardeşin: YAĞMUR ve BULUT’un hikayesi. Film aile bağlarına, gençliğe, ilişkilere, aşka, sekse, aldatmaya ve romantizme GENÇ, DİNAMİK, FARKLI ve CESUR bir bakış açısıyla yaklaşmayı hedefleyen küçük/bağımsız bir yapım.

    Kamera önünde ve arkasında gençlerin çalıştığı film Andy Warhol, Woody Allen ve Liza Minnelli gibi isimlere göndermeler yapıyor.

    Basında büyük yankı uyandıran Gay İkonu rolünü HANDE YENER’in üstlendiği filmde BİLLUR KALKAVAN, GÜLSEREN GÜRTUNCA, ONUR BAŞTÜRK ve ÖZGÜR ÖZBERK konuk oyuncu olarak yer alıyorlar.

    Film, geçen yıl Epsilon Yayınları’ndan “Hep Böyle Kal” adlı romanı yayınlanan Ali Kemal Güven’in ilk uzun metrajı.

    Ünlü isimler de dahil olmak üzere kimsenin maddi bir karşılık almadığı film, onbeş günde, neredeyse sıfır bütçeyle çekildi.

    Presque Rien (2000)
    Come Undone
    Tür: Dram, Romantik
    Konu: Annesiyle yaşayan 18 yaşındaki eşcinsel bir gencin bir gün sahilde yaşıtı bir sevgili bulmasıyla gelişen olaylarını anlatan film ülkesi dahil birçok ülkede ödül alan filmlerden biri oldu…

    Eating Out (2004)
    Yesinler Seni
    Tür: Komedi
    Konu: Yönetmen adayı Niomi, lezbiyen p*rnoları çekerek hayatını kazanmaktadır. Bu çabaları arkadaşlarından sert eleştiriler alır. Heteroseksüel erkek olan film yapımcısı patronları, çektiği filmleri, fantezi peşinde koşan erkeklere değil de; gerçek lezbiyenlere hitap ettiği için fazla gay bulurlar ve yapımcılığını üstlenmeyi reddeder-ler. Tam bu dönemde Niomi, bir çöpçatan şovunun lezbiyenlere ayrılan ilk bölümünü çekme teklifi alır.Ama tabi ki de bu programda katılımcılar, gerçekten de lezbiyen bir çift olup, çıkmaya başlamaya-caklardır.Gerçek lezbiyenler tarafından, gerçek lezbiyenler hakkında yapılan ilk Japon filmi olan Şeker Şey;hem seksi, hem romantik, hem de taptaze senaryosu ve kadın cinselliği hakkındaki heyecan verici bakış açısıyla son derece ilginç bir film.

    The History Boys (2006)
    Tarih Öğrencileri
    Tür: Dram, Komedi
    Konu: 2005’te altı Tony Ödülü birden alarak Broadway’de olay yaratan bu oyun, tiyatro yönetmeni Nicholas Hytner tarafından (ki Kral George’un Deliliği ve The Object of My Affection / Aşkımın Hedefisin’i de yönetmiştir) tiyatrodaki oyuncu kadrosuyla birlikte beyaz perdeye uyarlanmış. Çokkatmanlı ve sürükleyici bu trajikomedi, büyümek, eğitimin amacı, öğretim yöntemleri, eşcinsellik ve İngiliz eğitim sistemi gibi temaları işlemektedir. 1983’te Yorkshire’da geçen filmde, sekiz öğrencinin Oxford ve Cambridge’e başvurma süreçlerine tanık olunmaktadır. Onlarla yakından ilgilenen iki öğretmenleri vardır: Öğrencilerin zihinlerini açmayı amaçlayan Hector ve sınav kurulunun dikkatini çekecek taktikler öğretmek üzere okul müdürü tarafından tayin edilen Irwin.

    Ma Vie En Rose (1997)
    Pembe Hayat
    Tür: Dram
    Konu: Ludo, harika ailesi ile beraber Paris’in masallarını andıran güzellikteki bir banliyösünde mutlu bir hayat sürmektedir. Hayatı imrenilecek kadar güzeldir. Ancak ortada bir sorun vardır. Ludo ne istediğini bilmektedir ve bir rüyası vardır: Ludo bir kız çocuğu olmak istemektedir!

    Farklılığın, arzunun, sihrin neşe dolu ve acı-tatlı hikayesi… Sıra dışı genç oyuncu George Du Fresne’nin hayret verici performansı sayesinde Ma Vie En Rose, gerçek bir sinema deneyimi.

    Normal (2003)
    Normal
    Tür: Dram
    Konu: Roy ve Irma (Jessica Lange “Postacı Kapıyı İki Kere Çalar”dan), Applewood bir aile olarak yıllardır birlikte yaşamaktadırlar. Kızları Patty Ann (Hayden Panettiere “Heroes” dan…) onlarla birliktedir. Oğulları ise şehir dışındadır. 25. evlilik yıl dönümlerinde Roy, aldığı kararı eşine açıklar ve artık transeksüel kimliğini ortaya koyacaktır! Etki sahası aileyi de aşan bu karar, pek çok dönemden geçerek sonuca ulaşır.

    Get Real (1998)
    Get Real
    Tür: Dram, Romantik
    Konu: Steven 16 yaşında eşcinsel olduğunun farkına varmış bir gençtir. Cinselliği yaşamak içinse çok şevklidir hatta kimi zaman parak kenarında bulunan erkekler tuvaletinden bile medet ummaktadır. Yakın arkadaşı ve sırdaşı olan Linda onu hep uyarmış olsa da Steven için bu artık takıntı haline gelmiştir. Kendine benzer birini ararken karşısına okulun koşu takımı yıldızı ve kızların favorisi John çıkıverir. ilk açılmalar ve kendini buluşların ardından birbirlerini keşfederler. John bu durumun altında ezilmektedir ve kendini frenleme kararı alır. Diğer bir yandan bu evrede Joha’a genç kızların tekliflerine ilgili gibi davranması Steven’ı yaralamaktadır. Nerede ciddiye alıp nerede ise soğukkanlı durmasını yeni öğrenildiği gençlikte böylesi bir ilişki, Steven’ı ağırlığı ile çok kısa zamanda ezer. Tahammülün bittiği yerde ise koca bir okul, farketmedikleri gizli hayatlarla yüzleşirler.

    Before Night Falls (2000)
    Karanlıktan Önce
    Tür: Biyografi, Dram
    Konu: Aynı zamanda başarılı bir ressam ve heykeltraş olan ve 1996 yılında çektiği ilk filmi “Basquiat”la pek çok festivalde ödül kazanan Julian Schnabel’ın Kübalı şair ve yazar Reinaldo Arenas’ın otobiyografik romanına dayanarak çektiği “Karanlıktan Önce”, yazarın yaşamını Küba’daki çocukluk yıllarından New York City’deki ölümüne dek geniş bir perspektiften ele alıyor. Küba Devrimi’nden sonra yaşananları içeriden bir bakışla karşımıza getiren filmde, eşcinsel bir yazar olduğu için hapse atılıp işkence gören Arenas’ın, en zor anlarında bile yazmaktan vazgeçmeyişine tanık oluyoruz. Ülkemizde biraz gecikmeli olarak vizyona giren filmin, parlak oyuncu kadrosuyla dikkat çektiğini ve 2000 yılında Venedik Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü aldığını hatırlatalım…

    Hate Crime (2005)
    Nefret Suçu
    Tür: Dram, Gerilim, Mistik, Suç
    Konu: Tommy Stovall tarafından yönetilen 2005 yılı yapımı filmde, yeni taşındıkları mahallede komşuları tarafından nefret suçuna maruz kalan eşcinsel bir çiftin yaşadıklarını konu ediliyor. Hate Crime, güçlü bir aşkın bazı hoşgörüşürüz kişiler karşısında nelerle sonuçlanabileceğini anlatan bir film. Ayrıca film oyun kadrosu ile dikkat çekiyor.

    Boys Don’t Cry (1999)
    Erkekler Ağlamaz
    Tür: Dram, Romantik, Suç
    Konu: Başrol oyuncusu Hilary Swank’a 2000 Oscar’larında sürpriz bir ödül kazandıran “Erkekler Ağlamaz”, korkutucu olduğu kadar büyüleyici bir drama…Amerika’nın göbeğinden olağanüstü bir ikili hayat, karmaşık bir aşk üçgeni ve bölgeyi sarsacak bir suç doğuyor… Brandon Teena (Hilary Swank), Nebraska’nın Falls City kentine yeni gelmiş, umut veren bir geleceği olan ve bu küçük kırsal toplumu büyüleyen bir genç. Eğlenceden hoşlanan cazip Brandon’a herkes hoş bir flört, cömert ve sadık bir arkadaş gözüyle bakıyor. Oysa o aslında olanaklarının ötesine geçmiş bir hayalci, bir palavracı… Brandon’ın, çoğu kadın olan arkadaşları onun arzularının yoğunluğunun farkında oldukları halde, içlerinden hemen hemen hiçbiri onun kimliğinin ne ölçüde kendi icadı olduğunu fark edemiyor. Brandon’ın vahşice öldürülmesi, onun yetişmesine ilişkin olarak, daha önce kasabalı komşuları için meçhul olan ayrıntıları ortaya çıkartıyor.

    My Own Private Idaho (1991)
    Benim Güzel Idahom
    Tür: Dram, Romantik
    Konu: Oldukça küçük bir bütçeyle çekilen bu bağımsız film, bazı olumsuz eleştirilere ve dağıtımının sınırlı olmasına karşın kısa sürede başarı kazanarak eşcinsel sinema klasikleri arasında yerini aldı. Film, Mike ve Scott adlı iki erkek sokak fahişesinin izini sürmektedir. Mike’ın annesini aramak için Idaho’ya giden iki arkadaş, daha sonra kendilerini İtalya’da bulurlar. Zengin bir aileden gelen Scott, davranışlarının bir başkaldırı olduğu iddiasındadır. Mike ise eşcinsel ve aniden uykuya dalan bir narkoleptiktir. Bu kişisel keşif yolculuğu boyunca kurulan güçlü arkadaşlık, tek taraflı romantik bir sevgiye dönüşür.

    The Next Best Thing (2000)
    Tatlı Sürpriz
    Tür: Komedi, Romantik
    Konu: Abbie ve Robert çok iyi arkadaştırlar, paylaştıkları çok şey vardır, hayata bakışları, zekaları, görüşleri ve tabii aşktaki şanssızlıkları…

    Belki de çok iyi bir çift olabilirlerdi, ama tek bir şey onları bu birliktelikten uzak tutyordu o da Robert gay olması. Ama kader onları bir gece beraberce gittikleri bir kokteylden döndükten sonra yakaladı ve onları bir aile haline getirdi. Karşılarında beklemedikleri bir dünya vardı ve çocukluydular. Onlar belki de mükemmel bir aile değillerdi ama yaşadıkları tatlı bir sürprizdi.

    Dostana (2008)
    Dostana
    Tür: Dram, Komedi, Romantik
    Konu: Yeni bir kiralık ev arayan Kunal ve Sameer güzel bir ev bulurlar. Ama bir sorun vardır. Çünkü evde yaşayan bir kız olduğu için kiracı olarak bayanlar tercih edilecektir. Eve yerleşmek için Kunal ve Sameer, eşcinsel olduklarını söylerler. Böylece eve yerleşirler ama bu yalan ileride başlarını çok ağrıtacaktır.

    Sheng Xia Guang Nian (2006)
    Sonsuz Yaz
    Tür: Dram
    Konu: Vakit yaz. Sen ve ben. Bizi betimleyecek bir sözcük yok. Arkadaş mıyız, âşık mı? Tayvan’ın en genç yönetmenlerinden biri, bir aşk üçgeni çerçevesinde incelikli bir dostluk, yalnızlık korkusu ve olgunlaşma senfonisi sunmaktadır. Shane ve Jonathan ilkokuldan beri tanışmaktadır. Shane sınıfın soytarısı, Jonathan ise en parlak öğrencisidir. Garip bir dostluk olarak başlayan ilişkileri zamanla tek taraflı bir yasak aşka dönüşür; ta ki Carrie adlı yalnız bir kız hayatlarına girinceye dek. Üçü de er geç, gençlikte yaşanan duyguların kolay kolay geçip gitmediğini fark edecektir.

    Comme Les Autres (2008)
    Bebek Sevgisi
    Tür: Dram, Komedi, Romantik
    Konu: Uzun zamandır birlikte olan Manu ve Philippe,40’lı yaşların başında kariyer sahibi iki eşcinseldir… Manu çocuk doktoru, Philippe ise avukattır. Manu artık çocuk istemekte fakat Philippe ise buna karşı çıkmaktadır. Manu’nun çocuk sevgisi onu farklı arayışlara iter. Ve bir gün ufak bir trafik kazası ona istediği bebeğe ulaşma şansı verecektir…

    Fighting Tommy Riley (2005)
    Fighting Tommy Riley
    Tür: Dram, Spor
    Konu: Antrenör Marty Goldenberg uzun süredir ortalarda görünmemektedir. Antrenörlük kariyerinde eski günlerine dönebilmek aiçin yeni bir yetenek keşfetmek zorundadır. Karşısına Tommy çıkar. Beklediğinden daha büyük bir yetenek olan Tommy’nin branşının en iyisi olacağından şüphesi yoktur. Yanlız tek bir sorun vardır, Tommy’i bu yoldan edebilecek boks dışı yaşantısı.

    Boys Love (2006)
    Boys Love
    Tür: Dram
    Konu: Magazin editörü Taishin ile üniversite öğrencisi model Noeuru arasındaki eşcinsel temalı aşkı anlatan 2006 Japonya yapımı bir drama filmi…

    200 American (2003)
    200 American
    Tür: Komedi, Romantik
    Konu: Conrad, New York’ta yaşamakta olan bir eşcinseldir. Aynı zamanda bir reklam ajansında üst düzey yönetici olan Conrad eski sevgilisi olan Martin’e hala aşıktır. Başta sadece tek gecelik bir ilişki için kiralamış olduğu genç avustralyalı erkek fahişe Tyler’ı daha sonradan çalıştığı firmada işe alması ile işler değişmeye başlayacaktır. Martinle olan ilişkisinde yeniden bir alevlenme yaşanmaktadır ancak daha çok karmaşıklığa sürüklenen bu durumda Tyler’ın Conrad’a aşık olmasıyla durum tamamen farklı bir boyut kazanacaktır.

    Quinceañera (2006)
    Bakire ve Hamile
    Tür: Dram
    Konu: Meksika asıllı dindar bir ailenin kızı olan Magdalena, geleneksel ‘on beş yaş’ kutlamalarından birkaç ay önce hamile kalınca evini terk etmek zorunda kalır. Büyük amcası Tomas ile maço kuzeni Carlos’un yanına taşınan Magdalena’nın karnı büyüdükçe, ailesiyle bölgenin güzelleştirilmesine öncülük eden eşcinsel bir çift olan ev sahipleri arasındaki gerilim de giderek artar…

    Sundance Film Festivali tarihinde iki büyük ödülü birden alan ikinci film olan “Bakire ve Hamile”, Los Angeles’ta Latin kökenlilerin yaşadığı bir mahallede, ergen cinselliği, ırk ve sınıf çatışmaları ve geleneklerin buluşmasıyla ortaya çıkan olayları ele alıyor…

    Juste une Question D’amour (2000)
    Just a Question of Love
    Tür: Dram, Romantik
    Konu: Laurent ziraat fakültesi son sınıfta öğrencidir. Ailesi yakın bir kasabada yaşamaktadır. Eczacı babası ve şefkatli annesine karşı yeni kabul ettiği kimliğini saklamıştır. Kız arkadaşı ile ailesine haftasonu ziyaretleri yapmakta ve onlara layık evladı oynamaktadır. Oysa okuduğu şehirde kız arkadaşıyla kaldıkları evde yanyana bile yatmamaktadırlar. Korktuğu şey büyüktür. Kuzeni gay olduğunu açıklamış, ailesinin kabulüne fırsat ve zaman vermeden sevgilisiyle vietnama gitmiş, orada hepatit olmuş ve aile ise onu AIDS olmakla suçlamıştır. Daha sonrea da evden atmış, ölünce de ardından kahrolmuşlardır. Teyzesi ve eniştesinin hali içler acısıdır.

    Bu korkulu gizlenme ve sevgili arayışı tam da mezuniyete yakınken, okula yeni gelen asistan Cedric ile yepyeni bir başlangıca taşınır. Yaz stajını yanında yaparken ilk açılışlar, ilk dokunuşlarla başlayan gay life ertesi sabah Cedric’in annesinin yatak odası kapısını açmasıyla daha da ilginçleşir. Emma oğlunu kabul etmiş dul bir evhanımıdır. Hayattaki son kalesi Cedric’i kaybetmemek için onun herşeyine tahammül etmektedir. Cedric, Laurent’in ailesine de açılması için onu zorlar. Oysa daha o bu hayatı yeni tanımaktadır. Evet zaman hiç bir şeye müsaade etmemektedir…

    Laurent artık yol ayrımındadır. Ya rolüne son verecek aşkıyla sevdiği adamla ailesini ezip geçecek yada onun baskıları aşkını bitirecekdir. Asıl hesap etmediği olur ve Emma, Laurent’in ailesinin kendi gibi kabul edeceklerini sanarak durumu onlara açıklar. İşte şimdi herşey karışmıştır.

    Bu kadar karışıklık nasıl çözülecekdir… Harika bir romantizm, beş yıldızlı bir drama, bir fransız klasiği edasıyla geliyor… Ve hiç kimsenin tahmin edemiyeceği bir sonuca çıkarıyor… Kesinlikle seyredilmeli…

    Boat Trip (2002)
    Çılgınlar Gemisi
    Tür: Komedi
    Konu: Jerry ve Nick hayatlarına giren kadınlardan sık sık kazık yiyen sıkı dostlardır. Güzel bir yolculuğa çıkıp, yaz mevsiminin güneşinden, bekarlığın da sürprizlerinden faydalanmaya karar verirler. Bunun en güzel yolu ise bir gemi yolculuğu gibi gözükmektedir…

    Tanışacakları kadınların ve unutulmaz anların hayalini kurarak yolculuğa başlarlar. Fakat bindikleri gemide ters giden birşeyler vardır. Yolcular ağırlıklı olarak erkeklerden oluşmaktadır ve oldukça samimi bir tavır sergilemektedirler. Yanlışlıkla bir eşcinsel turuna katılmışlardır!

    Gemiden atlayıp atlamamak konusunda kararsız kalan ikili, durumla yüzleşip olayları iyi yönleriyle görmeye karar verir. Gemide tek tük de olsa kadınlar da vardır. Ve gemi işlerinden arta kalan zamanlarda çok sıkılmaktadırlar!..

    Eğlenceli ve keyifli bir film bekleyenleri hayal kırıklığına uğratmayacaktır.

    Wedding Wars (2006)
    Wedding Wars
    Tür: Dram, Komedi
    Konu: Shel Grandy düğün organizasyonları yapan başarılı ve eğlenceli biridir. Shel Grandy’nin ağabeyi Ben Grandy, valinin kızı Maggie Welling ile evlenecektir ve vali düğün organizasyonunu John Stamos’un organize etmesini ister. Vali Conrad Welling, homofobik biridir ve eşcinsel evliliğe karşıdır. Vali Conrad Welling, damadının kardeşinin eşcinsel olduğunu öğrenince olaylar farklı bir boyut kazanır.

    Touch of Pink (2004)
    Pembe Dokunuş
    Tür: Dram, Komedi, Romantik
    Konu: Fotoğraf sanatçısı olan Alim,erkek arkadaşı Giles ile Toronto’da bulunan annesi ve diğer akrabalarının baskısından uzak bir şekilde Londra’da yaşamaktadır. Son derecede tutucu olan annesinin kendisini ziyarete gelmesiyle birlikte tüm düzeni değişir. Oğlunun gay oduğundan habersiz olan annenin tek derdi, oğluna aileleri gibi mutaassıp bir kız bulmaktır.

    I Love You Phillip Morris (2009)
    Seni Seviyorum Phillip Morris
    Tür: Dram, Komedi
    Konu: Steven Russell evli ve çocuklu bir adam ancak hapse girince tercihleri biraz değişiyor. Hücre arkadaşı Phillip Morris’e (Ewan McGregor) aşık olan Philip, sevgilisiyle birlikte hapisten kaçmanın yollarını arıyor.

    Senaryo Steve McVicker’in aynı adlı romanından uyarlanmış ve yaşanmış bir hikaye olduğu söyleniyor. Kurmaca eserlerdeki gerçeklik payı tartışılır tabi. Ama bu romanın filmleştirilmesi oldukça ilginç, çünkü başrollerinde eşcinsel karakterlerin olduğu pek fazla Hollywood yapımı yok. Varolanlarda zaten belli başlı, hatırı sayılır yönetmenlerin filmleri. Çok fazla izleyiciye ulaşan Brokeback Mountains dışında bir film olduğunu da hatırlamıyorum. Genelde ana akım sinemada eşcinsel karakterler hikayenin yan unsuru olan gülmece karakteri olarak kullanılıyorlar. Bu bakımdan I Love You Phillip Morris’in nasıl bir yerde duracağını merak ettim doğrusu. Bazı kaynaklar filmi Catch Me if You Can’le Brokeback Mountain karışımı olarak nitelemiş. Amerikalıların adeti de bu işte, bir şeyle ilgili görüşlerini aktarmak için onu illa başka bir şeye benzetmek, bilmemle bilmemneyle buluşursa demek zorundalar 🙂

    Yönetmenler Glenn Ficarra ve John Requa daha önce Cats & Dogs,Bad News Bears gibi yapımlarda senarist olarak çalışmışlar, ilk kez yönetmen koltuğuna oturuyorlar. Her halukarda bence Jim Carrey ve Ewan McGregor’u aşık rolünde izlemek ilginç bir deneyim olacak. Bekleyip göreceğiz.

    Shelter Island (2003)
    Fırtınalı Gece
    Tür: Gerilim
    Konu: Bir beyzbol sopası, iki güzel kadın, bir beklenmedik misafir, bol erotizm… Lezbiyen çift Lou (Ally Sheedy) ile Alex (Patsy Kensit) Manhattan’daki şık dairelerinde gösterişli bir hayat sürmektedirler. Eski bir golf şampiyonu olan Lou sabah koşusu dönüşü sokakta saldırıya uğrar. Bu tatsız olayın şokunu atlatmak için bir süreliğine arkadaşları Carly’nin (Mimi Langeland) yazlık evine giderler.

    Evin bulunduğu ada genelde sessiz sakin bir yerdir. Ama önce adanın şerifi (Chris Penn) ardından da beklenmedik bir şekilde kızların evine gelen bir yabancı (Stephen Baldwin) bu sakinliği bozacaktır. Üstelik, fırtına yüzünden adada elektrikler kesilmiş, telefon çalışmıyordur.

    Mine Vaganti (2010)
    Serseri Mayınlar
    Tür: Dram
    Konu: İlk kez Berlin Film Festivali’nde izleyici ile buluşan, ünlü yönetmen Ferzan Özpetek’in yönettiği son filmi Serseri Mayınlar (Mine Vaganti) İtalya’da daha vizyona girdiği ilk üç günde 500.000 kişi tarafından izlenerek büyük bir ilgiyle karşılandı.

    Geleneksel bir İtalyan ailesinin konu edildiği filmde ünlü İtalyan oyuncu Riccardo Scamarcio, Nicole Grimaudo, Alessandro Preziosi ve Lunetta Savino rol alıyor.

    Filmde, makarna üretimi yapan geniş bir İtalyan ailesi ile geleneksel aile kalıplarının dışında bir hayat tarzını benimseyen oğulları Tommaso (Riccardo Scamarcio) ile Antonio (Alessandro Preziosi) arasında geçen dokunaklı, ilginç bir o kadar da komik öyküleri anlatılıyor.

    A Single Man (2009)
    Tek Başına Bir Adam
    Tür: Dram
    Konu: 52 yaşında bir İngiliz Edebiyatı Porfesörü olan George Falconer, yaşamını uzun süreden beri birlikte paylaştığı hayat arkadaşı Jim i kaybetmiştir. Onun ölümünün ardından George hayatın anlamını kaybettiğini hissetmektedir. Geçmişte yaşamaya başlayan ve geleceğe dair şüpheleri olan George un en iyi arkadaşı, kendisi gibi varlık problemleri ile boğuşan güzel Charley dir.Hayatı sorgulayan George gün boyunca etrafında gelişen olayları izler, yeni insanlarla karşılaşır ve günün sonunda anı yaşamanın anlamına varır.

    J’ai Tué Ma Mère (2009)
    Annemi Öldürdüm
    Tür: Biyografi, Dram
    Konu: Cannes’ın en çok konuşulan filmlerinden olan Annemi Öldürdüm, aynı zamanda Kanada’nın Oscar aday adayı oldu. Filmin merkezinde, annesini sevmeyen eşcinsel lise öğrencisi Hubert var. Annesinin düzenbazca manevralarından ve suçluluktan bunalmış, onu küçümsemekten kendini alamıyor. Bu aşk/nefret ilişkisinin kafa karışıklığıyla Hubert ergenliğin gizemlerine sürükleniyor. Henüz yirmi yaşındaki Xavier Dolan yazıp yönettiği ve başrolünde oynadığı ilk filminde son derece açık sözlü.

    Meine Schwiegertochter ist ein Mann (2009)
    Benim Gelinim Bir Erkek
    Tür: Dram, Komedi, Romantik
    Konu: Eşinden ayrılmış ve ayrı olarak yaşayan Katharina Remminger Baverya bölgesinde yalnız olarak yaşamaktadır. Katharina’nın oğlu ise üniversitede mimarlik bölümünü okumaktadır. Bir gün evleneceği arkadaşıyla ziyarete geleceğini söyleyen Katharina’nın oğlu, arkadaşının adının Niki oldugunu söyler. Bu durum karşısında bir bayan bekleyen Katharina’nın tepkisi ve devamında gerçekleşen komik ve dramatik olaylar dizisi.

    Other Angels (2010)
    Teslimiyet
    Tür: Dram, Komedi
    Konu: İstanbul’un Tarlabaşı semtinde kendinden başka üç travestiyle birlikte fahişelik yaparak hayatını kazanan Sanem, yaşamın zorluklarına ve maruz kaldığı baskılara bir kahramanın gelip onu bu hayatttan kurtaracağı hayalleri ile katlanmaya çalışır. Birgün mahallelerine yeni taşınan Gökhan’ı görür. O’nun aradığı kurtarıcı olabileceğini düşünen Sanem, çocukça oyunlarla Gökhan’ın ilgisini çekmeyi başarır. İkisi arasında suskun bir ilişki başlar. Yaşadığı ev beklenmedik olaylarla sarsılınca, Sanem henüz adını bile bilmediği Gökhan’ın yanına sığınmak zorunda kalır. Böylece Gökhan’ın Sanem’in kimliğini, Sanem’in ise Gökhan’ın güvenilirliğini sorguladığı bir yolculuk başlar.

    The Kids Are All Right (2010)
    İki Kadın Bir Erkek
    Tür: Dram, Komedi
    Konu: Lezbiyen bir çift olan Nic ve Jules, yapay döllenme ile çocuk sahibi olmuşlardır, hem de iki kere. Çocuklar ergenliğe girdiklerinde gerçek babaları ile tanışmak isterler. Paul adındaki donör onların babalarıdır ve çocuklar Paul’ü anneleri ile tanıştırmak ister. Paul’ün gelmesi aile düzenini değiştirecek ve yepyeni bir aile tanımının yapılmasına yol açacaktır.

    Les Amours Imaginaires (2010)
    Kalp Atışı
    Tür: Dram, Romantik
    Konu: Nicolas ve Marie bir Vietnam restoranına giderler. Bu sırada Nicolas’ın bir arkadaşı olan Francis de oradadır ve O’nu arkadaşı Anthony’le tanıştırır. Bu olay garip bir aşk üçgeninin başlangıcıdır. 2010 Cannes Film Festivali’nin Belirli Bir Bakış bölümünde yarışan film, Annemi Öldürdüm filmiyle uluslararası festivallerde büyük başarı yakalayan genç yönetmen Xavier Dolan’ın ikinci uzun metraj filmi.

    Zenne Dancer (2011)
    Zenne Dancer
    Tür: Biyografi, Dram, Komedi
    Konu: İmkansız bir üçlünün dostluk öyküsü: DANIEL, Türkiye’nin değer yargılarını çok tanımayan ve 1 yıllığına İstanbul’a gelen bir Alman fotoğrafçı. Renklerini gizlemekten sakınmayan, ailesinden koşulsuz destekle koruma gören ve İstanbul’un dans klüplerinde Zennelik yapan CAN. Ve doğulu, muhafazakar bir ailenin çocuğu olan AHMET.

    Birbirleriyle dostluk, aşk ve anlayışla birarada yaşamayı başarabilen üçlünün karşısına çıkan töre, devlet ve muhafazakar aile değerleri…

    Filmin senaryosu, 2008 yılında babası tarafından gay olduğu için öldürülen Ahmet YILDIZ’ın gerçek hikayesinden esinlenilerek kaleme alınmıştır.

    Side Effects (2013)
    Acı Reçete
    Tür: Dram, Gerilim, Suç
    Konu: Emily ve Martin, Amerikan rüyasının örnek ve gözde çifti gibidir. New York’ta yüksek standartlara sahip lüks ve başarı içinde bir hayat sürdürürlerken Martin’in bir borsa yolsuzluğuna karışması ve hapse girmesi tüm yaşamlarını alt üst edecektir. Emily, kocası hapse girdikten sonra küçük bir apartman dairesine taşınır ve depresyon-anksiyete belirtileriyle boğuşmaya başlar. 4 yıl boyunca kocasını beklerken bir yandan psikiyatr ve ilaç yardımı alır. İlaçların sayesinde yaşamaya çalışan kadın için doktoruyla arasında başlayan ilişki sonrasında işler iyiden iyiye zorlaşacaktır…

    Ünlü yönetmen Steven Soderbergh tarafından yönetilen filmin başrollerinde Channing Tatum, Jude Law, Catherine Zeta-Jones ve yakın zamanda ‘Sosyal Ağ’ ve ‘Ejderha Dövmeli Kız’ gibi filmlerle yıldızı parlayan Rooney Mara yer alıyor. Filmin senaryosu ise yönetmenin ‘Contagion’ filminde de birlikte çalıştığı Scott Z. Burns’e ait.

    Mixed Kebab (2012)
    Karışık Kebab
    Tür: Dram
    Konu: Karışık Kebab, Belçika’da yaşayan Türk İbrahim ile Türkiye’deki beşik kertmesi Elif’in yıllar sonraki buluşmalarını konu alan bir yapım. Türk aile hayatının çatışmalarını, güçlüklerini konu alan dramatik bir film olduğunu, özelikle genç insanların kültürleri ve aileleriyle yaşadıkları çatışmaları ele ele almaktadır.

    “Mixed Kebab”, Antep’te yaşayan tutucu bir ailedeki çatışmaları konu alıyor. Belçika’da yaşayan bir Türk ailenin oğlu olan İbrahim, ailesinin zoruyla beşik kertmesi olan ve Türkiye’de yaşayan Elif’le tanışmaya ve evlenmeye gönderilir. İlk defa Türkiye’ye gelen İbrahim, tanıştığı Elif’i tatlı ve çekici bulur, ancak yaşanan kültür farklılıkları yüzünden onunla bir ömür geçiremeyeceğini düşünür. Bunun yanında Elif’inde evlenmeyi düşündüğü bir erkek arkadaşı vardır.

    The Imitation Game (2014)
    Yapay Oyun
    Tür: Biyografi, Dram, Gerilim, Savaş
    Konu: Alan Turing, yaşadığı dönemin en büyük matematik dehalarından birisidir. 2. Dünya Savaşı tüm acımasızlığıyla devam ederken, Nazilere ait kırılamaz denilen “Enigma” şifrelerini kırmayı başaracaktır. Ulusal kahraman ilan edilen genç deha, bu başarısı ile ödüllendirilir.

    Günümüz bilgisayarlarının yaratıcısı olarak kabul edilen Alan Turing, aynı zamanda eşcinsel olduğunu itiraf ettiği için toplum şiddeti görmüştür. Bu sebeple, yediği zehirli elma ile hayatına son verir. 5 dalda Altın Küre adayı ve 34 ödül kazanmış olan tarihin en iyi filmleri arasında yer edinen bu yapım için yorumlarınızı bekliyoruz.

    Love is Strange (2014)
    Aşk Başkadır
    Tür: Dram
    Konu: Başrollerini John Lithgow, Alfred Molina ve Marisa Tomei’nin paylaştığı bu sıcak romantik filmde, birlikte geçirdikleri 39 yılın ardından işlerinden ayrılan ve bu yüzden de yaşadıkları şehri terk etmek zorunda kalarak New York’ta bir apartmana yerleşen eşcinsel bir çiftin öyküsü anlatılıyor. Filmin yönetmeni ise Ira Sachs.

    Blue is the Warmest Color (2013)
    Mavi En Sıcak Renktir
    Tür: Dram, Romantik
    Konu: Yönetmenliğini Abdellatif Kechiche’in üstlendiği, romantik dram türündeki 2013 yapımı Fransız filmi. Başrollerini Léa Seydoux ile Adèle Exarchopoulos’un paylaştığı film, Julie Maroh’un Le bleu est une couleur chaude isimli çizgi romanından uyarlanmıştır. Film, ergenlik çağındaki bir kızın eşcinsel olduğunu keşfetmesinin ardından yaşadıklarını konu alır. Kızların erkeklerle çıkmasına cinsel ilgi yönünde kendini inandırmış bir genç kız Adèle’in, kendi eşcinselliğini Emma’da bulması ve devamında yaşadığı olaylar konu edinilmiştir.

    İlk gösterimi 23 Nisan 2013 günü Cannes Film Festivali’nde yapılan film, Altın Palmiye ve FIPRESCI ödüllerinin sahibi oldu. Yönetmen Kechiche’e ek olarak filmin başrol oyuncuları Seydoux ve Exarchopoulos’a da Altın Palmiye ödülü verildi. Böylece ilk kez bir yönetmenin yanında oyunculara da Altın Palmiye verilmiş oldu.

    Weekend (2011)
    Hafta Sonu
    Tür: Dram, Romantik
    Konu: Beklenenden daha fazlasına dönüşen tek gecelik bir ilişki hayatlarına anlam vermeye çalışan iki genç adamın alışılmadık aşk hikayesi… Russel, bir Cuma gecesi eşcinsel olmayan arkadaşlarının evindeki partiden sonra tek başına bir gey bara gider. Bar kapanmak üzeredir. Glen’le karşılıklı bakışmaları önce bir takip oyununa sonra da Russel’in evinde sonlanan bir gecelik ilişkiye dönüşür. Ertesi sabah ayrılmalarına rağmen ikisi gün boyu birbirlerini düşünmeye devam eder ve böylece onlar için, barlara ve yatak odalarına taşınacak bir hafta sonu başlar. Olabildiğine farklı iki erkeğin kısa bir zaman dilimine sığan birliktelikleri ve birbirlerinin bedenlerine alışma süreçleri, bolca doğaçlama anlarla, asla stilistik olma tuzağına düşmeden, oldukça gerçekçi bir biçimde anlatılıyor. Andrew Haigh, kendinde eksik olan parçaların ötekinde bulunması üzerine, doğaçlamanın ve gündelik detayların ön planda olduğu bir filmle karşımızda. Senenin en önemli filmlerinden biri.

    Go Fish (1990)
    Go Fish
    Tür: Dram, Romantik
    Konu: 1994 yapımı bir Rose Troche filmi. Guinevere Turner’ınn başrolde oldugu film ihtiraslı bir hikayeyi konu alıyor. Romantik komedi sınıfına da sokabileceğimiz film, enteresan bir tat arayanlar için birebir.

    Little Ashes (2008)
    Küçük Küller
    Tür: Biyografi, Dram, Romantik
    Konu: 1922’de Madrid göreneksel değerlerin, caz, Freud ve yenilikçiliğin tehlikeli etkileri arasında bir meydan okuma savaşı.Salvador Dali, büyük bir sanatçı olma tutkusuyla 18 yaşında üniversiteye girmiştir.Onun utangaçlığının ve şahlanmış göstermeciliğinin garip harmanı, üniversitede sosyal tabakadan iki kişinin dikkatini çekmiştir; Federico García Lorca ve Luis Buñuel.Film bu üçlünün gençlik dönemlerini, dostluklarını, farklı yönden ilişkilerini ve kendi dallarında bir ressam, bir şair ve bir yönetmen olarak yükselişlerini konu almaktadır.

    Beyond the Hills (2012)
    Tepelerin Ardında
    Tür: Dram
    Konu: Devotee Voichita ve Aline aynı yetimhanede birlikte büyümüş, burada cinsel taciz gibi zorlu durumları birlikte atlatmış iki yakın arkadaştır. Yetimhaneden sonra yolları ayrılan iki kadından Voichita Almanya’ya göçmüş ve orada yaşamış; Alina ise Romanya’ya yerleşip oradaki bir manastıra sığınmıştır. Voichita depresyon ve yalnızlıktan müstarip olduğu Almanya’dan Romanya’ya eski arkadaşını ziyarete gider. Planlarına göre Romanya’dan Alina’yı da alıp yeni bir hayata başlayacaktır. Ancak Alina’yı yaşadığı manastırda bulduğunda beklemediği bir durumla kaşılaşır.

    ‘4 Ay, 3 Hafta, 2 Gün’ filmiyle dünya çapında tanınan ve Altın Palmiye olmak üzere onlarca ödüle layık görülen Cristian Mungiu’nun son filmi olan ‘Tepelerin Ardında’, bu yıl Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye’ye aday gösterilmişti.

    The Normal Heart (2014)
    Kalbin Direnişi
    Tür: Dram
    Konu: Tiyatro oyunu The Normal Heart’ın TV filmi uyarlaması olan yapıtta 80’li yıllarda salgın şeklinde yayılan AIDS virüsüne karşı başlattığı kampanyayla dikkat çeken aktivist yazar Ned Weeks’in hikayesini konu ediniyor. Ned Weeks, erkek arkadaşı Felix ile birlikte bu virüse ve insanların kafalarındaki AIDS imajına karşı esaslı bir başkaldırış öyküsünü ortaya çıkarırlar. Dünyaya göstermeye çalıştıkları şeylerden biri de insanların zannettiğinin aksine AIDS’in eşcinsel birliktelikten doğan bir hastalık olmadığı gerçeğidir. Ned Weeks, kendi adımlarıyla başlattığı bu mücadelede, hastalığa karşı savaşan bir grubu da kurarak önemli bir figüre dönüşür.

    Appropriate Behavior (2014)
    Makul Davranış
    Tür: Komedi
    Konu: Kahraman sorar: “İnsanlar nasıl tanışır, birbirlerinden hoşlandıklarına karar verir ve hoşlanmaya devam ederler?” Elbette filmin bu çözülemeyen probleme (ya da anlaşılmayan mucizeye) önerdiği bir formül yok; ama onun yerine, “atlatmayı” çok etkileyici, komik ve günümüze dair bir dille anlatıyor. Burada söz konusu olan çift iki kadın. Birisi, dışarıdan her şeyin mükemmel göründüğü geleneksel İranlı ailesine açılması o kadar da kolay olmayan Şirin. Diğeri de ayrıldıktan sonra eskisi gibi yürüteceklerine emin olamayan Maxine. Makul Davranış, (Girls’ün yeni sezonunda da karşımıza çıkacak olan) Desiree Akhavan’ın hem oyuncu hem de yönetmen olarak arz-ı endam ettiği, otobiyografik dokunuşlarla dolu bir Brooklyn komedisi ve senenin en eğlenceli filmlerinden biri.

    Handsome Devil (2016)
    Şeytan Tüyü
    Tür: Dram, Spor
    Konu: İrlandalı yazar ve yönetmen John Butler’ın kendi senaryosundan filme aldığı Şeytan Tüyü etkileyici ve hareketli bir gençlik filmi. 16 yaşındaki Ned babasının zoruyla bir yatılı okula gider. Ned’in en büyük tutkusu müziktir ama gittiği okulda geçerli olan tek tutku rugby sporudur. Kırmızıya boyanmış saçlarıyla dikkat çeken Ned, bu maço ortamda hemen hakaretlere maruz kalır. Oda arkadaşı Conor ise yakışıklı ve başarılı bir sporcudur ama farklı sebeplerle o da okul arkadaşlarına uyum sağlayamamaktadır. Bu iki dışlanmış gencin dostluğu kendilerini keşfetmelerine aracı olur. Butler, oyuncularından aldığı iyi performanslar ve enerjik bir kurgunun yardımıyla, samimi ve herkesin kendinden bir şeyler bulacağı bir büyüme öyküsü anlatıyor.

    Yves Saint Laurent (2014)
    Yves Saint Laurent
    Tür: Biyografi, Dram
    Konu: 1957 yılında, Paris’teyiz. Henüz 21 yaşında olan üstün yetenekli tasarımcı Yves Saint Laurent, moda gurusu Christian Dior’un sağ koludur. Christian Dior ansızın hayatını kaybettikten sonra işlerin başına geçen Saint Laurent, ilk tasarımını hazırladıktan sonra ünü tüm hızıyla yayılmaya başlar. Artık moda dünyasının yükselen yıldızıdır. Bir moda şovu sırasında Pierre Bergé ile karşılaştığında ise hayatını tamamen değiştirecek bir ilişkiye adım atmış olur. Birbirlerine aşık olan ikili, iş hayatında da birlikte hareket etmeye başlarlar. Üç yıl sonra ise kendi markasını, Yves Saint Laurent’i yaratmış olur. Ne var ki Yves Saint Laurent’in yaratıcılığı hem özel hayatını hem de iş yaşamını etkiler hale gelir.

    Jalil Lespert’in yönetmenliğinde çekilen film, Laurence Benaïm’in kitabından Jacques Fieschi, Jalil Lespert ve Marie-Pierre Huster tarafıdan beyzperdeye uyarlandı. Başrol Yves Saint Laurent’i ise Pierre Niney canlandırıyor.

    White Bird in a Blizzard (2014)
    Karda Bir Beyaz Kuş
    Tür: Dram, Gerilim, Mistik
    Konu: Kat Connor, annesinin beklenmedik ve esrarengiz bir şekilde, ardında hiçbir iz bırakmadan kaybolmasıyla hayatı değişin genç bir kadın. Son derece alımlı bir kadın olan Eve, o güne dek çeşitli zorluklara rağmen ailesinin yanında olmaya devam etmiştir. Ancak haber vermeden ortadan kayboluşu Kat’in yeni bir deneyime adım atmasına neden olur. Bir türlü yıldızının barışmadığı annesinin ortadan kaybolması Kat’i başlarda büyük bir rahatlığa iter. Artık istediğini yapabildiği bir düzene kavuşmuştur. Ne var ki bu vedanın ardında yatan nedenleri ve sonuçları tek başına keşfetmek zorunda kalacaktır.

    Laura Kasischke’nin romanından beyazperdeye uyarlanan bu büyüme öyküsünün başrollerinde Eva Green, Shailene Woodley ve Christopher Meloni yer alıyor.

    A Jihad for Love (2007)
    Aşk İçin Cihat
    Tür: Belgesel
    Konu: Batı medyasında cihat çoğunlukla kutsal savaşla eş sayılır. Fakat Arapçadaki kelime anlamı mücadele veya Allahın yolunda çabalamaktır. Bu filmde, onları ülkeleri, aileleri ve hatta kendileriyle karşı karşıya getiren kişisel aşk cihatlarını sürdüren kişilerle tanışıyoruz. Yapımcılığını Tanrının Önünde Titrerkenin yönetmeni Sandi DuBowskinin üstlendiği ve Müslüman eşcinsel sinemacı Parvez Sharmanın yönettiği Aşk İçin Cihat Hindistan, Pakistan, İran, Türkiye, Mısır, Güney Afrika ve Fransadan hayatlar sunarak İslamla eşcinsellik arasındaki karmaşık kesişme noktalarını keşfe çıkıyor; film, dünyada bu konuda yapılmış ilk belgesel olma özelliğini taşıyor.

    Be Like Others (2008)
    Herkes Gibi Ol
    Tür: Belgesel
    Konu: Bugün İran’da cinsiyet değiştirme operasyonları yasal. Yirmi yıldan uzun bir süre önce Ayetullah Humeyni’nin verdiği bir fetva ile “teşhisi konmuş transseksüellerin” cinsiyet değiştirmeleri yasal ilan edilmişti. Ancak İran’da hâlâ eşcinselliğin cezası ölüm. Cezalandırılmaktan, dışlanmaktan ve taciz edilmekten korkan eşcinsel erkekler için tek kaçış yolu, onlar için yasal kabul edilen tek kimlik: Yani transseksüellik. Tek istekleri “düzgün bir yaşam” sürebilmek olan genç eşcinsel erkekler, ülkenin en kabul gömüş cinsiyet değiştirme kliniğinde Dr. Bahram Mir Jalali’nin hastası olmak için sıralar oluşturuyorlar. Hastalara bu süreçte destek olan 24 yaşındaki Vida kendi ameliyatından sonra “yeniden doğduğunu” iddia ediyor, ancak ameliyat sonrasında onları bekleyen tehlikelere dikkat çekmeyi de ihmal etmiyor. İranlı-Amerikalı yönetmen Tanaz Eshaghian, cinsiyet değişimine hazırlanan birkaç genç erkeğe bu yolculuklarında eşlik ederken, izleyicilerine İran’ın şeriat kanunlarının eşcinsel erkeklerden nasıl da şiddet dolu talepleri olabildiğine dair ipuçları veriyor. Herkes Gibi Ol, İran’daki toplumsal cinsiyet kavramına bakışın sert köşelerini irdeliyor ve eşcinsellere nefretle bakan bir kültürün sözcüleri olarak komşuları, öğretmenleri, din adamlarını, ahlak polislerini ve belki de en ağırı, aileleri dinlememizi sağlıyor. Eshagian’ın yalnız ve dışlanmış öznelerini en tedirgin anlarında tanıyoruz; cinsiyet değişiminin tek kaçış olduğundan emin, ancak bunun mutluluk getireceğinden kuşkulu.

    Bi the Way (2008)
    Çift Yol
    Tür: Belgesel
    Konu: Eşcinsel olanlarla olmayanların arasındaki demir perde kalkıyor… Genç yönetmenler Brittany ve Josephine de arabalarına atlayıp ülkeyi kat ederken, insanlara bu konuda ne düşündüklerini soruyorlar. İddiasızca Amerika’nın kasabalarında gezerken, biseksüellik konusunda sordukları sorulara çeşit çeşit cevap alıyorlar. Cevaplar genel olarak beklenenden daha ılımlı. Biseksüel olmak ne demektir? Biseksüellik yalnızca bir moda mı? Hep bir erkekle yatmak isteyip yatamadıysam yine de biseksüel miyimdir? Biseksüellik hayat boyu mudur? Amerika’nın cinselliğe dair değişmekte olan yüzü, kasabalı genç bir kızın, “bir hafta bir oğlan, sonraki hafta bir kız belki de” deyişinde; bir dansçının “her şey mümkün”ünde ya da 11 yaşındaki bir oğlan çocuğunun cinsel tercihleri hakkında kafasının karışık olduğunu söylemesinde kendini belli ediyor. Biseksüellik diye bir şey olmadığını iddia edenler de var, ondan tiksinti ile söz edenler de. Akademisyenlerin, öğrencilerin, sanatçıların, dansçıların, biyologların, hamburgercilerin ve herkesin söyleyecek bir şeyleri var. Çift Yol özellikle siyah-beyaz yanıtlar vermekten kaçınan, izleyicinin kendi yanıtlarını keşfetmesini isteyen bir belgesel; yalnızca olduğu gibi olmak istiyor. Bu anlamda film, kendisini arayan, ‘arada kalmış’ öznelerine de ayna tutuyor.

    Paris is Burning (1990)
    Paris Yanıyor
    Tür: Belgesel
    Konu: Jennie Livingston tarafından yönetilen 1990 American belgesel-film. 1980’lerin son yarısında çevrilen film, New York’un Afro-Amerikan, Latin, gey, ve transseksüel komünitelerini içerir. Balo kültürünün çoğu üyesi, Paris Yanıyor’u New York’un drag balolarının Altın Çağı’nı ve aynı zamanda ABD’deki ırk, sınıf, cinsiyet ve seksüalite kavramlarını yansıtan değerli bir belgesel olarak yorumlar.

     
  • Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

    lezbiyengaybiseksuel 18:36 on 15 September 2017 Kalıcı Bağlantı | Cevapla
    Tags: , ,   

    ABD’de Eşcinsel Hakları Hareketi 

    Eşcinsel Hakları Hareketi, eşcinselliğin suç olarak değerlendirilmesine yönelik çabaları sona erdirmek ve eşcinsellerin vatandaşlık haklarını korumak için örgütlenmiştir. Amerika Birleşik Devletleri’nde çağdaş eşcinsel hakları hareketi, 1969 Haziran’ında New York’da, polisin bir eşcinsel bara yaptığı baskınla sonuçlanan Stonewall isyanıyla başlamıştır. Daha sonraları, her iki tarafın da rıza gösterdiği eşcinsel ilişkiyi yasaklayan yasaların geri çekilmesi, konut edinme ve eleman çalıştırmada eşcinsellere getirilen yasakların kaldırılması ve eşcinsellerin, toplumu geri kalanı tarafından kabul görmesi için bazı sivil toplum örgütleri oluşturuldu. 90’ların başında 26 eyalette “fiili livata”yı (sodomy-ters ilişki) suç kabul eden yasalar geri çekilmişti. Eşcinselleri ayrımcılıktan koruyan bazı yasalar da yürürlüğe konuldu; ancak bu yasalar çoklukla yerel düzeyde kaldı: 1993 yılında sadece sekiz eyaletin tümünde bu yasalar geçerli kılındı. Bu tür yasalar, özellikle güçlü ve muhafazakâr dinî gruplarca engellenmeye çalışıldı. Bu grupların muhalefeti çoğu kez, eşcinsel haklarını gözeten hareketlerin geri çekilmesiyle sonuçlandı. 1993 yılında Amerika Savunma Bakanlığı Başkan Clinton’un talimatıyla orduda eşcinsellerin bulunmasına yönelik yasağı “eşcinsel etkinlik” yasağı olarak değiştirdi.

    27 HAZİRAN 1969

    Eşcinsellerin “koruyucu azizesi” Judy Garland, ölümünün ardından Westchester, New York’da gömüldü. O gece, gece yarısından sonra polis Greenwich Village’daki Stonewall Inn adlı eşcinsel barı basarak iki gece sürecek isyan hareketlerini başlatmış oldu.

    29 EKİM 1969

    Ulusal Zihin Sağlığı Enstitüsü, her iki tarafın da rıza gösterdiği eşcinsel ilişkiyi kanunsuz sayan Amerikan kanunlarının yasal olmadığını tavsiye eden bir karar aldı.

    7 NİSAN 1970

    En İyi Film Oskar’ı, iki erkek arasındaki cinsel ilişkiyi içeren ilk film olan Gece Yarısı Kovboyu’na (Midnight Cowboy) verildi.

    25 HAZİRAN 1972

    William Johnson, Birleşik İsa Kilisesi’nin açıkça eşcinsel olan ilk dinî lideri olarak atandı.

    15 EKİM 1973

    New York Şehri Sağlık Komisyonu eski başkanı Dr. Harold Brown Ulusal Gay Görevlendirme Gücü’nün (NGTF, daha sonraları NGLTF) oluşturulduğunu açıkladı.

    3 TEMMUZ 1975

    A.B.D. Vatandaşlık Hizmetleri Komisyonu eşcinsel kadın ve erkeklerin çalıştırılmalarına yönelik yasağını geri çekti.

    8 EYLÜL 1975

    Hava Çavuş Leonard Matlovich Time dergisine şu başlıkla kapak oldu: “Ben bir eşcinselim”.

    10 ŞUBAT 1976

    Gary Trudeau’nun Doonesbury adlı çizgi romanının Andy Lippincott adlı karakteri eşcinselliğini açıkladı. Çizgi romanı sayfalarında yayımlayan 450 gazeteden 5 tanesi, sözü geçen sayıyı Lippincott’un cinsel tercihini öne sürerek basmayı reddetti.

    8 KASIM 1977

    Harvey Milk, San Francisco Belediye Meclisine seçilen ilk açık eşcinsel oldu. Seçilenler arasında eski bir polis memuru olan Dan White da vardı.

    7 KASIM 1978

    California’lı seçmenler 6 sayılı teklifi (Briggs Önergesi) reddettiler. Önerge, devlet okullarında eşcinsel öğretmenlerin görev yapmalarını yasaklamayı teklif ediyordu.

    27 KASIM 1978

    Görevinden istifa eden San Francisco Meclis Üyesi Dan White, Belediye Başkanı George Moscone ve Meclis Üyesi Harvey Milk’i belediye sarayında öldürdü. White sekiz yıldan az bir cezaya çarptırıldı.

    14 EKİM 1979

    Washington’da yapılan ilk Ulusal Gay ve Lezbiyen Hakları Yürüyüşü’ne 100.000’den fazla kişi katıldı.

    30 MAYIS 1980

    Lise son sınıf öğrencisi Aaron Fricke, ancak bu yönde bir mahkeme kararı aldırdıktan sonra mezuniyet balosuna erkek arkadaşıyla katılabildi.

    20 OCAK 1981

    Ronald Reagan A.B.D.’nin 40’ıncı başkanı seçildi. Geriye doğru iki dev adım atıldı.

    2 AĞUSTOS 1981

    Daha reşit bile olmayan oğlu eşcinsel olduğu için evden kaçan Adele Star ve 24 anne-baba Lezbiyen ve Gay‘lerin Ebeveynleri ve Arkadaşları kuruluşunu (Parents and Friends of Lesbians and Gays) oluşturdular.

    25 ŞUBAT 1982

    Wisconsin, eşcinsel hakları doğrultusunda bir kanun çıkaran ilk eyalet oldu.

    AĞUSTOS 1982

    İlk Eşcinsel Olimpiyatları San Francisco’da yapıldı.

    30 NİSAN 1983

    New York Eşcinsel Erkekler Sağlık Krizi adlı kuruluşa para toplanması için 17.000’den fazla insan Madison Square Garden’a aktı.

    14 TEMMUZ 1983

    Massachusets vekili Gerry Studds, eşcinselliğini halka açıklayan ilk kongre üyesi oldu.

    6 KASIM 1984

    California’da West Hollywood şehri, sakinlerinin oy birliğiyle ayrı bir il olarak kuruldu ve beş eşcinsel üyeden üçü, yeni oluşturulan İl Belediye Meclisi’ne seçildi.

    2 EKİM 1985

    Rock Hudson, AIDS’in yol açtığı komplikasyonlardan dolayı hayatını kaybetti.

    21 EKİM 1985

    Suikastçı Dan White intihar etti.

    30 HAZİRAN 1986

    Anayasa Mahkemesi, Hardwick-Bowers davasında eyalet fiili livata yasalarının anayasaya uygunluğunu onayladı.

    MART 1987

    AIDS’le savaşım ve bu yöndeki federal hükümet fonlarının korunması için ACT UP (AIDS Coalition to Unleash Power – Gücün Açığa Çıkması için AIDS Koalisyonu) oluşturuldu.

    11 EKİM 1987

    Washington’da yapılan ikinci Eşcinsel Hakları Yürüyüşü, en büyük eşcinsel gösteri olarak tarihe geçti. Bu yürüyüşe 500.000’den fazla kişi katıldı. Aynı hafta sonu, yine Washington’da, Names Project (Adlar Projesi) olarak anılan hareket kapsamında işlenen AIDS Anma Yorganı halka gösterildi.

    29 MART 1988

    Ülkenin en köklü Katolik üniversitesi olan Georgetown, eşcinsel öğrenci gruplarından esirgediği mali desteği, kanuni mücadeleler sonucu sağlamak zorunda kaldı.

    1 ARALIK 1988

    Dünya Sağlık Örgütü ilk Dünya AIDS Günü’nü kutladı.

    13 HAZİRAN 1989

    Washington’da bulunan Corcoran Sanat Galerisi önceden planlanan Robert Mapplethorpe fotoğrafları sergisini iptal etti. Daha sonra Washington Sanat Projesi’nde sergilendiğinde, binlerce insan fotoğrafları görmek için kuyruklar oluşturdu.

    AĞUSTOS 1990

    Vancouver, Kanada’da düzenlene üçüncü Eşcinsel Olimpiyatları’nda 7.000’den fazla sporcu yarıştı.

    27 EKİM 1990

    Gay ve lezbiyenlerin A.B.D.’ne girmelerini engelleyen federal yasa, Kongre tarafından kaldırıldı.

    29 EYLÜL 1991

    California’nın Cumhuriyetçi valisi Pete Wilson, eşcinsel hakları yasa önergesini veto etti.

    18 MAYIS 1992

    Başkan adayı Clinton, Los Angeles’ta düzenlenen bir İnsan Hakları Fonu kampanyasında gay ve lezbiyenlerden oluşan topluluğa şöyle seslendi:”Benim geleceğe dönük bir görüşüm var; sizler bu görüşün bir parçasısınız”.

    14 TEMMUZ 1992

    Açıkça gay ve HIV+ olan başkanlık kampanyası görevlisi Bob Hattoy, New York’taki Ulusal Demokratlar Kongresi’nde bir konuşma yaptı. Tarihte bir ilk.

    20 OCAK 1993

    William Jefferson Clinton A.B.D.’nin 42nci başkanı olarak yemin etti. O gece, ilk kez düzenlenen Başkanlık Üçgen Balosu’nda gay ve lezbiyenler politik başarılarını kutladılar.

    25 NİSAN 1993

    Washington’da düzenlenen üçüncü yürüyüşe bir milyona yakın kişi katıldı. Yürüyüşte gay ve lezbiyenlere vatandaşlık haklarının verilmesi çağrısı yapıldı.

    16 KASIM 1993

    Columbia Bölgesi Yüksek Mahkemesi ordunun eşcinsellere yönelik yasağının anayasaya aykırı olduğuna karar verdi. Clinton yönetimi kararı bir üst mahkemeye götürdü.

    25-26 HAZİRAN 1994

    Binlerce gay ve lezbiyen New York’ta toplanarak Stonewall isyanının 25inci yıldönümünü andı.

    eshcinsel.net – 2001

    Devamı eklenecek…

     
c
Compose new post
j
Next post/Next comment
k
Previous post/Previous comment
r
Cevapla
e
Düzenle
o
Show/Hide comments
t
En üste git
l
Go to login
h
Show/Hide help
shift + esc
Vazgeç
WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın